Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

REKTÖR OLMAK İÇİN PROFESÖR OLMAK ŞART MIDIR

Üniversite rektörü atamalarında profesör olma şartını kaldıran kararnamenin yayınlanmasından kısa süre sonra geri adım atıldı ve en az 3 yıllık profesörlük şartı tekrar getirildi. Aslına bakılırsa, bir üniversiteyi iyi yönetebilmek, üniversitenin yükseköğrenim ve Ar-Ge faaliyetlerine ivme kazandırıp, çıtayı yukarı çekecek politikaları hayata geçirmek için illa profesör olmak gerekmez.

İnsanlarla iletişimde başarılı, yönetme deneyimli, yükseköğrenim program ve politikalarına kafa yormuş, Ar-Ge faaliyetlerine aktif olarak katılarak uluslararası hakemli dergilerde yeterli sayıda makale yayınlamış, laboratuvar kurma ve yönetmenin değerini bilen bir doçent pekâlâ başarılı bir rektör olabilir.

Haberin Devamı

Öğretim üyeleri ve araştırmacılarına profesörlük ve doçentlik ayırımı yapmadan rektör olma hakkı veren batı ülkelerine baktığımızda bunun örneklerini görebiliriz. Burada mühim olan, profesör adaylara göre unvan derecesi daha düşük olan rektör adayına nasıl meşruiyet kazandırılacağıdır.

‘Seçimlere geri dönülmeli’

Bilindiği gibi rektörlük seçimleri 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) 85. maddesi ile kaldırılmıştı. Bazı çevreler, hain 15 Temmuz FETÖ kalkışmasından sonra alınan bu kararı, rektör seçimlerinde devlet üniversitelerinde yaşanan sıkıntıların, kavga ve küskünlüklerin bitişi olarak göstermişti.

Halbuki, devlet üniversiteleri rektörlüğüne atamalarda en az 3 yıllık profesör olma şartına geri dönmek yerine, adaylara meşruiyet kazandırmak adına yeni bir anlayışla rektörlük seçimlerine geri dönmek daha doğru tercih olurdu.

Bir ülkenin geleceğine ışık tutacak kurumlar olan devlet üniversitelerinin, artık, keskin kutuplaşmalardan, kavga ve küskünlüklerden kurtulup, rektörlük seçimlerini projeler yarışı olarak görmesi gerekmektedir. Kaliteli yükseköğrenim ve yenilikçi Ar-Ge faaliyetlerinin yanı sıra kültür, sanat ve spor alanlarında öncülük yaparak toplumsal barışa, sosyal ve ekonomik gelişmişliğe katkıda bulunması beklenen üniversitelerimizden demokrasi konusunda da önderlik etmesi istenmelidir. Bu anlamda, üniversite camiasının kendisi, demokrasinin olmazsa olmazı seçimleri mutlaka özümsemelidir.

Haberin Devamı

Rektörlük seçimlerine geri dönüş karşıtları, bütün devlet üniversitelerinin aynı demokratik olgunlukta olmadıkları eleştirisini getirebilirler. Bunun doğruluk payı yadsınamaz. Ancak, Türk yükseköğrenim sisteminin bir problemi, farklılıklarını yeterince hesaba katmadan, bütün üniversitelerinin yönetim biçimlerini neredeyse aynı formatta yapılandırmasıdır. Bu noktada, üniversitelerin büyüklüğü küçüklüğü, genel veya ihtisaslaşmış olması, insan kaynaklarının çeşitliliği, alt yapı sorunları ve bölgesel farklılıklar gözetilerek esneklik mümkün olabilmelidir.

‘Kriterler şeffaf olmalı’

Devletimiz 10 üniversitemizi “araştırma üniversiteleri” olarak tanımıştır. Yakın zamanda bu statüye kavuşması beklenen 5 üniversitemiz de yedek listeye alınmıştır. Bütün devlet üniversitelerinde rektörlük seçimlerine hemen geri dönüş için vakit erken bulunuyorsa, pilot uygulama olarak “araştırma üniversitelerinde” yeni bir anlayışla rektörlük seçimlerine geri dönülemez mi? Burada, 2016 öncesi var olan seçim ve atama sistemine aynen geri dönüşü kastetmiyoruz; üniversiter demokrasi anlamında yeniden düşünülmüş bir sistemden bahsediyoruz.

Haberin Devamı

Örnek verecek olursak; 10 araştırma üniversitesinde veya yedek listedeki 5 üniversite dahil, 15 üniversitede gerçekleştirilecek rektörlük seçimleri pilot uygulamasında, rektörlüğe adaylık için 3 yıllık profesörlük yerine, en az X (=5?) yıllık doçentlik veya profesörlük şartı aranabilir. Aday sayısı enflasyonuna ön tedbir olarak, YÖK, aday adayları arasından rektörlük seçimlerine katılmayı hak eden, örneğin, en fazla 6 adayı belirler.

Görüldüğü gibi, bu sistemde, YÖK, seçimlerden sonra değil, seçimlerden önce araya girmektedir. Burada mühim olan seçimlere katılmaya hak kazanacak adayların önceden yayınlanmış şeffaf kriterler çerçevesinde belirlenmesidir. YÖK tarafından böylece belirlenen adaylar demokratik kurallar çerçevesinde seçimlere katılırlar.

Seçimler 2 turlu olabilir. 1. turda salt çoğunluğu alan aday, yoksa 2. turu tartışmaya mahal vermeyecek bir farkla kazanan aday Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atanmalıdır.

‘Uluslararası açılım kolaylaşmalı’

En azından araştırma üniversitelerinde denenmesini arzuladığımız bu pilot seçim uygulamasının, üniversite demokrasisi adına, büyük önem arzettiğini belirtmeliyiz. Nasıl devletimiz dışardaki imajımızı iyileştirmek ve dış yatırımları Türkiye’ye çekmek için OHAL’in kalkmasını gerçekleştirebildi ise, genelde tüm üniversitelerimizin, özelde ise araştırma üniversitelerimizin uluslararası açılımını kolaylaştırmak için burada bir örneğini verdiğimiz bu pilot uygulamadan başlayarak rektörlük seçimlerine geri dönüşü tartışmaya açabilmeliyiz, diye düşünüyorum.

Batı dünyası üniversiteleri ve araştırma kurumlarıyla var olan akademik ilişkilerimizin, son yıllarda yaşanan olumsuzluklar nedeniyle duraksamış ve hatta oldukça gerilemiş olduğunu gözlemliyoruz. Yükseköğrenimimizin kalitesini artırmak, Ar-Ge faaliyetlerinde yenilikçilik ve teknoloji transferini hızlandırmak gibi çok amaçlı olan uluslararası akademik ilişkilerimizin, atılacak demokratik adımlarla, yeniden canlanması ve geliştirilmesi ülkemiz çıkarları adına çok yararlı olacaktır. Üniversiter demokrasi özümsenerek, rektörlük seçimlerine geri dönülmesi bu yolda atılacak önemli bir adımdır.

Artık, araştırma üniversitelerimizden başlayarak gerçekleştirilecek, daha sonra kademeli olarak diğer üniversitelerde uygulanabilecek rektörlük seçimleri enine-boyuna tartışılmalıdır.