#KadınOlmasa fikri aslında doğuşu itibariyle hayatın küpünü anlatan önemli bir ayrıntıydı… Çünkü içinde yaşanmışlık olan her şeyde kadın, erkek, hayvan ve doğa var. Biri olmasa bir diğeri de olmaz elbette. Aldığımız tek bir nefesi bile tekrarlayamayacağımız şu hayatta hayallerimiz, hedeflerimiz, acılarımız ve sevinçlerimiz hepsi birer zirve aslında.

Herkesin bir ‘zirve’si olduğuna olan inancım tam. Üstelik bazıları zirveyle yetinmeyerek sürekli bir tık ve bir tık daha artırıyor yüksekliği… Ben mesleği ne olursa kendi zirvesini yaratmış beş kadını sizlerle buluşturacağım. Bunlardan biri de çok yakından tanıdığım ve kendi zirvesini yaratışına birebir şahit olduğum bir kadın. Hazır mısınız? Başlıyoruz…

Haberin Devamı

Beş Kadın Bin Cesaret

“Yaparsın Tutya”

O henüz 19 yaşında bir sporcu… Henüz küçücük yaşına rağmen Türkiye’yi Rio Olimpiyatları’nda temsil eden ve yaptığı inanılmaz hareketle ismini dünya literatürüne yazdırmış olan jimnastikçi Tutya Yılmaz, zorlu antrenmanlara rağmen hep ‘Yaparsın Tutya’ diyor… Hayatında “dur” diyeni olmayan Tutya aslında sevdiği işi yaparken en şanslılardan çünkü başından beri sevdiği herkes ona hep destek olmuş. Tutya’ya hayatındaki kırılma anlarını sorduğumda tam olarak zorluklarla başa çıkma anını anlattı…

“Oooo o kadar çok var ki, hangi birini anlatayım :) Her spor branşı gibi ciddi disiplin gerektiren bir antrenman programı ile spor yaşamımı sürdürüyorum. Mesela yapmanız gereken bir işi o an yapmak istemeyebilir, öteleyebilirsiniz. Ama bizim öyle bir şansımız yok. Ağlayarak antrenman yaptığım zamanlar oluyor mesela. O anlarda "Yapamam" diyorum. O antrenman sonrası “Bırakacağım bu işi” diye eve gidiyorum. Ama ne oluyor biliyor musunuz? Akşam eve gidip beni seven insanların sevgi yüklü mesajlarını okuyunca içimden diyorum ki, "Hayır Tutya, elinden gelenin en iyisini yapacaksın" Çünkü benim için başarının tek kıstası herhangi bir yarışmada iyi bir performans sergileyip, madalya almak değil. Benim için esas başarı beni örnek alan, seven insanların hayatlarına dokunabilmek. Benimle jimnastiğe başlayan öyle çok kız çocuğu var ki…"

Haberin Devamı

“Ölene dek dayak yemeyeceksin”

İsmi bende kalsın ama esaslı bir kadın o… Türkiye’nin hangi ilinde doğduğu da mühim değil ancak o tüm baskılara ve ölüm riskine rağmen şiddete boyun eğmeyen bir kadın. Üstelik hayatın çok da kolay olmadığı yıllarda iki kız çocuğuyla birlikte kocasının şiddetine ‘dur’ diyerek yola çıkan ve bu yolda annelikten önce ‘kendime bunu yapmaya hakkım yok’ diye düşünmüş bir kadın. Sorularımı sorarken duyacaklarımdan endişe duyduğum röportajı direkt yazacağım bu yüzden…

- Şiddetten kaçış yolculuğunda “dur” diyen oldu mu?

“Keşke biri de yardım etseydi. ‘Yapma kızım erindir’ diyen annemdi mesela. Destek beklediğim tek kadın her gün canavar gibi bana saldıran adamla birlikte yaşamamı öğütlüyordu. Ben yaşlandım kızlarım evlendi hatta torunlarım bile var ama bilsem ki damatlar fiske atıyor karşısına dağ gibi dikilirim. Çünkü o korku bile yaşamaya lanet ettiriyor."

- Nasıl çıktın o evden?

"Bir sabah dedim ki ‘ölene kadar dayak yemeyeceksin’ işte o sabah ne iş yaparım diye düşünmeden bir çanta iki çocuk evden çıktım. Desteğim yok, sokakta kalacağım belli ama ben açlıktan ölürüm dayaktan ölmeyeceğim dedim. Aldım çocukları mutfak parasıyla otobüse binip İstanbul’a geldim. Kimseyi tanımıyorum, yer bilmiyorum. “En kalabalık neresi var” dedim “Taksim” dediler. Gittim şimdi adını biliyorum Cihangir’de bir apartmanın altında oturdum. Korkuyordum ama iyiydim de. Şansıma bir hanım çıktı binadan sordu anlattım. “Binayı sil” dedi. Bir de oda verdi… Dişimi tırnağıma taktım ama kurtuldum."

Haberin Devamı

- Peşine düşmediler mi?

"Yol iz bilmem. Öldüm diye düşünmüşler. Çok sonra bir arkadaşımdan duydum. Öldük demişler de iki kız bir kadın kimse aramamış."

- Senin gibi şiddet gören kadınlara ne söylemek istersin?

"Korkmasınlar. Kendilerini korusunlar. Yola çıksınlar. Cesur olsunlar. Zor çok zor ama dayak kötü canın acıyor elbet geçiyor en kötüsü onurun kırılması."

Beş Kadın Bin Cesaret

“Biri bana ‘dur’ deseydi sebebini sorardım”

Nurgen Eryavuz Bakırköy Zihinsel Engelliler Derneği Başkanı… Oğlunun zihinsel engelli olmasıyla birlikte bu işe gönül vermiş ve ciddi başarılara da imza atan ve pek çok aileyi kendinden bildiği için derneğinde canla başla elini taşın altına koyan kadınlardan… “Biri bana “dur” dese “neden durayım” diye ben sebebini sorardım” diyerek dik duruşunu gösteriyor üstelik.

- Yolculuğunuzda 'dur'la karşılaştınız mı hiç?

"Yolculuğumda bana kimse dur demedi söylemiş olsaydı “neden durayım” diye ben sebebini sorardım."

- Kırılma anınız var mı?

"Üçüncü çocuğumun engelli olduğunu öğrendiğim zamandı ama yılmadım çocuğumu kazandım."

- Kadınların cesur olması sizce neye bağlı?

"Kadınlar güçlü olmak zorundalar çünkü gelecek nesillere örnek olacaklar kadına pes etmek yakışmaz bence ben mücadele eden insanı severim sorun ne olursa olsun."

Beş Kadın Bin Cesaret

Güzelim Gülbeğen…

Gülbeğen bir maille hayatını kurtaran kadınlardan. Meningomiyelosel hastalığı olan Gülbeğen yürüyemeyeceğini anladığı zaman sadece bir maille 50 bin liralık ameliyatın hayatını kurtaracağını anlatmış ve bu çabasıyla hayatın bir şekilde ona ışığını gösterdiği bir kadın. Henüz tam olarak yürüyemese de hayata tırnaklarıyla tutunarak onun da üstesinden gelecek. Eşi tarafından hastalığı sonrası aldatılan Gülbeğen yolculuğunda kızına tutunduğu o süreci şöyle anlatıyor:

“Yanımda kızım vardı ve toparlanmam güçlü olmam gerektiğini hissettim ve toparlandım. Kadın kuaförüyüm ve hastalığımdan dolayı tam olarak işimi yapamasam da evde deniyorum. Cesaretli olmayan kadınlara da şunu söylemek isterim hayat her şeye rağmen yaşamaya gülmeye değer.”

Beş Kadın Bin Cesaret

“Kadın olmayı kendim öğrendim”

O dünyaya babasının “piyemsesi” olarak dünyaya geldi. Değişimine şahit oldum dediğim kadın ‘ablam’. O aslında herkes gibi bir evlilik atlattı ama kabuğundan sıyıran şey ‘piyemses’likten çıkıp kadın olma süreciydi…

Zirve yolculuğunu şöyle anlatıyor Ezgi yeniden Mıhcı…

“Yolculuğumda tüm kararlarımı ‘dur’larımı ‘devam et’lerimi kendim verdim çünkü bu sorumluluğu kimseye bırakmak istemedim. Ama ‘dur’ dediğim nokta canımdan vazgeçtiğimi düşündüğüm zaman oldu. Değer görmediğim için yaşamak istemediğimi düşündüğüm an kendime ‘dur’ dedim.”

- Hayatında ilişkiler önemliydi hep… Peki bu noktada kırılma noktan ne oldu?

"Kırılma noktam ‘Seni istemiyorum’ dediği noktaydı. O cümle kulağımda hala çınlıyor. Onurum kırıldı gibi hissettim. Ama zamanla bu cümlenin beni güçlendireceğini bilemezdim. Zamanla ‘Hayır ben seni istemiyorum’ diyorsun. Daha cesur oldum daha da güçlendim. Asla yalnız kalmam dediğim evde karanlıkta derin ve çok güzel uyumayı başardım.Onsuz hiçbir şey gibi hissediyordum ama aslında bu bir kendini kaybedişmiş. Kendimi kaybettiğimi anlamadan yıllar geçirmişim. İşte senin dediğin o kırılma noktasını yaşadıktan sonra değersizliği iliklerime kadar hissedip yeter dedim. Yani beni kabuğumdan sıyıran tetikleyicisi erkek olsa da aslında kendi onurumdu. ‘Sen bu değilsin’ dedim, ayaklarımın üzerinde durmanın verdiği güç ve annemle kız kardeşimin verdiği destek yani tam anlamıyla kadının gücüyle bugün çok daha cesurum."

- Senin gibi kendisinden çok bir başkasına hayatını bağlamış kadınlar var. Ne söylemek istersin onlara?

"Sakın korkmasın kadınlar. İçimdeki amozon kadınını keşfettiğimden beri korkmuyorum hiçbir şeyden. “Kendine gel ve cesur ol” beni yeniden doğurdu belki onları da doğurur…"

bilge.senel@milliyet.com.tr