İşin içine duygusallık girince mantık devre dışı kalır, çocukça tepkiler verirken buluruz kendimizi.

İşin içine duygusallık girince mantık devre dışı kalır, çocukça tepkiler verirken buluruz kendimizi.

Yaşanmışlıklar olan bitene tarafsız bakmamızı engeller, sıradan hareketlerden devasa sonuçlar çıkarırız. Dışarıdan üçüncü bir göz izlese, son derece rutin görünen akışta bombanın pimini çekenin ne olduğunu mümkün değil anlayamaz.

'Mesajımı görmediğini söyledi, çünkü işine gelmiyor. Bak o beni arasın ben onun telefonunu açıyor muyum?!' 'Yeni elbisemi çok beğenmediğini söyledi, kıskandığı için böyle yapıyor. Diğer rengini de alayım hepten çatlasın.' 'Haftasonu programım var dedi, kesin bana nispet yapmak için böyle söylüyor. Bir dahaki sefere ben de ona meşgul olduğumu söyleyeyim de görsün gününü!' '

Haberin Devamı

Oysa ki tüm bu pasif agresif mesajlar, trip atmalar kimseye zarar vermez, gününü göstermez. Varsa yoksa seni hırpalar, ilişkinizi yıpratır. Tavşan dağa küser, dağın haberi olmaz, olsa da işine gelmediği için haberi yokmuş gibi davranmayı seçer. Kartlarını kapalı oynamayı seçen sendin, yüzleşmekten kaçındığında onu suçlayamazsın. Peki ne yapmak lazım? Konuya iki aşamada yaklaşmakta fayda var:

Birinci aşamamız paranoyayı yenmek ve güvenmek olsun. İster eşin, sevgilin, ister ailenden biri, arkadaşın olsun bu kişi. Ağzından çıkan cümleleri olduğu hali ile kabul edip anlamaya yatkın olmadığın kişilerle ilişkini tekrar gözden geçir. Bu kişilerin kastettiğini anlamak için gerçekten dekoder mi lazım yoksa bu tamamen senin hüsnü kuruntun mu? Seninle imalı konuştuğunu düşündüğün birine tüm imalardan sıyrılarak yanıt ver. Bakalım ilişkinizde iyi yönde bir değişiklik, daha samimi bir diyalog kurma ortamı oluşuyor mu? Sana söyleneni, olanı olduğu gibi doğru kabul et. Duygularını da bu çerçevede içinden geldiği gibi açığa vur. Kendi kendini doldurup şişirmektense yüreğini ferahlat. 'İşim var diyorsa işi vardır. Ertesi gün onu çok özlediğim ve müsait olduğum halde mazeret bildirerek neden kendimi cezalandırayım?' ya da 'İşinin olduğunu söylüyorsun, haklı olabilirsin ama nedense ben buna ikna olmadım. Asıl sebebin beni özlememiş olman olduğunu düşünüyorum ve bu düşünce beni üzüyor.' Oh be, dünya varmış değil mi? Şimdi artık o düşünsün! Bırak suyu aksın, aksın ki yolunu bulsun.

Haberin Devamı

İkinci aşamamız ise saygı duymak olmalı. Hem kendi benliğinize hem de onun hayatını dilediği gibi yaşama tercihine. Bazı çok bilmiş insanlar vardır, manipülasyonu sanat haline getirmiş. Subliminal mesajlar, pasif tepkiler, akıl oyunları ile karşısındaki kişiyi istediği şekle sokmaya, belli bir yola getirmeye çalışır. Sevdiğini iddia eder ama saygı göstermekten acizdir. Kendin pişir kendin ye şeklinde ilişkisini yürütür. Gün gelip de kontrol edemediği bir faktör devreye girdiğinde ancak fark eder, nasıl pamuk ipliğine bağlı tekil bir ilişki yaşadığını. Karşınızdaki kişiye saygı duyun. Nasıl mı? Özgür seçim yapma hakkını elinden almayın. Bırakın sizi özgür iradesi ile, olduğunuz kişi olarak tanısın ve tercih etsin.

İçinden geçeni dürüstçe söylemek dururken, trip atmak neden? Başkalarının ne hissetmesi gerektiğini kurgulamak yerine kendi hislerinize odaklanın. Bu ilişkiyi yürüten benim, düşündüklerimi açıkça söyleyecek özgüvenim yok, korkuyorum diyebilirsin. Peki bu ilişkideki sen gerçekte ne kadar sensin? Küçük adımlarla bir yerden başlayın. Değişen tepkilerinizle beraber ikili ilişkilerinizin nasıl da rayına oturduğunu görecek, hafiflediğinizi hissedeceksiniz.

Haberin Devamı

Sevgilerimle

Sibel ŞENGÜL