04.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÜRKAN AKGÜNEŞ - ORGANİK BESLEN SAĞLIKLI YAŞA -9
Yiyecek ve içeceklerin ne kadar güvenli olduğuna dair bilim insanlarının görüşlerini paylaştık. Peki sürdüklerimiz ve giydiklerimiz ne kadar güvenli? Özellikle kozmetik ürünleri ciltle etkileşim halinde. Kozmetik ürünlerin içeriğinde bulunan kimyasallar hakkındaki bilinç ise son yıllarda oluşmakta. Mesela artık bazı şampuan, deodorant ve cilt bakım ürünleri kanserle ilişkisi gündeme gelince “parabensiz” etiketiyle satılmaya başlandı. Keza yine ıslak bebek havluları da “sülfat, fitalat, Sodyum Lauryl Sülfat ve Sodyum Laureth Sülfat içermez” etiketleriyle satılıyor. Birçok üründe bulunan “formaldehit”in Brezilya fönündeki kullanımı kanser riskiyle gündeme geldi. Özellikle kadınların yıllarca tükettiği ürünlerde yeni yeni tartışılmaya başlanan riskler “doğal” ve “organik” pazarını yarattı.
‘Güvenilirlik raporları’
Ama Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın’a göre doğal olan güvenli değil. Kozmetik ürünlerin mutlaka “Güvenlilik Değerlendirme Raporları”na sahip olmaları gerektiğini belirten Aydın, “Bu raporlarda bir kozmetik ürünü oluşturan her bir bileşen için yayınlanmış veya yapılmış olan toksikolojik testlerden elde edilen veriler kullanılarak ürünün güvenliliği hakkında karar verilir” diyor.
İçerikteki her ürünün toksikolojik verilerinin tam olmasının önemli olduğunu kaydeden Aydın, “’Doğaldır, güvenlidir’ inanışı yanlış bir inanıştır. İçeriğinde doğal kaynaklı maddeler de aynı güvenlilik değerlendirmesine uymak zorunda. Nasıl ki; kimyasal ürünler belirli bir toksikolojik veriye sahipse doğal bileşenler de toksikolojik değerlendirmeden geçmelidir. Doğal bileşen içeren kozmetik ürünlerle ilgili bir diğer durum da kozmetik ürüne atfedilen etkilerin yeteri kadar kanıta dayalı olmaması. Bu nedenle bakanlık etkinlik testi istiyor” görüşünde.
‘Kuruluşlar sorumlu’
Prof. Dr. Aydın’ın bir diğer uyarısı da ürünlerin piyasaya sunulurken bakanlıktan izin alma zorunluluğunun olmaması; “Kozmetikler, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanmış olan yönetmeliklere uygun olarak piyasada yerini alır. Yönetmeliklerimiz AB düzenlemelerine uygun olarak hazırlanmıştır. Kozmetikler, üretici, dağıtıcı veya ithalatçılar tarafından bakanlığa bildirimle tüketici kullanımına sunulan ürünlerdir. Ancak bu durum izin anlamına gelmez. Bu nedenle de herhangi bir kozmetik ürünle meydana gelecek zararlı veya istenmeyen etkilerden bu kurum veya kuruluşlar sorumludur.”
Saç boyasındaki ağır metal var
Saç boyası kullanımıyla kanser gelişimi arasında her zaman bir ilişki aranmaya çalışıldığını belirten Prof. Dr. Aydın, üniversitede yaptıkları bir çalışmanın sonuçlarına vurgu yaptı: “Kozmetik ürünlerde kurşun ve diğer ağır metal içeriğinin araştırılması için bir çalışma yaptık. Bu çalışmada 105 saç bakım ürününün yüzde 40’ında kadmiyum, yüzde 22’sinde kurşun ve yüzde 94’ünde nikel tespit edildi. Alerjen metal olarak dikkat çeken Nikel düzeylerinin yüzde 17’sinin alerjik kontak dermatit için belirlenen limitin (1 ppm) üzerinde olduğu ortaya konuldu.”
Aydın, Sağlık Bakanlığı’nın 2014 yılı ilk altı aylık dönemde denetlenen 6070 adet kozmetik ürünün 5381’inin güvensiz çıktığını da belirterek, 5381 güvensiz ürünün 5375 adedinin sahte/kaçak ürün olduğuna kaydetti.
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Türkan Yurdun da, “Saç, geçici dövme ve sabit makyajda kullanılan boyalardan kaynaklı alerjik reaksiyonlar bildirilmiştir. Kına ve saç boyalarına ilave edilen “parafenilendiamin”, özellikle atopisi olan hastalarda alerjik deri hastalıklarının en yaygın nedenidir” değerlendirmesini yaptı.
KORKUTAN TEKSTİL BOYASI; AZO BOYA
ORGANİK BAMBU OLMAZ
Ter ve solunum yoluyla vücudumuza nüfus eden tekstil ürünlerinde boya artıkları ve kimyasallar önemli bir yer tutuyor. Yapılan araştırmalara göre bu kimyasalların bir kısmı alerjilere neden oluyor ve kanser riski taşıyor. Tekstil ürünlerinin büyük çoğunluğunun ana maddesi elyaf. Elyaf, doğal ve sentetik olmak üzere ikiye ayrılıyor. Doğal elyaflar hayvanlardan ve bitkilerden elde edilirken, sentetik elyaflar petrol ve türevleri ile bazı kimyasallardan yapay olarak üretiliyor. Pamuklu ürünler de çok yoğun tarım ve böcek ilacı kullanılıyor. Pamuğun ağartılması aşamasında da kimyasallar ve kükürt içeren boyarmaddeler ürün üzerinde kalıntı bırakıyor. İşlenme aşamasında da pamuk liflerinde yine bazı kimyasallar kullanılıyor.
Azo boya kanser ilişkisi
Tekstil endüstrisi için her yıl 2 bin renk türü olmak üzere 10 bin tonun üzerinde azo boyar üretildiğini kaydeden Prof. Dr. Türkan Yurdun, “Özellikle azo boyalar tekstil endüstrisinde yün, pamuk, ipek, polyester boyamada ve çeşitli endüstrilerde kullanılmaktadır. İlaç ve gıda ürünlerinde kullanılan tartrazin gibi bazı azo boyaların astıma neden olduğu bildirilmiştir.
Tekstilde kullanılan azo boyalar, insan vücudunda derideki bakteriler tarafından enzimatik parçalanmadan sonra karsinojenik/mutajenik etkili aromatik aminler (benzidin, p-aminobenzen ve türevleri) oluşur. Benzidin bazı azo boyaların sentezinde kullanılır. Aromatik aminlerin kullanıldığı sektörlerdeki işçilerde mesane, dalak, hepatokarsinoma ve kolon kanserleri görülmüştür” tespitlerinde bulunuyor. Pamuktan sonra organik olarak yetiştirilen keten, kenevir, jüt gibi bitkisel lifler ile yün ve ipek gibi hayvansal liflerden de organik tekstil ürünleri üretildiğini ifade eden Kanık, “ Üretimde organik olarak yetişen bambu bitkileri kullanılmış olsa bile, lif üretimi sırasında kullanılan kimyasal reaksiyonlar nedeniyle organik olarak kabul etmek uygun değildir” uyarısında bulunuyor.
En çok ilaç pamukta
Uludağ Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Kanık da, organik tekstillerin organik liflerden, zararlı kimyasallar ve boyalar kullanmaksızın, çevreye ve çalışanlara saygılı şekilde üretilen tekstil ürünleri olduğunu belirtiyor. Organik tekstilde akla ilk olarak organik pamuğun geldiğini belirten Kanık, “Organik pamuk üretimi dünyada ilk defa 1980’li yılların sonunda Türkiye’nin Ege Bölgesi ile ABD’de başlamıştır. Türkiye 2000 yılında organik pamuk üretiminde 1. sıraya yerleşmiş ve 2006-2007 sezonunda dünya üretiminin yüzde 40’ını tek başına gerçekleştirmiştir. Hindistan büyük bir artışla 1. sıraya ve Suriye 2. sıraya çıkınca Türkiye 3. sıraya düşmüştür. Maalesef, doğal ve sağlıklı bir lif olarak bilinen pamuğun konvansiyonel tarımı dünyanın en zehirli ve çevreyi en çok tahrip eden tarımıdır. Dünyadaki tarım alanlarının yazde 2.4’ünde pamuk ekimi yapıldığı halde, böcek ilaçlarının yüzde 16’sı pamukte kullanılmaktadır” diyor.
Organik olduğu nasıl anlaşılır?
Bir tekstil ürününün organik olduğunun ispatının uluslararası kabul gören bir organik tekstil standardına göre üretilmiş olması ve buna uygun olarak etiketlenmesini gerektirdiğini belirten Kanık, uluslararası kabul gören ilk standardın
2005 yılında yayınlanan GOTS standartları
(Global Organic Textile Standards), diğerinin ise Organic Exchange (OE) olduğunu söyledi.
-BİTTİ-