Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eski ve yeni sürekli çatışma halinde...

Hayatımızın hemen her yerinde...

Tarihin acımasız çarkları arasında neler kaybolup gitmiş oysa...

Ve defterleri karalanmış...

***

Irak’la başlayan, Suriye ile zirveye çıkan savaşlar yaşanıyor yanı başımızda.

Milyonlarca insan kurşunlara dizilmiş.

İşkence görmüş, tecavüz edilmiş, cezaevlerine tıkılmış...

Dramın olmadığı bir ev dahi yok...

Ve bu evlerde büyüyen çocukların ruh halini bilen var mı?

***

Amerikalı ve Batılı entelektüellerden aykırı bir harf dahi yok.

İnsan katliamının isyankârı yok.

Haberin Devamı

Savaşların çirkin, vahşi yanlarını dünyaya haykıran kalmamış yazı dünyasında.

Entelektüel kalabalıklar rakamlara yenik düşmüş...

Finansal lobilerin aktörleri vitrinde müşteri çekmekle meşgul.

***

Çöküş, entelektüel sınırımızı ortaya koymakta.

Ve yıllarca sürecek tartışmaları da...

***

Mantıksal analize dahi şüpheyle yaklaşmayı başarabilmekteyiz.

Gizli formüllerle gizemi içinde kaybetmiş, düşünemeyen bir entelektüel.

Ve saklı tekniklere göre matematiksel hesaplar peşinde koşturan finans piskoposları piyasalara kriz söylentisi yaymakla meşgul.

***

Kim yayıyor, yaydırıyorsa bilmeliyiz ki kazanıyor...

Kitlesel düşüncelerin kalabalıklarını artırabilmenin derdine düşülmüş.

***

Şehirler yanıyor, insanlar kaçıp gidiyor.

Bir zamanların Şam ve Halep’i taş devrinin harabe kentlerine benziyor.

Yedi düvelin eli küçük bir toprağın denize bakan kısmına hâkim olmaya çalışıyor.

Akdeniz’e yani...

Ve Ortadoğu’ya açılan bir kilitli kapıya...

***

Nüanslar var deniliyor Suriye denkleminde...

Kimin ne kadar alacağı bilinmiyor ama bizden başka kimsenin verdiği, vereceği de bir şey yok...

Yedi düvel bir şeyler almaya gelmiş...

***

İslam coğrafyası burnunun ucuna kadar gelen yedi başlı ejderhaların farkında değil.

Arap entelektüel Batılıların kafelerinde kuru gürültü keyfinde.

Orta Asya’dan bir Cengiz Dağcı ve Cengiz Aytmatov çıkmıyorsa, Kahire’den bir Necip Mahfuz daha yetişmiyorsa, oturup ağlamak gerek...

Kahvehanelerde gürültü medeniyetiyle varamayız bir yere.

Sosyal şeytanların duvarlarına küfür tweet’leri atarak da çözemeyiz...