Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Amsterdam’da World Architecture Festival’ı (Dünya Mimarlık Festivali) izliyorum.

The Architectural Review ve The Architect’s Journal’ın yayıncıları dünyanın dört bir yanından mimarları bir araya getiriyor, Design Council’ın da başkanı olan Paul Finch öncülüğünde.

Bir yandan farklı alanlarda projeler yarışıyor, bir yandan projeleri yarışan mimarlar jüride görev alıyor ve diğer projeleri değerlendiriyor.

Kısaca, müthiş bir networking fırsatı ve dünya çapında oyunu kurallara göre oynamak istiyorsanız bu tür etkinliklere katılmak şart.

Haberin Devamı

PARA MİMARİYİ KİRLETTİ İTİRAFI

‘Şehirlere karşı da sorumluyuz’

Konuşmacılardan biri sir unvanlı David Adjaye, Ganalı bir ailenin Tanzanya’da doğan oğlu, mimarlığa 1994’te Londra’da başlıyor.

Oslo’da Nobel Barış Merkezi, Washington DC’de Smithsonian Institute National Museum of African American History and Culture gibi önemli eserleriyle dikkat çekiyor.

Sahneye biraz geç çıkıyor, mimarlar arasında da “Star kaprisi” konuşmaları başlıyor.

Bir de “Barack Obama sayesinde meşhur oldu” diye fısıltılar duyuyorsunuz.

Washington DC’de yaptığı 250 milyon dolarlık Afrikalı Amerikan Tarih ve Kültür Müzesi nedeniyle.

Müzede 8 kat aşağı iniyorsunuz önce, daha sonra da 8 kat daha da yukarı çıkıyorsunuz.

İçindeki eserlerden çok mimarisini görmek için önünde her zaman kuyruklar oluyor.

David Adjaye, ne kadar karizmatik olsa da, projeleri ne kadar ses getirse de sahne hâkimiyeti başka bir şey, doğrusu konuşması akmıyor, dinlemekte zorluk çekiyorsunuz.

Ta ki “Para mimariyi kirletti” açıklamasını duyana kadar.

“Mimarlar sadece müşterilerine, yani milyar poundluk projelerin mal sahiplerine karşı sorumlu olmamalı, aynı zamanda projeyi yaptıkları şehre karşı sorumluluklarının olduğunu da unutmamalı” diyor Adjaye.

“Artık para o kadar önemli hale geldi ki kimse formla ilgilenmiyor” diye ekliyor meslektaşlarını da eleştirerek.

Tribünlere oynuyor ve kazanıyor.

‘Daha çok gazeteciyim’

Ertesi gün ise aynı sahnede Hollandalı yıldız mimar Rem Koolhaas’ı izliyorum.

Koolhaas, gazetecilik ve senaryo yazarlığı geçmişi olan bir mimar.

Haberin Devamı

Doğrusu, bu geçmişiyle de fazlasıyla övünüyor.

Milano’daki Fondazione Prada’dan Katar’daki Milli Kütüphane’ye birçok projeye imza atmış.

2014’te Venedik Mimarlık Bienali’nin direktörlüğünü üstlenmiş.

“21. yüzyıl, insan sonrası mimariyi getirecek, sadece fonksiyon, data ve mühendislik tarafından dikte edilen bir yeryüzü olacak” diyor.

“İnsanlar neredeyse güncelliğini kaybedecek. Bir geçiş dönemindeyiz. Yarı insan yarı yapay zekâ mimarisiyle çok güzel sonuçlar elde edilebilir. Bu aşamada bir mimardan çok, kendimi bir gazeteci ya da antropolog gibi hissediyorum. Gazetecilik tek bir projeye bağlılık değil, birçok farklı ilgi alanı gerektirir. Stratejik bir şekilde hem sabırlı hem sabırsız olmanız gerekir. Yazı yazmak ve araştırma yapmak özgürlük hissi veriyor” diye devam ediyor.

Sahnede mimarları izlerken yine de ister istemez, bu kadar harika çizimleri varken neden daha görsel odaklı bir sunum yapmak yerine durağan bir konuşma yapmayı tercih ediyorlar diye düşünüyorum.

En yüksek katılımda ilk 5’teyiz

Haberin Devamı

2008’den beri düzenlenen Dünya Mimarlık Festivali’ne Türkiye’den katılan birçok mimar var.

Murat Tabanlıoğlu imzalı AKM’den Mahmut Anlar imzalı Gaziantep’teki Hışvahan Oteli’ne yarışmada farklı kulvarlarda ödül kazanan birçok proje de var.

Dünya Mimarlık Festivali ve Ödülleri’nde en yüksek katılım hangi ülkelerden?

Çin, Avustralya, İngiltere, Türkiye ve ABD.

Dünya Mimarlık Festivali, bu yıl ilk defa Amsterdam’da gerçekleşmiş, daha önce Barselona, Singapur, Berlin gibi farklı şehirlerde yapılmış.

Kim bilir belki yakında İstanbul’da yapılır ve işte asıl o zaman dünyanın önde gelen tüm mimarlarını İstanbul’da bir araya getirerek daha da etkili oluruz.