“Her evlilik cinayetle biter”

İnci Aral’ın yeniden basılan romanı “Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm”, bir anne-kızın birbirlerini anlama çabasını anlatıyor. Aşk, evlilik, özgürlük ekseninde ilerleyen romanın, yazarın külliyatında özel bir yeri var
“Her evlilik cinayetle biter”

Cunda Adası’nda, bir salıncaktayım. Etrafımda sararmış otlar, yalnız kalmış bir ıhlamur ağacı ve bir İnci Aral romanı var. Zaman zaman kitabı bırakıp etrafıma bakıyorum ve Cunda’ya ne kadar yakıştığımızı düşünüyorum: Ben, sarı otlar, inatçı bir ağaç ve roman... İnci Aral romanı okumak için, -en azından dış dünyada- böyle bir dinginliğe ihtiyaç duyabiliyorsunuz. İç dünyaya hiç girmeyelim...
Sanıyorum çok az kadın, Aral romanlarındaki baş döndürücü hesaplaşmalara kayıtsız kalabilir. Ben ne zaman onun bir kitabına başlamaya yeltensem, içimde korkuyla karışık tuhaf bir heyecan uyanıyor. Kendimle ilgili, belki de hayatımın sonuna kadar keşfetmek istemeyeceğim duyguları, hiç sakınmadan, hatta gözümün içine baka baka söyleyeceğini biliyorum. Bu yüzden hem heyecanlanıyorum, hem geriliyorum. “Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm” de bunlardan biri. İlk baskısı 1997’de yapılmış, o zamanlar çok konuşulup tartışılmış bir roman. Geçen hafta Kırmızı Kedi Yayınları tarafından tekrar basımı yapılınca, yeni mor kapağının çekiciliğine kapılıp aldım. Hangi kitap, “daha önce okunmamış bir İnci Aral romanı”ndan daha çekici olabilir ki zaten?

“İnsanların çoğu biseksüeldir”
Ömer ve Simden’in 8 yıldır yürüttükleri mutlu bir evlilikleri vardır. Ya da mutlu olduklarını sandıkları bir evlilik... Simden bir gece uyandığında, kocasının iş arkadaşı Masum Bey’le öpüştüğünü görür. Ömer durumu inkar etmez, bilakis her şeyi rahat bir tavırla anlatır Simden’e. Ona göre, “üçüncü kişinin” kadın ya da erkek olmasının önemi yoktur. “İnsanların çoğu biseksüeldir” der. Birçok evli çift, hemcinsleriyle ilişki yaşarken; “zavallı” büyük çoğunluk ise, eğilimlerinin farkına bile varmıyordur. “İnsanın bütün yönlerini araştırıp keşfetmesi, gövdesinin olanaklarını denemesiyle mümkün ve yadırganacak bir şey değil” der Ömer.
Simden yaşadığı bu zor dönemde, hiçbir zaman iyi ilişkiler kuramadığı annesi Sara’yı hatırlar. “Orospu ruhlu” dediği annesi, yaşamaya aşık bir kadındır. Cesurdur, tutkuludur, güzelliğini dışa vurmayı sever, üç kez evlenmiş ve fırtınalı aşklar yaşamıştır. “Her evlilik cinayetle biter. Kadın için ölümdür. Bir kadın özgür olmalı” diyen bir annedir. Kendi varoluşunu, annelik kimliğinden daha kıymetli gördüğünden, Simden’le ilişkisi sağlıklı değildir. Kızıyla hiç şakalaşmamış, diz dize ağlamamıştır Sara. Çözülmesi gereken birçok sorun vardır aralarında. İkisinin de ayrı ayrı iç sesini dinleriz. Bu sırada aslında ne kadar benzediklerini, birbirlerine büyük bir sevgiyle bağlı olduklarını görürüz. Bu ilişkinin, Sara’nın ağır yaralandığını öğrenen Simden’in uçarcasına hastaneye gitmesiyle düzeleceğini ümit eder okur...
“Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm”, sıra dışı bir anne-kız ilişkisi ekseninde ilerleyen, kadınlık ve erkeklik hallerine varoluşçu soğukkanlılıkla bakabilen bir roman. Hiçbir karakterin saf iyi veya saf kötü olmadığı, bir sayfada Simden’e, başka bir sayfada Sara’ya, sonra Ömer’e, hatta Masum’a hak verdiğiniz; ‘insani’ tarafı ağır basan bir roman. Kitabın yeni baskısı, okuyanların gözden geçirmesi, okumayanların tanışması için güzel bir fırsat yaratıyor...

Haberin Devamı

HAFTANIN NOTLARI

Haberin Devamı

* Hamdi Koç’un yeni bir roman yazdığını, hatta bunun için alıp başını uzaklara gittiğini biliyordum da, çantasında 600 sayfalık devasa bir romanla döneceğini tahmin etmemiştim. Çok sevindim ve meraklandım. İsmi gibi güzel olduğuna inandığım “Çıplak ve Yalnız”, bu hafta dağıtıma çıkacak. Mutlaka edinmeli...
* Bu köşeyi takip edenler biyografilerin çekiciliğine her seferinde umutsuzca yenildiğimi bilirler. Keith Richards ve Amy Winehouse’un hayatını daha yeni ve üstelik peş peşe okumuşken, taze bir biyografi haberi de Doğan Kitap’tan geldi. 20’nci yüzyıl savaşlarının en çarpıcı görüntülerini kaydeden efsane fotoğrafçı Robert Capa’nın hayatını anlatan kitap “Robert Capa’yı Beklerken”, 2009’da Fernando Lara Roman Ödülü’ne layık görülmüştü. Bu kitabı da önümüzdeki hafta raflarda görebileceğiz.

Haberin Devamı