Malatya Erdoğan: 'Cumartesi Anneleri'ne Gidenler, Diyarbakır'a Niçin Gitmiyor?

Erdoğan: 'Cumartesi Anneleri'ne Gidenler, Diyarbakır'a Niçin Gitmiyor?

08.09.2019 - 19:25 | Son Güncellenme:

Erdoğan: 'Cumartesi anneleri'ne gidenler, Diyarbakır'a niçin gitmiyor?

Erdoğan: Cumartesi Annelerine Gidenler, Diyarbakıra Niçin Gitmiyor

Taha AYHAN/MALATYA, (DHA) - CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır'da ailelerin HDP önündeki oturma eylemiyle ilgili, "'Cumartesi anneleri' için her cumartesi Galatasaray'a gidenler yok muydu? Sanatçılar, şunlar, bunlar. Peki, 'cumartesi anneleri' için oraya giden bu sanatçılar, yazarı, çizeri, şimdi Diyarbakır Belediyesi'nin önünde evlatları dağa kaçırılmış annelerin yanına niçin gitmiyor? Çünkü bunlar ikiyüzlü, dürüst değil" dedi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplu açılış törenine katılmak için geldiği Malatya'da; Vali Aydın Baruş, Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan ve protokol üyeleri tarafından karşılandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'nde düzenlenen Önder İmam Hatipliler Buluşması'na otobüsle giderken, halkı selamladı. İmam Hatipliler Buluşması'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, imam hatiplere ve gönüllü kuruluşlara yönelik tacizlerin arttığı son günlerde bu buluşmalarının anlamlı olduğuna inandığını belirterek, şunları söyledi:
"Son seçimlerde ortaya çıkan seçim sonuçlarının belli çevrelerdeki imam hatip hazımsızlığını tekrar nüksettirdiğini görüyoruz. Özellikle İstanbul Büyükşehir gibi uzun yılların ardından el değiştiren bazı belediyelerde 28 Şubat dönemini hatırlatan uygulamalara imza atılıyor. Adeta bir öç alma duygusuyla intikam hissiyle asılsız ve çarpıtma bilgilerle gönüllü teşekküllerimiz hakkında iftira kampanyaları yürütülüyor. FETÖvari taktikler kullanılarak üniversiteli kız çocuklarımıza güvenli yurt imkanı sunan vakıf ve derneklerimiz hedef haline getiriliyor. Basın-yayın organlarında özellikle sosyal medyada millete ve gençlere hizmetten başka hiçbir gayesi olmayan kuruluşlarımıza yönelik itibar suikastları düzenleniyor. Seçimlerden önce öğrencilere burs vermekten, ücretsiz yurt sağlamaktan bahsedenler, koltuğa oturur oturmaz işe, öğrenciye hizmet veren vakıf ve derneklere saldırmakla başladılar. Seçim döneminde inançlara saygıdan dem vuranlar şimdi milletin saçıyla sakalıyla kılık- kıyafetiyle uğraşıyor. İşte İstanbul'da İETT'de şu anda sakallarla uğraşmaya başladılar. Bunu biz 12 Eylül'de yaşadık. Ben de o zaman İETT'deyim. Göreve o zaman bir albay getirilmişti, ne kadar sakallı varsa hepsinin sakallarını kestiler. Belki ilginç gelecek, o zaman benim de sakalım vardı. En son ben kalmıştım, beni de çağırdı, 'ya sakal ya istifa' dedi. Ben de ertesi gün istifamı verdim, ayrıldım. Ama ne kaybettim? 12 bin 500 lira alıyordum, özel sektörde bir işe başladım, 4 kat fazlası maaşla işe girdim ve 50 bin lira. Yani bütün tasarruf sahibi olan, rezzaku alem olan Allah, bir yerden kapılar kapatılıyorsa işte birçok yerden farklı yerden kapılar açılıyor ve açıldı."
'BUNLAR İKİYÜZLÜ, DÜRÜST DEĞİL'
Diyarbakır'da ailelerin HDP önündeki oturma eylemine değinen Erdoğan, "Seçim döneminde takılan, dikkat edin, özgürlük maskesi yerini bugün baskıya, fişlemeye, faşizmi aratmayan tahammülsüzlüğe bıraktı. Seçim öncesinde 'Hiç kimsenin aşıyla ekmeğiyle oynamayacağız' diyenler, daha şimdiden binlerce insanı kapı dışarı etti. Sevgi ve kucaklaşma sözlerinin yerini Suriyeli yetimlere verilen bir tas çorbaya göz diken, kimsesiz çocukları kapı dışarı eden, bölücülere gösterdiği empatiyi, evladı dağa kaçırılan analardan esirgeyen vicdansız, insafsız, nobran bir zihniyet aldı. Hatırlayın 'cumartesi anneleri'ni. 'Cumartesi anneleri' için her cumartesi Galatasaray'a gidenler yok muydu? Sanatçılar, şunlar, bunlar vesaire. Peki, 'cumartesi anneleri' için oraya giden bu sanatçılar vesaire yazarı, çizeri, şusu busu şimdi Diyarbakır Belediyesi'nin önünde evlatları dağa kaçırılmış olan annelerin yanına niçin gitmiyorlar? Çünkü bunlar ikiyüzlü, bunlar dürüst değil. Aynısını Taksim'de 12-13 tane ağacın yeri değiştiriliyor, diye kıyametler koparanlar. Ormanlarımız yakıldı, PKK bu ormanların yakılışını üstlendi mi? Üstlendi. Peki, bu ormanların yakılışını üstlenen PKK'ya karşı acaba şu anda çevre dostları niçin kalkıp da bunlara karşı 'durun' demiyorlar? Dürüst değiller, samimi değiller; ama biz elif gibi dimdik duracak ve yolumuza devam edeceğiz" diye konuştu.
'BU İŞİN ARKASINI BIRAKMAYACAĞIZ'
Çocuklarını terör örgütü PKK'nın elinden kurtarmak için oturma eylemi yapan annelere destek olduklarını belirten Erdoğan, "Biz, Diyarbakır'daki malum partinin il başkanlığı önünde o anaların yanındayız. Devlet olarak elimizden geleni yapıyoruz, takipçisiyiz, kovalamaya da devam edeceğiz. Bu terör örgütü kaçacak, biz kovalayacağız. Er veya geç bu işin hesabını da soracağız. Şu anda bazı sanatçılar, sağ olsun; Diyarbakır'a gidiyorlar, gittiler, diye haberlerini aldım. Bazı köşe yazarlarının gittiğinin haberini aldım. Ben de şahsım, milletim adına onlara teşekkür ediyorum. Çünkü burada milletimizin uyanışı çok önemli. PKK terör örgütünü arkasına almış olan bu siyasi partinin bugüne kadar neleri nasıl istismar ettiğini milletimizin bilmesi lazım. Milletimize de bunları anlatmamız lazım. Bunlar bizim üzerimizdeki büyük yüklerdir ve biz bu işin arkasını bırakmayacağız" dedi.
'BİZİ BÖLMEK İSTEYENLERİ KADROLAR BOZACAK'
Batılılaşma adına yapılanların, milletin hafızasında derin yaralar açtığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Biz milletin değerlerini, kurumları hedef alan saldırılarla ilk defa karşılaşmıyoruz. Milletin kökleri ile bağını koparmak, insanımızın hayat pınarını kurutmak için daha önce de pek çok teşebbüs yapılmıştır. İlim, irfan ve hizmet yuvalarına tahammülsüzlük maalesef toplumun belli bir kesiminde ideolojik saplantı haline gelmiştir. Tek parti döneminde de maalesef ideolojik saplantı adeta bir devlet politikasına dönüşmüştür. Batılılaşma adına yapılanlar milletimizin hafızasında derin yaralar açmıştır. 80 yaşın üstündeki insanlarımıza tek partili yılları sorduğumuzda alacağınız cevap; yokluk, yolsuzluktur, baskıdır. Camilerin 'emlak' diye satıldığı, ibadethanelerin ahıra çevrildiği, Kur'an kurslarının kapatıldığı, ilim irfan merkezlerinin kapısına kilit vurulduğu günlerimiz oldu. Minarelerimizden 'Allahu ekber' nidalarına hasret kaldığımız dönemler yaşandı bu ülkede. Kur'an-ı Kerim'in tren vagonlarında ahırlarda, derme çatma binalarda, gizli saklı bir şekilde öğretildiği süreçlerden geçildi. Milletin cenazesini yıkayacak gassal dahi bulamadığı, yazdığı kitaplardan dolayı alimlerimizin dar ağacına gönderildiği zor zamanlarımız oldu. İmam hatipte bize bazı hocalarımız şunu derdi; 'Ya siz ölü yıkayıcısı mı olacaksınız'. Bizim onurumuzla bu şekilde oynadılar. Ama sonra ne oldu? Onların 'gassal' diye düşündüklerinden cumhurbaşkanı çıktı, başbakan çıktı. İşte bu noktadan hareketle bizim birliğimiz, bizim kardeşliğimiz çok ama çok önemli. Onun için bizi bölmek, bizi parçalamak gayretinde olanlar olabilir. Bunu bu kadrolar bozacak."
'KENDİLERİNİ BEKLEYEN AKIBETTEN KURTULAMAYACAKLAR'
"Türkiye, üstadın ifadesiyle 'Allah' ve 'ahlak' demenin yasak olduğu, ıstırap dolu günlere şahit oldu" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu ülkede insanlar sakalından, kılık kıyafetinden dolayı polis tarafından sokaklardan toplandı. Anadolu insanını 'takunyalı', 'mülteci' diyerek aşağılamaya çalıştılar. Yeri geldi, 'makarnacı', 'göbeğini kaşıyan adam', 'kömürcü', 'patatesçi' diyerek insanımıza kan kusturdular. Başörtülü kızlarımıza 'sıkma baş' diyerek hakaret ettiler. Anadolu'nun zeki çocuklarının okuyup diplomat olmasına tahammül edemediler. 'Başörtülüden hakim, savcı, doktor olamaz' dediler. Onların kabullenemediği bu makamların hepsine imam hatip mezunları da geldi. Her defasında Hakk'ın ve halkın iradesi galip geldi. Bin kere mazlum olmak, bir kere zalim olmaktan iyidir. Dünyada zulüm ve baskı ile payidar olan hiç kimse yoktur. Milletin kurumlarıyla milletin değerleriyle kavga edenler, her dönemde olduğu gibi bugün de kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamayacak."
'VESAYETİN KAPISI TEKRAR AÇILMAMAK ÜZERE KAPANDI'
Ülkenin sahibinin, 82 milyonun tamamı olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Milletimiz dişinden tırnağından artırdıklarıyla gönüllü teşekküllerimizi desteklemeyi sürdürecektir. Milletimizin ruh köküyle bağını tekrar güçlendirmesine kimse mani olamaz. Bu topraklardaki 1071'den 2071'e ve ötesine giden kutlu yolculuğumuza kimse set vuramaz. Bu millet yeni 27 Mayısların, 12 Eylüllerin, 28 Şubatların yaşanmasına izin vermez. Türkiye'de 3 Kasım 2002 tarihi itibarıyla vesayetin kapısı tekrar açılmamak üzere kapanmıştır. 15 Temmuz gecesi yaşananlar, milletimizin iradesini korumak uğrunda neleri göze alabileceğini dost düşman herkese göstermiştir. Bu ülkenin sahibi şu ya da bu kesim değildir, 82 milyonun tamamıdır. Bizim görevimiz sabırlı olmak ilkelerimizden taviz vermeden mücadelemizi sürdürmektir. İstikbal bizimdir, istikbal; milletin emanetine, canı pahasına sahip çıkanlarındır. İstikbal saldırılar ve zorluklar karşısında hizmet sancağını daha yüksek burçlara taşıyan gönüllü kuruluşlarındır. İstikbal gece gündüz demeden imanlı, erdemli, ahlaklı nesillerin yetişmesi için ter döken hocalarımızındır. İstikbal 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi gerektiğinde vatanı, ezanı, bayrağı ve bağımsızlığı uğruna şehitliği göze alan yiğitlerindir. İstikbal, bölücülerin tehditlerine aldırmadan evlatlarını terör örgütünün elinden kurtarmaya çalışan Diyarbakırlı annelerindir. Nasıl, 28 Şubat'ta üniversite kapılarında gözyaşı döken kızlarımızın ahı ikna odacılarının peşini hiç bırakmamışsa ciğer pareleri dağa kaçırılan anaların direnişi de Kandil'deki kan tüccarlarına diz çöktürecektir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından toplu açılış töreni için 15 Temmuz Meydanı'na geçti.

FOTOĞRAFLI