"Akustikadam" Mert Erşahin ile Röportajdaydık

Son yıllarda Fener/Balat çok popüler. Ocak ayının başında restorasyonu biten Balat'taki Sveti Stefan Kilisesi'nin ibadete açılmasıyla birlikte (Demir Kilise) popülerlik daha da artmış durumda. Bloggerların en uğrak fotoğraf mekanı olan Fener Rum Erkek Lisesi'nin pabucu dama atılmış durumda. Bir de televizyonda yayınlanan diziler sebebiyle herkes dizilerin çekildiği yerleri arıyor. Röportaj için Mert Erşahin ile buluştuğumuzda sokaklarda selfie çubuğuyla gruplar halinde gezen çok kişiye rastladım.

Haberin Devamı

Sevgili Mert Erşahin Balat'ın en büyük mekanlarından "Atölye Kafası"nın sahibi. Buram buram ahşap kokan ve ruhu olan bu mekanı çok seviyorum. Balat’ın her bir köşesine zaten aşığım. Birçok güzel cafe, müthiş işler çıkaran yerler var. Balat başlı başına güzel. Aslında geçtiğimiz yıl mekanı yazmak için röportaj planlamıştık. Sonra o röportaj bir türlü gerçekleşmedi. Sizi bilmem ama ben olmuyorsa vardır bir anlamı diyenlerdenim. Gerçekten de anlamı varmış. Sevgili Mert, sözü ve müziği tamamen kendisine ait olan 5 şarkıyla "Akustikadam" albümüyle müzik piyasasına merhaba dedi. Hazır albümü kutlama bahanemizde var hemen buluştuk ve aşağıda okuyacağınız satırlar ortaya çıktı. Tabiki tüm röportaj boyunca Balat'ın altını üstüne getirdik. Fotoğrafımızı çeken Cook Life Balat ekibine de ayrıca teşekkür ederim.

Hazır mısınız okumaya;

Atölye Kafası, Akustikadam derken Mert Erşahin olarak karşımıza çıktın? Mert'cim hayırdır senin derdin ne?

:) Aslında hepsi yine benim. Atölye Kafası, Balat ve Eminönü’nde yer alan, severek kurduğum ve beni çok farklı yerlere taşıyan bir oluşum. Bir nevi hayallerime doğru yürüdüğüm yolun başlangıcı da denebilir. Atölyeyi açtıktan sonra, atölyenin işleri o kadar yoğunlaştı ki müziğe vakit ayıramaz oldum. Bari dedim atölyeye bir sahne kurayım, akşamları müziğimi yapayım. Akustikadam projesi de yine Balat’ta bu şekilde başlamış oldu. Kendi şarkılarımın yanı sıra, bilinen parçaları da akustik cover yapıyordum o dönemler. Konser performansları kulaktan kulağa, biraz da sosyal medyanın gücü ile duyulmaya başlayınca, albüme kadar giden bir yolculuk başladı. Bu gelinen süreçte sadece “akustik” çalmadığımız için akustikadam yerine kendi ismimi kullanmaya karar verdim. Uzun lafın kısası, dediğim gibi hepsi benim aslında. Sen bana ne dersen de. Derdim bir şeyler üretmek. İsmim ne olursa olsun, farketmez. Ürettikçe hayatta var olduğumu hissediyorum. Gerisi fasa fiso.

Haberin Devamı

Albüm fikri nasıl çıktı?

14 yaşından beri çalıp söylüyorum. Yüzlerce beste birikti. Müzik benim derdimi anlatabileceğim en uygun mecra. Her müzisyen gibi ya da üreten her insan gibi diyelim, arkamda bir şeyler bırakmak istiyorum. En azından sesim kalsın şu boşlukta :) Eskilerin deyimiyle; baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş. Bu yüzden albüm yapma gereği hissettim.

Kim bu şarkındaki “Umutsuz Ev Kadını”?

Başıma gelen trajikomik bir hikayenin başkahramanı. Çok eskiden tanıdığım bir kadın diyelim. Umutsuz mu değil mi bilinmez, belki de onu öyle düşünmek istediğim için öyle demişimdir :) 6 sene önce yazdığım bir şarkı. İnanın hangi psikolojiyle yaptım, ben bile hatırlamıyorum… Zaten belli bir zaman sonra acılar, duygular hatta kadınlar, hepsi gidiyor. Sadece şarkılar kalıyor. En azından bu da bir şey. Elde var şarkılar…

Haberin Devamı

Akustikadam olmasaydın yani müzik yapmasaydın, ne yapardın? Reklam ajanslarında metin yazarlığı yapmaya devam eder miydin?

Müzik yapmasaydım, ne yapardım, inanın düşünemiyorum. Ajans kafasından çok sıkılmıştım. Müzik yapmasaydım, atölye kafası’nın işlerine daha çok odaklanırdım herhalde. Ahşap atölyesinde daha çok vakit geçirirdim. Ama böyle iyi. Her ikisini yapmak iyi. Tipik ikizlerim. Her şeyi yapmaya çalışıyorum :) Maymun iştahlıyım :)

Aşk, meşk ne alemde?

Klasik bir cevap olacak ama “aşk” derken... Çok genel bir kavram. Girersek bu mevzuya, çıkamayız :) Ama senin ima ettiğin anlamda bir soru ise, şu an yolunda giden, güzel olan şeyler var hayatımda. Sevildiğimi hissettiren, yalnız olmadığımı hissettiren şeyler. Ben böyle şeyleri konuşamayan bir adamım. Utanırım.

13 Şubat Yalnızlar Günü’nü çıkaran adamsın. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?

4 sene önce ilk kez, atölye kafası’nda, Balat’ta kutladık. O dönem herhalde kendimi çok yalnız hissetmiş olacağım ki böyle bir fikir geldi aklıma. Dedim ki kendi kendime, 14 Şubat zaten onların günü. Vıcık vıcık her yerde sevgililer var. Bütün aşklarını herkesin gözü önünde yaşıyorlar. Hele sosyal medya hayatımıza girdikten sonra aman allahım, dayanılmaz bir şekilde her şey gözümüze sokuluyor. Düşünsene sevdiğine kavuşamamışsın, karşılık bulamamışsın ya da sevdiğin başka birisiyle beraber, kendini çok çaresiz hissediyorsun. Herkes hayatının belirli dönemlerinde bunları yaşamıştır. Dedim ki biz de yalnızlığımızı başkalarının gözüne sokalım. Çünkü bir şeyleri ‘yalnız’ başarmak, bir şeylerden “yalnızken” de zevk almak, inanın bana her şeyden daha değerli. Çünkü şarkıdaki gibi, “yalnızlık ömür boyu”. Kimle olursan ol, ister eşin, ister sevgilin, farketmez, başını yastığa koyduğunda düşüncelere ‘yalnız’ dalıyorsun. Neyse uzatmayayım, böyle birgün yapalım, kutlayalım dedim. Hem de onlardan önceki gün olsun ki daha çok dikkat çeksin istedim. 4 senedir bu şekilde konserler veriyorum, müthiş geçiyor. Önce damar damar çalıyoruz, eski sevgilileri hatırlayıp kahroluyoruz, sonra koca bir “boşver” çekip hareketli parçalarla coşuyoruz. Ruh hastası bir gün yaşıyoruz, anlayacağınız :) Özetle, Marilyn Monroe ablamız der ki : “Tek başına mutsuz olmak, biriyle mutsuz olmaktan iyidir.“ Üstüne daha da laf söylemeyeyim istersen :)

Peki bir gününü nasıl geçiriyorsun? Yani bu kadar işi nasıl idare ediyorsun? Eminönü, Balat, etkinlikler, konserler, esnaflık?

Sabah kalkıyorum. Dükkana gidiyorum. Anlayacağın esnaf mode on :) Akşamları da konserler oluyor. İnan bana pestilim çıkıyor. Ama hiç şikayet edemem. Çok keyifli bir yorgunluk yaşıyorum gün içinde. İstediğim hayatı yaşıyorum.

Sosyal medyaya bakış açın nasıl? Aktif kullanıyor musun sosyal medyayı?

Sosyal medya artık “olmazsa olmazlar” arasında. Özellikle yaratıcı işler yapan insanların, farkındalık yaratacağı en hızlı ve güzel alan. Çok aktif kullanmayı sevmesem de aklıma geldikçe kullanmaya çalışıyorum.

Mert'in albümü mutlaka dinlenmeli, Atölye Kafası'da Balat'a yolunuz düşerse mutlaka görülmeli. Mert'e rastlarsınız benden selam söyleyin :)

Yeşim Mutlu

http://www.instagram.com/yesimmutlu

Mert Erşahin Kimdir?

1987 yılında İstanbul’da doğan Mert Erşahin, Kadir Has Üniversitesi Reklamcılık Bölümünden mezun oldu. Çeşitli reklam ajanslarında metin yazarlığı yaptıktan sonra; bir süre sinema sektöründe çalıştı. 2013 yılında severek çalıştığı bu dünyayı geride bırakıp, müziğe daha fazla zaman ayırabilmek adına, dede ve babadan miras aldığı ahşap atölyesini revize etti ve Atölye Kafası’nı kurdu. Bu atölyeye kurmuş olduğu sahnede 2016 yılından beri düzenli olarak verdiği konserler ile dinleyicileriyle buluşmaya devam ediyor.