Habercinin aklı başında olanı makbuldür

Oğlumla ilgili bir sağlık sorunuyla ilgili birazcık bilgi sahibi olabilmek adına, internet üzerinden araştırma yapmak gibi bir gaflete düştüm. İçine girdiğim dünya, adeta içinden çıkılmaz bir hal alınca, nasıl terk edeceğimi bilemedim! Herkes deneyimini paylaşıyor, özel reçeteler veriyor, sonuçları konusunda kesin ve net cümleler kurarak, beşlik simit gibi arkalarına yaslanıp kurulmuyorlar mı, deli oluyorum! Azıcık kansam, oturup not alacağım, ve derhal uygulayacağım. Ancak medyada okuduğumuz onlarca ölüm, onlarca sağlığını yitirmiş kişi hikayesi hep böyle başlıyor; “internet üzerinden görmüştüm”, “zararsız sanmıştım”…

Haberin Devamı

Son yıllarda sağlık üzerine yapılan haberlerin incelendiği, doğru ve yanlışların belirlendiği, internet haberciliği içerisindeki sağlık haberciliği ve sosyal medyadaki sağlık haberciliği konularında çalıştaylar, workshoplar yapılıyor, hepsi de şahane şeyler söylüyor. Evet her şeyden önce biz annelerin, büyüklerin ya da vatandaşların sorumluluğu var. Bilgi edinirken nereden olduğuna dikkat etmeliyiz. Referanslara bakmalıyız. Uyanık olmalıyız! Peki ev sahibinin hiç mi suçu yok! Var elbette… bu haberi yapanlar, onaylayanlar, servis edenler, sosyal medyaya yayanlar… Bu zincir içerisindeki tüm halkalar sorumlu. Bu sebeple işte gazetecilerin özellikle dikkat etmesi gerek. Nasıl ki bir doktor hastasının sağlığı noktasında en üst düzeyde sorumluysa ve en ufak bir yanlışa tahammül yoksa, sağlıkla ilgili haber yapan bir gazetecinin de aynı hassasiyeti taşıması, inanmadığı, sorgulamadığı haberleri yaparak, toplumu yanlış yönlendirmeye, bilgi kirliliği yaratmaya hakkı yok!

Bu konuda çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Hatta kimi iletişim fakültelerinde ders olarak okutulmaya başlandı bile. Sağlık iletişimi ve sağlık haberciliği… Bu noktada edindiğim bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Neden önemli dedim? Çünkü, sağlık iletişimi deyince akla “hastalık önleme, sağlık politikası ve yaşam kalitesinin arttırılması ve toplum içindeki bireylerin sağlığı” gelir. Bunların içerdiği sağlık iletişimi ise adeta, önemli sağlık sorunları hakkında kurumsal, bireysel ve toplumsal kitleleri bilgilendirme, etkileme ve motive etme sanat ve tekniğidir. Çünkü, gazetecinin psikolojisi, bakış açısı ve etik değerleri çerçevesinde okuruz o haberi. Sınırı önceden çizilmiştir. Oysa bu sınır çizilirken, o gazetecinin bakış açısı ve vizyonu oluşurken daha meseleye başlamak gerekir. Yani okullarda! Böylece magazin sağlık haberleri yerine gerçek sağlık haberleri okuyabiliriz.

Haberin Devamı

Sosyal medya ise bambaşka bir dünya. Herkes uzman herkes yaşam koçu. Kime güveneceğini bilemiyor insan. Doğru kullanıldığında sınırsız bir güç. Lakin benim gibi içine girdiğinizde kalbiniz sıkışıyorsa bir şeyler doğru gitmiyor demektir. Diyelim ki elinizin üzerinde basit bir beniniz var. Herhangi bir arama motorundan arama yaptığınız taktirde, cilt kanseri olduğunuzu ve Allah korusun 3 aylık ömrünüzün kaldığını düşünmeniz an meselesi! Bilimden uzak safsata çılgınlığı!

Haberin yazım dilinden tutun da, kaynağı, içeriği, bilimselliği dikkatle irdelenmeli. Ha bir de, bir kurumun reklamının yapılıp yapılmadığına dikkat edilmeli.

Haberin Devamı

Açın interneti, tarayın geçmişi. Bakın bakalım internet üzerinden edindiği bilgi sonrasında kendince bir çözüm uygulayan kaç kişi hayatını kaybetmiş, kaç kişi böbreğini, karaciğerini kaybetmiş! Çünkü halk olarak, sağlık okur-yazarlığı konusunda çok çok gerilerdeyiz. Oysa ki bu konu son derece hayatidir. Biraz ağır olacak belki ama, bu ölümlerde sorumluluğu bulunan kaç gazeteci vardır!

Öte yandan, reyting uğruna yurt dışında yapılmış bir araştırmanın henüz ilk aşamasını sanki sonuçlanmış gibi haber yapan gazeteci, kaç vatandaşın umutlarını çalmıştır peki? İşte sağlık okur-yazarlığı düşük olan ülkemizde, iş biz gazetecilere düşüyor.

“Mucize ilaç” ya da “Mucize bitki” yoktur, bilim vardır, zeka vardır, akıl vardır.

Ha bir de, aklı başında gazeteciler olmalıdır!

Ayşen Çatak Yalman