İÇİMİZDEKİ SILA SEVGİSİ

20 Temmuz 2018

Halk, Sıla’yı istiyor. Sadece ben demiyorum, giderek artan konser serileri bunun ispatı... Geçtiğimiz yıl Harbiye Açıkhava’da gelen istek üzerine, ikiden beşe çıkan sahne sayısıyla zaten dikkatleri üzerine çekmişti. Bu sene daha da ötesine geçti, başlangıçta üçtü, sonra beşe çıktı. Bu hafta öğrendim ki, yedi konserle şimdilik bu yazın rekoru onun elinde.

Şimdilik diyorum, çünkü Tarkan’ın konser sayısından haberdar değilim. Ama, nihayetinde böyle talep gören, gecelerce Harbiye’yi merdivenler dahil dolduran, bir Tarkan, bir de Sıla oluyor. Peki, içimizdeki Sıla sevgisinin sebebi ne?

Birçok neden sayabilirim ama her şeyden önce o, ana damarımızı keşfedenlerden biri. Kendisi de söylüyor zaten: “Biz mutsuzluğa daha yatkınız. Damar damar üzerine bindiği zamanlarda, şarkılardan medet umuyoruz. Ayrılık varsa, kahrımızı parçalarla atmak istiyoruz, sıkıldığımızda da, eşi dostu toplayıp, gidenin ardından biraz da ‘goy goy’ yapmak istiyoruz.”

Hani ‘Anlatsam Geçer Mi’ diye şiir kitabı bile yazdı ya Sıla, geçmiyor elbet, ama zaten bizim istediğimiz paylaşabilmek, yeri geldiğinde sözlerle, şarkılarla hemhâl olup, derdimizi ummana dökebilmek. İşte o yüzden, dolduruyoruz konserlerini... Hatta, bir

Yazının Devamı

MABEL ETKİSİ

13 Temmuz 2018

Ana akım Türkçe müzik için yeniden umut doğuyor. Alternatif işler yapanlar, epeydir ana akımı etkisi altına alıyor. Şu sıralar bir isim var ki, Türkçe pop müziğe çekidüzen verecek bir iddiayla pırıl pırıl parlıyor. Çıktığı günden beri kendine özgü, farklı, renkli ve sıcak bir adam; Mabel Matiz.

‘Maya’ adını verdiği 21 şarkılık yeni albümü, bir anda ses getiriyor. Projenin ilk sinyallerini verdiği iki parçası ‘Ya Bu İşler Ne’ ve ‘Öyle Kolaysa’ ile daha çıkmadan yerini belirleyen ‘Maya’, yeni bir yol açıyor. Kimi eserlerde 70, 80 ve 90’lardan çok tanıdık, kiminde Anadolu’dan esinlenen, neredeyse bildik gelen bir sentez var. Bazen elektronik bazen de folk gibi bir uçtan bir uca salınan bir yelpazesi bulunuyor. Tümüyle dinlediğinizde de her bir şarkının ayrı hikayesi mevcut. Sanatçının kendi deyimiyle “En yüklü” albümü, dinledikçe demleniyor.

Dahası var aslında... Bu albüm, Mabel Matiz’i yakından tanımak için bir fırsat. Hep gülümseyen, biraz mahcup, hatta çekingen görünen bir müzisyenin kendi içinde yaşadığı duyguları, ömründeki döngüleri, müziğine ilham verenleri ve kendini ortaya koydukça renklenen görüntüsünü izleyebilmek için bir vesile. Nihayetinde ‘Maya’ ile Matiz, kendi tarzını

Yazının Devamı

SARDUNYALARIN TOPRAĞINA TARÇIN DÖKERSENİZ ÇİÇEK AÇAR

6 Temmuz 2018

Normalden daha geç uyandığım pazar sabahında, önce pencereleri açtım, yaz havası bir an önce içeriye dolsun diye... Hazır sakin zamanı bulmuşken, uzun süredir ilgilenemediğim sardunyalara su verdim. Ama sanki keyifleri yoktu. Kırmızıya çalan çiçeklerin rengi azalmış, etraflarını sarıya dönen yapraklar sarmıştı. ‘Sardunyalara ne oldu böyle?’ diye düşünürken, okumak üzere biriktirdiğim kitaplardan biri gözüme takıldı. Adı sanki bana bir şey söylemek istiyordu: ‘Birini Pencere Kenarına Çiçek Koyacak Kadar Sevmek Lazım’. ‘Bu bir işaret olsa gerek’ diyerek, kapağını açtım. Bir de ne göreyim? Kitabın yazarı Kemal Hamamcıoğlu el yazısıyla ‘Gülay Hanım, sardunyanın toprağına tarçın dökerse, sardunya çiçek açarmış’ diye yazmış ve huzur dileyerek, imzalamış.

Bunca zaman sonra fark ettiğim için biraz mahcup ama bir o kadar da hevesle başladım okumaya...

Yalnız bir genç kadının, içini sakınmadan döktüğü satırlar su gibi akmaya başladı. Hiçbir özelliğiyle kendime benzetemediğim halde, her sayfa biraz daha sardı. Doğrusu bu ya, ne yaşı yaşıma, ne de yaşam tarzı benimkine uygundu ama yazdıkları neredeyse, binlerce kez içimden geçip de, açıktan söyleyemediklerimdi. En güzeli de, yazmadan

Yazının Devamı

SEVMEYE GELDİK

29 Haziran 2018

Bilirim ki; müzik derde devadır. Bu aralar daha da fazla ruhumun ilacıdır. Özellikle, duygusu bana nüfuz eden yeni şarkılar ilk tercihim olur.

Bugünlerde tam da ruh halime denk gelen İrem Candar’ın yeni albümü ‘Gül ile Akide’yi dinliyorum. Adından başlayarak, derinlikli ve duygusal bir albüm. Bülbülün güle aşkını, hayatına mal olan o hazin aşk hikayesini bilirsiniz, işte albüm de adını böylesi dokunaklı aşktan alıyor. Nitekim, çıkış şarkısı ‘Beni Bana Bırakıp’ biten bir aşkı anlatıyor ama bir yandan umudu da saklı tutuyor. Candar’ın kendi anlatımıyla; “Her biten şey, her kapanan kapı, başka bir kapıyı açıyor.”

Sanatçıyı çok zamandır tanırım, müziğe olan tutkusunu ilk günden beri bilirim. Teoman’la söylediği ‘Bana Öyle Bakma’, ‘Seninim Son Kez’ ve ‘İki Aşk’ parçalarıyla geniş bir kesim tanıdı onu. Teoman’a eşlik ederken muazzam sesi ve yorumu, hemen herkesin dikkatini çekti. Tam da o günlerde, Candar’ı bir an önce daha geniş kitlelere hitap edecek tarzda işler yapmaya teşvik etmek istedik, ama kendi şarkılarında, müziğinde ısrar etti. Telkinlerimizi dinlemedi ve tarzını ortaya koyduğu ilk albümünü yayınladı. Ne olursa olsun “Ben böyle varım” dedi. Sonrasında da üretmeye devam etti.

Yazının Devamı

CAZ VE DAHA FAZLASI

22 Haziran 2018

Geleneksel yaz etkinliklerimizden olan İstanbul Caz Festivali, 26 Haziran’da başlıyor. Önümüzdeki salı akşamı Zorlu PSM’deki açılış konserinde, Türkiye’de cazın dev isimlerinden oluşan geniş bir kadro, TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’yla buluşacak. Önder Focan’dan, Kerem Görsev’e, Ferit Odman’dan Okay Temiz’e kadar, 45’e yakın caz müzisyeninin bir araya gelmesi, şimdiden heyecan uyandırıyor. Festivalin devamındaki programsa, 25 yıllık tarihinde, Türkiye’den ve dünyadan sanatçılarla yeniden buluşma gibi... Nick Cave, Led Zeppelin’in usta solisti Robert Plant ve Melody Gardot gibi müzisyenler, bu isimlerden birkaçı...

Festivalin en cazip etkinliklerinden olduğunu düşündüğüm ‘Gece Gezmesi’, yine Kadıköy ve civarında yedi saat içinde bir konserden diğerine koşturduğumuz tatlı bir telaş vadediyor. 28 Haziran’da Kalben, Yüzyüzeyken Konuşuruz, Cevdet Erek ve Taner Öngür gibi isimlerle farklı mekanlarda buluşacağımız hoş bir müzik akşamı bizi bekliyor.

17 Temmuz’a kadar İstanbul’un 27 farklı mekanında, 250’yi aşkın yerli ve yabancı sanatçının yer aldığı programdan kendinize bir seçki yapabilirsiniz.

İpek Yolu ve sanat

Caz Festivali kapsamında iki yıldır gerçekleştirilen ‘Vitrin’

Yazının Devamı

EZBER BOZULSUN ARTIK!

15 Haziran 2018

Müzik piyasasında yeni nesil ezber bozuyor. Genç ve çok yetenekli müzisyenlerle Türkiye’de kısır döngüye girdiğini düşündüğümüz pop müziğe ‘taze kan’ geliyor. İşte onlardan ikisi: Simge Sağın ve Edis... Her ikisi de son dönemin yıldızı en fazla yükselen ismi. Üstelik müzik yolculukları çok benzer; tekli tekli geldiler, her yeni şarkıyla biraz daha sevildiler.

Edis’i henüz tanımazken, nakaratında ‘Hadi yine gel benim ol’ diyen ve herkesin diline takılan parçasını fark ettim. Bir anda her yerde çalmaya başladığında, yıl 2015’ti...

Aynı dönemde ‘Miş Miş Muş Muş’, dillerdeki bir diğer şarkı oldu, Simge’nin adını da öyle duydum. Birer parçayla çıkış yakalayan iki genç, üretmeye devam etti ve yükselen bir başarı grafiği izledi. Yıl 2018 olduğunda, albümleri de hazırdı. Önce ‘An’ ile Edis, geçtiğimiz günlerde de ‘Ben Bazen’ ile Simge, yine en çok alkışlananlar olarak piyasadaki yerini belirledi.

İkisinin kısa zamanda aldıkları mesafe, kuşkusuz birer başarı hikayesi... NTV’de yayınlanacak bayram sohbetleri için buluştuğumuzda, gözlerinde gördüğüm ışık, müziğe olan tutkularının ifadesi... Edis, dört yaşındayken piyano çalmaya başlamış ve İzmir’deki çocukluk yıllarında, müziğin olduğu her

Yazının Devamı

İYİ MÜZİĞİN PEŞİNDEN GİDENLER

8 Haziran 2018

Şenay Lambaoğlu’nu, Türkiye’de cazın özel seslerinden biri olarak tanıdım. Sözüne de, müziğine de hayranlık duydum. Birkaç yıl önce yayınladığı ‘Başka Türlü Bir Şey’ albümü, ustaların eserlerini özgün yorumuyla sunduğu eşsiz bir projeydi. Kendi anlatımıyla; ‘bugüne dek kimlerden beslendiyse ve nelerle çoğaldıysa, onlarla yoğrulmuş’ bir saygı albümü olarak, ayrıcalıklı bir yer buldu. Şimdiyse, yeniden sözü ve müziği kendine ait şarkılarıyla, ‘Rüyalarıma Gir’ adını verdiği çalışmasıyla sevenleriyle buluşuyor.

Albümdeki dokuz şarkının da sözü müziği Lambaoğlu’na ait. 2.5 günde her şeyi canlı kaydettikleri projede, epey kalabalık bir kadronun ve çok kıymetli müzisyenlerin emeği var. Mesela, kemençe ustası Derya Türkan, saksofonda Korhan Futacı, çelloda Sedef Erçetin ve gitarda Bora Çeliker eşlik ediyor. Serhan Erkol nefesli enstrumanda ve Batu Şallıer yine saksofonda yer alıyor. Ortaya da ‘renkli ve pozitif, bir albüm’ çıkıyor.

Lambaoğlu’nu dinlerken, sanki bir an şehrin kalabalığı sustu, hafiften bir meltem esintisi geldi. Yüzümde küçük bir tebessüm, içimde biraz olsun umut hasıl oldu.
‘Rüyalarıma Gir’le ilgili ortak duygumuz bu olsa gerek.Çünkü o da “Hepimizin daha fazla gülmeye

Yazının Devamı

ŞEKİLSİZ, UYUMSUZ, YALNIZ

1 Haziran 2018

Nuri Bilge Ceylan filmlerini izlemenin, seyircilik müessesi için bir mertebe olduğunu sorgusuz, sualsiz kabul ederdim. Ama kendi adıma, onun bir eserini bu denli seveceğimi hiç düşünmezdim.
‘Ahlat Ağacı’nda kendi hayatımdan izler, yaşamım boyunca sorguladığım meselelere dokunan cümleler ve bana çok tanıdık gelen duygu hallerimizi izledim. Yani ilk kez bir Ceylan filmi bana bu kadar yakın ve sıcak geldi. Üç saat sekiz dakika süresince seyrettiğim eseri, elimden bırakmak istemediğim bir romanı tek solukta baştan sona okumak gibiydi.
Bu kez hikaye Ceylan‘ın kendi memleketinden, Çanakkale’nin
Çan ilçesinde yaşayan bir öğretmenin öyküsü...

Baba-oğul ilişkisi

Senaryoyu kaleme aldıkları Akın Aksu’nun babasının hayatından yola çıkılmış, baba-oğul ilişkisi yönetmenin tercihiyle oğlunun gözünden anlatılmış.

Yazının Devamı