Fuat Bol

Fuat Bol

fuat.bol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ta Osmanlı gününden beri aynı yanlışları yapmaya ısrarla devam ediyoruz. Bunun da ana sebebi, hukuk devleti olmak yerine, kanun devleti olmayı yeğlememizdir.
Hukuk devleti olamayınca, başta devletin kendisi olmak üzere, tüm kurum ve kuruluşlar iğreti durur. Her şey dağınıktır, yani hiçbir şey yerli yerinde değildir.
Bu ise, adaletsizliğin daniskasıdır.
Herkes asli işini çerez görür, başka işlerle uğraşmayı maharet bilir. Devlet bile.
Devletin en önemli görevi, varlığını koruyup sürdürmesidir. Ordular, güvenlik kurum ve kuruluşları, istihbarat örgütleri hep bu yüzden vardır.
Yeni dünya düzeninde savaş konsepti değişti; ülkeler artık dışarıdan değil, içeriden fethediliyorlar. Bunun da en tartışmasız ve su götürür yolu eğitimdir.
Osmanlı’nın en uzun asrı olan çöküş sürecinde, imparatorluğun muhtelif yerlerinde yüzlerce yabancı okulu açıldı. Fransa’nın başlattığı bu yıkıcı hamleyi İngiltere, ABD ve diğer Batılı ülkeler devam ettirdi.
Türk çocukları bu okullarda misyoner öğretmenler tarafından eğitildiler ve bizden kopartılarak devşirildiler.
İngiliz ve Fransız emellerine hizmet eden ‘Jön Türkler’ bile, padişahı devirmeleriyle birlikte koca bir imparatorluğu da beraberinde yıkacaklarını bilemediler.
İngiltere’nin başlatıp ABD’nin devam ettirdiği ve neredeyse tüm dünya ülkelerinde mantar gibi türetilen FETÖ tipi eğitim kurumları da aynı gayeye hizmet etmektedir.
Sadece 40 yıllık bir eğitim faaliyetiyle bir ülke gençliğinin nasıl devşirildiğini ve devlet kurumlarının A’dan Z’ye nasıl ele geçirildiğini görmedik mi?
Devlet, devletliğini bilip, bu eğitim kurumlarını adam gibi denetleseydi, bunlar saman altından su yürütebilirler miydi?
Mahalle bakkalı, komşusunun süper zeki çocuğunu birilerinin takip ettiğini, eğitimi için her türlü masrafı kendilerinin yapacaklarını ve hatta üstüne kendisine veya ailesine maaş vereceklerini biliyor ve bu duruma hayret ediyorken, devlet, bu ve bunun gibi on binlercesini niye bilmiyor ve ne yapıyordu?
Ne yaptığını ben size söyleyeyim: Bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de yöneticiler, çocuklarını, bunların dershane ve okullarına verebilmek için adeta yarışıyorlardı!
Devletimizin devlet imkânlarıyla değil okul açabilmek, elçilik açamadığı ülkelerde, bu yapının cirit attığını görüyor, ülkenin yapamadığını bir cemaatin (!) nasıl yapabildiğini sorgulamıyorduk.
Haraca bağlanan esnafımız, iş adamlarımız kazançlarını periyodik olarak bu yapıya boca ederken, firavunun ehramına (piramit) taş taşıdıklarını nereden bileceklerdi?
Devlet her kademedeki yöneticileriyle ve hatta yurt dışındaki büyükelçileriyle bu yapının içinde ve yanında olursa, millet ne yapsın?
Millet ne yapması gerektiğini, kandırıldığını anladığı o dehşet günlerinde (17-25 Aralık ve 15 Temmuz) hep gösterdi, gösteriyor.
Demek ki asıl eksiğimiz devlet; devlet devletliğini bilip görevini ifa etmiyor.
Yeniden yapılandırılan devletin temel öğeleri, dileriz, bu kez yerli yerine oturtulur.
Böylece, başıboş bırakılan millet de kapanın elinde kalmaz!