A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

1995 yılı ünlü aktör Hüg Grent’in yeni palazlandığı, her geçen gün yıldızının parladığı bir yıldı. İşler onun için o kadar iyi gidiyordu ki güzel sevgilisi Liz Hörli ile olan ilişkisi parmak ısırtıyor, yeni filminde başrolün kendisine önerileceği konuşuluyordu. İşte tam da bu dönemde Grent, bir hayat kadını ile yakalandı.

Hayranları Grent’in böyle bir hata yapmasına, karşılığında 60 dolar ödediği birkaç dakikalık bir zevk için tüm elde ettiklerini ve edeceklerini riske atmasına bir türlü anlam veremedi. Bu olaydan sonra korkulanın aksine Grent’in kariyeri sona ermedi. Hatta bu yaşananların onun ünlü olmasına yardım ettiğini iddia edenler dahi var ama bu skandal Grent’in, sevgilisi Hörli’yi sonsuza dek kaybetmesine neden oldu.

Haberin Devamı

Bir çuval incirin berbat edilmesi bu olsa gerek.

İnsanların, özellikle her şey yolundayken, neden büyük hatalar yaptıkları üzerine önemli çalışmalar, kitaplar var. Bunlardan bazıları aslında herkesin hata yaptığını fakat göz önünde giden kişiler hata yaptıklarında bunların dikkat çekici olduğunu iddia ederken bazıları da işlerin çok yolunda gitmesinin insanları hata yapmaya meyilli hale getirdiğini savunuyor. Bu fikirler ilginizi çekmiş olabilir ama söz konusu tartışma bu yazının konusu değil; konu Başakşehir futbol takımının Grent’e benzer öyküsü.

Kurulduğu 1990 yılından bu yana en başarılı dönemini geçiren, hem ligde hem de kupada şampiyonluk mücadelesi veren ve milli takıma futbolcular gönderen Başakşehir’in bazı futbolcularının gazetecilere akıl almaz bir şekilde saldırması herkesi çok şaşırttı. İşin en garip yönü, olaylara karışan Yalçın veya Volkan gibi isimlerin centilmenlik ve profesyonellik konusunda parmakla gösterilen futbolcular olmasıydı. Bu adamlar ya sahip oldukları ve kariyerleri boyunca bastırdıkları kötü eğilimlerine o gün engel olamadı ya da her şeyin çok yolunda gitmesinden sıkılarak bilinçsizce bir değişiklik arayışına girdi.

Neden ne olursa olsun, yaşanan üzücü olaylar sadece olaya karışan futbolcuların değil tüm takımın sempatisini bir anda ortadan kaldırdı. İşini yapmak üzere orda bulunan, kendinden daha çok omzunda taşıdığı kamerayı korumaya çalışan adamlara şiddetle saldırılması sadece sporseverleri değil herkesi üzdü. Futbolculara gerek kulüp, gerekse TFF tarafından verilen cezalar olumlu karşılansa da verilmeyenler beraberinde başka tartışmalar getirdi. Futbolcuların, mağdur gazetecilerle zoraki buluşmaları bana göre anlamsız, özrün kişilerden ve onların ailelerinden ziyade çalıştıkları kurumdan yapılması garip oldu.

Haberin Devamı

Ulu Önder’in “ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim” sözünü herkes bilir ama bu sözün uygulama tarafı bilinirlikten çok uzak. Bu veciz ifadedeki en önemli vurgu ahlâk üzerine. Çünkü zeki ve çevik olmayan sporcuların başarılı olması zaten mümkün değil ama iyi sporcu olmak, spora değer kazandırmak için bu iki kriterin yanında bir de ahlâklı olmak şart.