Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Katar’da önceki gün bir bağımsızlık günü daha, olması gereken sevinç ve neşeden uzak kutlandı.

Ortada Katar’ın İran’dan kaynaklanan terörü desteklediğine dair bir sayfalık bir belge, bir BM araştırması, 22 üyeli Arap Birliği’nin bir bulgusu yok. Ama 2017 Haziran’dan bu yana hâlâ geri çekilmemiş olan iki veliaht Muhammed’in (Suudi bin Selman ile BAE prensi bin Zayed) Bahreyn ve Mısır’a imzalattıkları bir ambargo ve abluka tehdidi var. Her ne kadar prensin babası Kral Selman’ın, Katar Emiri Temim’i Suudi Arabistan’daki Körfez İşbirliği Konseyi toplantısına davet ederek, 2017 muhtırasını fiilen geçersiz kıldığı yorumları yapılıyorsa da, bütçelerinin yarısına yakını Suudi Krallığı tarafından sağlanan bazı ülkeler hâlâ söz gelimi Katar Havayolları’na uçuş izni vermiyorlar.

Haberin Devamı

Her şey, 23 Mayıs’ta bir yalan haber yayımlanmasıyla başladı. Katar Haber Ajansı’nın bilgisayar sistemine (İsrail’den kaynaklanan bir saldırıyla) girilmiş ve Emir’in ağzından ABD aleyhine bir demeç uydurulmuştu. Ajans sistemini onararak, haberin yalan olduğunu açıkladı ama ilerleyen saatlerde iki prens, Katar’a boykot, ambargo ve ilan edebilecekleri her ne varsa hepsini ilan eden bir muhtıra verdiler ve bir dizi talepte bulundular. Taleplerden biri, ülkede Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait eğitim üssünün kapatılması da vardı. Muhtırada 24 saat içinde İran ile ilişkilerin kesilmesi, İran ile ortak işletilen dünyanın en büyük doğal gaz çıkartma tesisinin durdurulması, El Cezire televizyonunun kapatılması gibi taleplerin yerine getirilmemesi halinde, Katar’ın işgal edileceği tehdidi yer alıyordu.

Türkiye 24 Mayıs gece yarısı kimsenin beklemediği bir Meclis yetkilendirme yasasıyla birkaç yüz askerin bulunduğu üsse, bine yakın asker gönderdi. Bu, muhtarının imzacılarına açıkça meydan okumaktı ve ilk etkisi, o saate kadar doğru dürüst bir şey dememiş olan ABD ve AB ülkelerinin, Körfez ülkelerine aralarındaki sorunları barışçı yollarla çözmeleri çağrısında bulunmaları oldu.

İki yıldır, Katar’ın güvenliği, arkasında kararlılıkla duran Türkiye tarafından sağlanıyor dersek, abartmış olmayız.

Haberin Devamı

Katar’a Necd vilayetine bağlı kaymakamlık statüsü 1872’de verildi. Birçok kabilenin itirazına rağmen o zamanki Emir, Cesim bin Muhammed Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki karışık ilişkilere kadar Osmanlı’yı destekledi. Diğer birçok Arap toprağında olduğu gibi, Osmanlı ile anlaşarak bağımsızlık kazanması mümkün olan bu ülkeleri İngiltere işgal etti ve uzun yıllar koloni olarak doğal kaynakları, petrolleri ve doğal gazları sömürdü. ABD, İkinci Dünya Savaşı ile İngiltere’den bu sömürü hakkını devraldı.

Bazı ülkelerde ABD şirketleri hâlâ bu ilişkiyi sürdürüyor; ancak Katar Emiri Temim, ülkesini kendi kaynaklarını kendisi işletir hale getirdi ve İran ile doğal gaz çıkartma anlaşması yapmaktan çekinmedi.

Katar lideri ve halkı, kendilerine uygulanan kardeş suikastından, saldırgan olmadan, barış ve diyalog yolunu açık tutarak, vakarla ve onurla kurtulacakları günü sabırla bekliyorlar.