Kadın Hayatın Tam İçinde

Haberin Devamı

Hiç birimiz birbirimizle aynı koşullara sahip gelmedik dünyaya. Aklımız bu varolma işini bir yarış olarak algılıyorsa bitiş çizgisini aynı kabul etsek de başlangıç çizgimiz birbirinden fersah fersah farklı.

İç dünyamızın gücü, dayanıklılığı bile nasibini almış bu başkalıktan. Sanki hepimizin ruhunu oluşturan maddenin geçirgenliği, rengi, katılığı, yoğunluğu kendine münhasır.

Dünya aynıların dünyası değil yani. Dahası benzerlerin dünyası bile değil.

Herkes; gökyüzünde binlercesi dönen alemler gibi kendine has. Kiminin dağları çiçekli, kiminin taşları elmastan, kiminin buzul, kiminin un ufak kum....

Bunca farklılık içinde beşer kendine kategori oluşturmakta pek maharetli. Kadın ve erkek. Neredeyse kadın bilinen tüm tarih boyunca (bir kaç sıra dışı topluluk, bir kaç sıra dışı çağ hariç) hep ikinci sınıf, hep ezilen hep ..

Bence şu ana kadar sürmüş tarihin kadın için zirve dönemini yaşıyoruz. Halen koşullarımız eşit değil. Kendimizin bile kendimize bakışı hasarlı, aksak. Ama güçlü olan kadın için ferah, müreffeh bir hayatı elde edebilme şansı sanırım hiç bu kadar çok olmamıştı.

Fiiliyatta çok eksiği varsa da kanunlar ve pozitif ayrımcılık denen şey henüz alışılmamış haklarımızı, en azından teorik olarak kabul ediyor.

Fiziksel güç altın çağında değil. Ve var olan gücünü her geçen gün daha da yitiriyor.

Gelecekte daha eşitlikçi bir toplum inşa edebilmek için her şeyden, herkesten önce kadın kendi gücüne kendi inanmalı.

Gövdemizin üstünde taşıdığımız kafamız bizi hayata karşı sağlam tutar. Kafamız ve kalbimiz iyi olanla doluysa kimsenin bizi nasıl gördüğü ile ilgilenmeyiz. Yaşayabileceğimizin en iyisi, en arısı bir hayatla veriyorsak aldığımız nefesi. Üretiyor, öğretiyor, öğreniyor ve yaşamın tam damarlarında var olmayı başarıyorsak hayatın hakkını veriyoruz demektir.

Bu gün onlarca video izlenecek, onlarca söz işitecek kulaklarımız.

Ne kutsanmış varlıklarız, ne değersiz. Beşere sunulan bütün yük ve bütün güzellikler erkeğe verildiği gibi bize de verilmiş. Hayat birlikte, bölüşerek nasiplendiğimiz büyük nimet. Ne biz erkekten üstünüz ne de o bizden mühim. Herkes fıtratı uyarınca eşsiz benzersiz kıymette. Feminist bir bakış açsıyla, kavgacı bir tutumla erkekle rekabete de girmeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Onların yapabildiği ve gönlümüzün dilediği her işi başarabiliriz bunu tartışmaya bile gerek yok.

Aile için de aynı şey geçerli. Her ailede zaman içinde doğal iş bölümü oluşur. Biri arabanın tamirini yaptırmak konusunda istekliyse diğeri yemek yapar, biri temizlik konusunda sorumluluk aldıysa diğeri alış verişe gider. Kesin çizgiler zorlukları artırır, bazen hoşlanmasa da biri temizlik yapabileceği gibi öteki arabayı sanayiye götürebilir. Aile içinde kadına farz erkeğe farz iş yoktur.

Çocuklarımızı buna göre yetiştirmeliyiz. Herkes tek başına hayata tutunmasını sağlayacak kazanımları edinmeli. Herkes tüm ailenin yükünü bir kişiye yıkmayacak vicdana sahip olmalı.

Dünya uyumla güzel.

Kadın olarak evlatlarımızı donanımlı yetiştirmeli, hayata karşı savunmasız bırakmamalıyız. Cinsiyetleriyle kavgalı ona küskün insanlar olmamalılar. Güç, özgüven donanımla kazanılır.
Akil insanın eğitim eğitim diye çırpınışları bundan değil mi?

Kadını erkekten ayıran fıtri özellikleri binlerce yıl eksiklikmiş gibi görünse de hayata can katar. En sevdiğim yanlarımdır bunlar.

Kadın kolay ağlar.
Kadın düzenleyicidir.
Kadın merhamet konusunda erkekten daha ehildir.
Kadın daha uzlaşmacıdır.
Kadın süsleyendir.
Kadın kahkahada bonkördür.
Kadın küskünçtür.

Daha onlarcası belki.
Ama ben fıtratımdan gelen her özelliğimizi seviyorum.
Çocuklarım da sevsinler istiyorum.

Hayat müşterekler içinde uyum sağlandığında güzel. Ne ırk, ne din, ne cinsiyet bize insanlıkta mahir olmak konusunda garanti sağlar. Öz olan, özde olanı güzelleştirebilmekte.

Aynı gemideyiz diye bildik bir söz var. Toplumlarda mutluluk bir kesimin bencilliği ve sahip olma çabasıyla oluşmuyor. Adil, paylaşımcı, fırsatta eşitlikçi sosyal düzen oturduğunda mutlu olabiliriz ancak.

Kadınların çokça söylemeye başladığı gibi kimsenin bizi korumasına, kollamasına, acımasına ihtiyacımız yok. İhtiyacımız olan tek şey insanın insana karşı sorumluluklarının herkes için toplumda yerine getirilmesi. Ne eksik ne fazla...