SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Kulaklarınız duygularınıza kapalı mı?

İnsanlarla iletişim kurma konusunda kendinize ne kadar güvenirseniz güvenin, iletişim uzmanı dahi olsanız, eğer karşınızdaki aleksitimik biri ise boşuna uğraştığınızı fark edemeyebilirsiniz bile.

|
Füsün Saka/ Elle Dergisi

Psikiyatrlar "Aleksitimi" kavramını keşfedeli 30 yıl oluyor. Ama dünya, iletişimin öneminin çılgınlık düzeyine vardığı bu sıkıntılı kişilik özelliğinin üzerinde giderek daha fazla durmaya başladı. Çünkü artık biliniyor ki, hayatı çekilmez kılan en önemli şey iletişim kuramamak.

Biz onları, 'duygusuz?'olarak tanımlıyoruz çoğu kez... Ne kendilerine yönelik heyecanlarını, üzüntülerini, kızgınlıklarını belli ediyor ne de karşılarında iletişim içinde oldukları insanlarla empati kurabiliyorlar. Kendi duygularını bile tanımlamakta ciddi olarak zorlandıkları için başkalarının ne durumda olduğu onları pek ilgilendirmiyor. Hatta onları ruhsuz, sevgisiz, ilgisiz, duyarsız sananlar bile çok. Üstelik bu kadar olumsuz özelliği bir arada taşıyan aleksitimiklerin sayıları da öyle sanıldığı kadar az değil. Hayatın bir çok alanında karşımıza çıkıyorlar. En kötü olanı ise onlarlarla birebir ilişki kurmak zorunda kalmak. Düşünsenize, aleksitimik kişilik özelliği taşıyan bir üst düzey yönetici ile muhatap olmak zorunda kaldığınızı ya da böyle bir anne-babayla iletişim kurduğunuzu. Hayat kabusa dönerdi herhalde... Peki ama nedir bu aleksitimi? Bizde de var mıdır acaba? Varsa nasıl tedavi olabiliriz? Hatta daha da vahimi, tedavisi mümkün müdür?

Duygusal sağırlık

İşte bu sorulara, Türkiye'de aleksitimi konusunda uzman bir psikiyatr, Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı, Yrd. Doç. Dr. Kemal Sayar cevap veriyor. Sayar, aleksitimi kavramını Türkçe'ye çevirirken bir de uygun isim bulmuş. Sayar?a göre aleksitimi, duygu sağırlığı anlamına geliyor. Aleksitimik kişilik özelliği taşıyanların en belirgin özelliği ise psikosomatik rahatsızlıklarının yoğun olması. Duygularını dile getirme yetenekleri olmadığı için bu durumdan duydukları rahatsızlıkları, vücutlarında bir hastalık olarak ortaya çıkıyor. Mesela aleksitimik bir kişilik; kızgınlığını, öfkesini, sevgisini dile getirmediği için yoğun baş ağırısı yaşayabiliyor, gaz sıkıntısı ile dolaşıyor, kalp hastalığına yakalanmışcasına nefesi darabiliyor.

Aşktan mahrum bir yaşam

Hayal kurma gibi bir lüksleri olmayan aleksitimiklerin aşk yaşamlarından bahsetmenin de zor olacağını belirten Kemal Sayar, onlarla ilişkideki insanların bu anlamda özveride bulunmak durumunda olduklarını söylüyor. Bir anlamda, hayata karşı nötr durumda olan aleksitimiklerin üç temel özelliği var. Birincisi, bu kişiliklerin kendi duygularını tanımlamakta, onları bedensel duyumlardan ayırmakta güçlük çekmeleri, ikincisi, duygularını dışarıya yansıtmakta ciddi oranda sıkıntı yaşamaları ve üçüncüsü ise somut düşünmeyi becerememeleri...

Evet, çok değil bundan sadece 30 yıl önce keşfedildi aleksitimi kavramı. 1970?li yıllarda, Nemiah ve Sifeneos'un kendi hastaları üzerinde yaptığı gözlemler sonunda keşfedilip tanıtıldı. O günden beri yüzlerce makaleye konu oldu. Zaman içinde bu kavram üzerinde bir çok bilim adamı çalıştı. Kanada Toronto Üniversitesinde 3 araştırmacı, 1980'li yılların başından itibaren, insanlardaki bu özelliği ölçen, 20 soruluk bir ölçek geliştirdiler ve bu ölçeğin Türkiye?deki geçerlilik çalışmasını da Yrd. Doç. Dr. Kemal Sayar ve arkadaşları yaptı. Bu sorular aslında günlük yaşamda hemen hergün sıkça karşılaştığımız yaşantı durumlarını sorguluyor.

Saorularda saklı ipuçları

Toronto Aleksitimi Skalası adı verilen ölçeğin bazı soruları şöyle; "Ne hissettiğimi çoğu kez tam olarak bilemem", "Duygularım için uygun kelimeleri bulmak benim için zordur", "Bedenimde doktorların dahi anlamadığı hisler oluyor", "Duygularımı kolayca tarif edebilirim", "Sorunları yalnızca tarif etmektense onları çözümlemeyi yeğlerim", "Keyfim kaçtığında, üzgün mü, korkmuş mu yoksa kızgın mı olduğumu bilemem", "Bedenimdeki hisler kafamı karıştırır", "Neden öyle sonuçlandığını anlamaya çalışmaksızın, işleri oluruna bırakmayı yeğlerim", "Tam olarak tanımlayamadığım duygularım var", "İnsanlar hakkında ne hissettiğimi tarif etmek bana zor geliyor", "çimde ne olup bittiğini bilmiyorum", "Çoğu zaman neden kızgın olduğumu bilmem", "İnsanlarla, duygularından çok günlük uğraşları hakkında konuşmayı yeğlerim", "Psikolojik dramalar yerine eğlendirici programlar izlemeyi yeğlerim", "İçimdeki duyguları yakın arkadaşlarıma bile açıklamak bana zor gelir","Sessizlik anlarında dahi, kendimi birisine yakın hissedebilirim", "Kişisel sorunlarımı çözerken duygularımı incelemeyi yararlı bulurum", "Film veya oyunlarda gizli anlamlar aramak, onlardan alınacak hazzı azaltır."

Gerçekten de aleksitimik bir kişilik özelliği ile karşı karşıya olduğunuzu anlamak için uzun zamana ihtiyacınız yok. Bir bakışta demek de çok iddialı olur ama neredeyse ilk dakikalarda anlayabilirsiniz. Size sabahları "Günaydın" demeyi bile çok gördüğünü sandığınız bir iş arkadaşınız, soğuk bir "nasılsınız" diyen elemanınız, bir robotla ilişkide olduğunuz izlemini veren yöneticiniz, iş görüşmesi yaptığınız biri, aleksitimik olabilir. Şimdilerde pek moda olan, pozitif-negatif elektrik alma gibi kavramlar söz konusu olduğunda; onlardan negatif elektrik almak çok mümkündür mesela. Onda sıcaklığın "S"si bile yok dendiğinde, bunun üzerinde aleksitimi kavramı açısından durmak gerekebilir...

Doç. Dr. Kemal Sayar'da aleksitimikleri tanımlarken, "Kendilerini anlatmak ve başkalarını anlamak açısından sıkıntı çektikleri için büyük zararı kendilerine veriyorlar" diyor. Çünkü sözel olarak dışarı çıkartılamayan duygular kendilerine bedenin başka bir noktasından çıkış yolu buluyor adeta ve bu kişiler psiko-somatik hastalıklara çok sık yakalanıyor. Ve psikiyatri biliminin konusu olsa bile psikolojik bir rahatsızlık değil aleksitimi, sadece bir kişilik özelliği ve kimi zaman içinde yetişilen ailenin kültürel durumu da buna neden olabiliyor.

Bir duygu durumunu anlatmak için kelimelere ihtiyacı olan insanlar bu kelimeleri bulamadıklarını fark ettiklerinde de bu sorunla burun buruna geliyorlar. Yapılan bazı araştırmalar gösteriyor ki, büyüme çağlarında anne ve babalarından ilgi, sevgi görmemiş çocuklarda, beynin duyguları işleyen bölümü az gelişebiliyor. Ve doğal olarak bu çocuklar ileriki yaşlarında aleksitimik bireyler olabiliyor. Dünyanın ortasına bırakılmış bir nesne gibi duyarsız, duygusuz kalabiliyorlar. Kimi zaman da bu durumlarının farkına varsalar bile sorunu tam olarak tanımlayamadıkları için yalnızlığa ve sıkıntıya gömülüyorlar.

Zararları kendilerine

Doç Dr. Kemal Sayar, kendi öznel duygularını doğru olarak tanıyamayan aleksitimik bireylerin, sadece duyguları üzerine düşünme ve onları düzenleme konusunda sıkıntı çekmediklerini, aynı zamanda, duygusal sıkıntıyı diğer insanlara çok zayıf olarak iletebildiklerini ve bu yüzden daha az yardım ve destek gördüklerini belirterek şunları söylüyor: "Duygu paylaşımında eksiklik de sonunda duyguların tanınmasında zorluk olarak geri döner. Aleksitimik bireylerin kısıtlı tahayyül kapasiteleri, onların, duygularını düşlem, rüya ve oyun yoluyla değiştirmelerini de engeller. İşlevsel mide bağırsak bozuklukları, panik bozukluğu, yeme bozuklukları gibi durumlarda yüksek aleksitimi yaygınlığı bildirilmiştir. Uzun yıllar boyunca araştırmacılar aleksitiminin istikrarlı bir kişilik yapısı mı yoksa duruma bağlı bir fenomen mi olduğunu tartışmışlardır.

Bazı uzunlamasına çalışmalar duygusal sıkıntı düzeyleri değişse bile aleksitimi skorlarında değişme olmadığını bildirirlerken, başka bazı çalışmalarda depresyon düzeylerinde belirgin azalmayla birlikte aleksitimi skorlarında da anlamlı bir düşme bulunmuştur. Aleksitimik bireylerin rüyalarını daha az hatırladıkları, REM yoğunluğunun daha az ve rüyaların da daha az imajinatif olduğu bildirilmiştir. Yakın tarihli bazı çalışmalar, aleksitiminin kökeninde travma öyküsü, yetersiz ebeveynlik, güvensiz bağlanma tarzları gibi psikolojik nedenlerin yanı sıra, kalabalık ailede doğma, istenmeyen çocuk olma, dil gelişiminde geri kalma gibi bir dizi toplumsal nedene de işaret etmektedir.

Duygular biyolojik kökenli bile olsalar zihin ve bedeni birbirine bağlayan köprü işlevi görürler. Duyguların bilişsel süreç ve düzenlenmesindeki yoksunlukları yansıtan aleksitimi kavramı, belirli somatik hastalık ve rahatsızlıkların oluşmasında rol oynayan bir kişilik yapısına işaret etmektedir. Bedenselleştiren, tıbbi rahatsızlığı olan, yeme bozukluğu veya panik bozukluğundan muzdarip hastalarda klinisyenlerin yüksek aleksitimi yaygınlığı konusunda dikkatli olmaları gerekir." Aleksİtİmİklerİn psikiyatrik sorunlar! Dünyada yapılan araştırmalar, aleksitimiklerin daha çok panik atak, anksiyete bozuklukları ve psikosomatik rahatsızlıklar yaşadığını gösteriyor. Kemal Sayar ise Türkiye?de yaptıkları çalışmaları özetlerken, anti sosyal kişilerde aleksitimilere rastladıklarını belirtiyor. Yine alkol ve madde bağımlılarında da aleksitimi yüksek oranda görülüyor. 

© Copyright 2024

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.