Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İlaç endüstrisinin iki ana kolu var: Bilimsel ve satış. Bilimsel kol yeni ilaçlar bulmak için çalışır. Satış kolu mümkün olduğu kadar çok ilaç satmak, kârı maksimize etmek için. Bu iki kol arasında daha güçlü olan satış koludur. Bunu rakamlardan anlamak mümkün.
Ecza araştırmaları konusunda dünyanın önde gelen şirketlerinden Cagedim Stratejik Veri’ye göre İlaç şirketleri 2010’da dünya çapında pazarlamaya 91 milyar dolar harcadı. (www.cegedimstrategicdata.com) Bunun %41’ini harcayan Amerika, Avrupa, Japonya’nın 10 büyük ilaç şirketi.
Tahminlere göre, bu on şirketin araştırmaya harcadığı rakam pazarlamaya ayırdığının yarısı kadardır. Yeni çok satan ilaç keşfetmekte zorlanan firmalar ellerindeki mevcut çok satan ilaçların satışını daha da artırmak için birtakım yollara başvuruyor.
Bu yollardan en etkili olanı ilaç almak için başlangıçta kabul edilmiş olan eşiği aşağıya çekmektir. Yani, hasta olmayanları ilaç almaya ikna etmektir. Bu amaçla ünlü profesörler, tıp dernekleri kullanılır, yandaş bilim adamlarına araştırmalar yaptırılır. Medya, politikacılar kandırılır. Yalanlar ve yarı gerçekler tanrı kelamı gibi halka sunulur.
Diyelim ki bir kişiyi kolesterol düşürücü ilaca başlatmak için kolesterol değerinin 250 olması lazım. Bunu 200’e, ondan sonra da 150’ye düşürülmesini sağlarsanız bu ilaçları almak zorunda bırakılanların sayısı birkaç misli artar.

Kolesterol eşiği
Nitekim kolesterol eşiği en son 2001’de düşürüldüğünde ABD’de kolesterol düşürücü ilaç alması tavsiye edilenlerin sayısı 13 milyondan 36 milyona çıktı. (Lancet vol 369, Jan 20, 2008)
Ama burada durmayacağa benziyor.
Amerika’nın ünlü Cleveland Clinic hastanesi 90 milyon Amerikalının “arzu edilenden yüksek” kolesterol düzeyine sahip olduğuna inanıyor. (http://my.clevelandclinic.org/healthy_living/cholesterol/hic_cholesterol_facts_and_fiction.aspx)
Bu rakam 15-65 yaş arası Amerikan nüfusunun neredeyse yarısıdır. Bu ölçüyü dünyaya uygulayacak olsak kolesterol ilacı alması gerekenlerin milyarlarla ifade edilmesi gerekir.
Cleveland Clinic muhtemelen 90 milyon rakamına kolesterol değerlerini aşağı çekerek ulaştı. Cleveland’a göre hedef değerler 21 yaş altındakiler için 75-169 miligram, 21 yaş üstü olanlar için 100-199 miligram olmalıdır. (Kime, neye göre, Allah bilir.) Kolesterol düşürücü ilaçların kalp krizi geçirmiş ve kalp hastası 30-80 yaş arası hastalarda ölümü geciktirici bir rol oynadığı tıp âleminde tartışmasızdır.
Kalp hastası olmayan, ileride olmamak için kolesterol düşürücü ilaç alanların ise bundan bir yarar sağladığı şüphelidir. Bu konuda kesin ve ikna edici bilimsel veri yoktur. Kolesterol ilaçlarını alanların büyük çoğunluğunu bunlar teşkil ediyor.
Bunları ilaca bağlamak iyi bilim değil iyi pazarlamadır.
Eşiği aşağıya indirip ilaç satışlarını artırma şeker hastalığında ve osteoporozda da hasta olmayanlara satmak başarılı bir biçimde uygulanıyor. Burada da fayda “hastalara” değil ilaç şirketlerinedir. (March 2011, Vol 101, No 3/American Journal of Public Health)
İlaçlar sadece “kanıta dayalı” yani keşfedildikleri ve ruhsat aldıkları amaçlar için kullanılsalar satışları çok düşük olacaktı. Bu ilaç şirketlerinin işine gelmediği için geliştirildi anlattığım pazarlama taktiği.
İyi ilaç bu şekilde kötü ilaç oldu.
Bir başka taktik hastalık icat etmektir. “Hastalık tacirliği” olarak bilinen bu yöntemin piri psikiyatridir. Bu konudaki yazım gelecek çarşamba.


KOLESTEROL KONUSUNDA ALDIĞIM MAİLLER

Haberin Devamı

değneksiz gezilen köpeksiz köy?? kolesterol ilaçları konusunda

Haberin Devamı

münir efendi

Haberin Devamı

bugünkü yazında belirttiğin 'türkiye sağlıkta değneksiz gezilen köpeksiz bir köydür' lafını biraz somutlaştırabilir misin?

baş sorumlulardan biri olarak değneksiz gezen sağlık bakanlığını kastediyorsan eğer; köpek lafını da sağlık bakanlığında çalışan bir hekim olarak üstüme birazcık almak durumundayım.Bu konuda cevabını sabırsızlıkla bekliyorum.

kolesterol konusunda tüm dünyada kılavuzlara göre hareket eden bilim dünyasının kabul ettiği standartları sağlık bakanlığıda kabul etmiştir. türkiyede kolesterol ilacı kullanmanın bir standardı vardır ve bu hastanın kan değerlerine bazı durumlarda yaşına ve ek hastalıklarına göre belirleniyor zaten. kolesterol değerleri bu standartları aşmayan kimseye ilaç ödeme kapsamında olmayacağı için ödeme yapılmıyor zaten.

2011 yılında türkiyede toplumun kalp damar hastalıkları gibi ciddi patolojilerde ottan mottan medet umması bekleniyor,çok üzücü. önğmüzdeki dönemlerde kalp damar hastalıklarından ölümlerde artış olursa acaba bugünlerde kolesterol ilacı karşıtları vicdan azabı çekecekler mi? hiç sanmıyorum ..çünkü türkiyede bunun gibi istatistikler yapılmadığı için haberleri bile olmayacak

Süleyman Kuş

**

________________________________________

Tşk.ler Metin Bey,

Yıllardır kolesterol sorunu olan bir ailenin yüksek kolesterol lü bir ferdiyim.

Ve ne tesadüftür ki Türkiye’de ilklerden olan, Pravastatin aktif maddeli ilacı pazarlayan şirketin önemli bir yöneticisi idim. On binlerce deneklerle yapılmış yüzlerce yayınlar okudum.

Bu konuda kesin konuşmanın ne kadar yanlış olduğunun en canlı kanıtı da ailemdir. Yüksek kolesterol sorunu(ölçüm başladığı yıllardan beri)hep olmuştur. Halen ortalamamız 300 ün(toplam kolestrol)üstündedir. Ailemizde(oldukça geniştir)Ölüm yaş ortalaması 88 dir ve kalb sorunu yaşayan benim tespitime gore(son 3 gererasyon)yoktur.Nedenini bilmiyorum ama 2 yıldır sadece ben Atorvastatin kullanıyorum,Yaş 61!

Söylemek istediğim kesin kanıtlanmamış konularda adı bilim adamı olan Prof.lakaplı kişilerin,sadece kendileri 100% haklıymış gibi terbiye sınırlarını aşarak konuşmalarıdır.

Osman Ural

**

HAKSIZSINIZ

Sevgili beyefendi;

Ben Türk Kardiyoloji derneğine üye olmayan bir kardiyologum. Ancak lipid tartısmasında tamamen haksız durumdasınız. Kaldı ki biz tamamen avrupa ve Amerikan Kardiyoloji derneklerinin uyarıları dikkate alıyoruz. Hiçbir ilaç firması bize yazacağımız ilacı dikte edemez. Eğer böyle düşünüyorsanız bizim baz aldıgımız kılavuzlara göre Amerika ve Avrupalı kardiyologlar da firmalardan para alıyor demektir! Sadece onlar değil antibiotik mide ilacı vs yazan her hekim para alıyor demektir. Böyle durumda ben de sizin yazdıgınız her yazı için birilerinden para alıyorsunuz derim ki bunun ne derece gülünç duruma beni soktugu ortadadır. Size 3 ay önce hazırlanıp yayımlanan ESC yani Avrupa kardiyoloji derneğinin lipidlerle ilgili kılavuzunu gönderiyorum okursanız, Canan hanım gibilerin su anki verilere göre dünyanın düz oldugunu iddia ettiklerini anlarsınız.

Ayrıca hep merak ettiğiniz bir soruya da cevap vereyim, diyelim ki İstanbul da dislipidemi ile ilgili bir toplantı yapıldı, ilaç firması sponsorlugunda. Bu toplantıya konusmacı olarak katılan TKD üyerine belli bir miktar para firma tarafından ödenir. Bu tip toplantılarda da asla jenerik ismi telaffuz edilmez. Mesela atorvastatin içeren 25 e yakın ilaç vardır, böyle toplantıda sadece atorvastatin konusulur. TKD ve faaliyetlerinden biz kardiyologlar da memnun değiliz, hep aynı kadro, sırayla baskan veya yönetimdedir. Bizim sorunlarımızla ilgilenmezler. Mesela kardiyoloji eğitiminin bir standardı yoktur.Adamına göre eğitim verilir. Örneğin ben Kocaeli Üniversitesinden uzmanlıgımı aldım, ben girişimsel kardiyoloji eğitimi almadım ama baskaları aldı. Bu ekip buna benzer durumlarla ilgileneceğine farklı alanlarda top kosturmaktadır. Sadece Ulusal Kardiyoloji kongresinde dönen paraları arastırın yeter!

Uzm Kardiyolog Dr. Mehmet Fatih AYGÜN

http://www.escardio.org/guidelines-surveys/esc-guidelines/GuidelinesDocuments/guidelines-dyslipidemias-FT.pdf

**

LCHF / Kardiyoloji derneği

Metin Bey, iyi günler.

Boğaziçi Üniversitesinde Moleküler Biyoloji lisans ardından aynı yerde Biyomedikal Mühendislik konusunda yüksek lisans eğitimi aldım.

Statin gurubu ilaçlar konusunda yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. İnsanları önce yağsız beslenmeye ikna ederek sağlıklarını bozuyorlar, sonra tedavi için ilaç satıyorlar.

Ben ve eşim 2.5 yıldır http://www.dietdoctor.com/lchf bağlantısında anlatılan şekilde (düşük karbonhidrat, fazla yağ) besleniyoruz. Tüm tahlillerimiz normal olduğu gibi, her ikimiz de kilo verdik (ve geri almadık). Ayrıca sindirim sistemimde var olan ve yıllardır ilaçla tedavi etmeye çalıştığım şikayetlerim de (yanma, ekşime, gaz, reflü) tamamen geçti.

Bu arada İsveç ve Norveç nüfusunun dörtte birinin de bu şekilde beslendiğini, ülkede sıklıkla tereyağı sıkıntısı olduğunu da aktarmak isterim.

Can Koçak

**

**

İlaç Firmaları Hk Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu olarak yaşadıklarımız

Sayın Münir merhaba ;

Öncelikle kaleminize sağlık. Hani deriz ya gerçekler acıdır diye .

İşte siz ve Sayın Karatay bu gerçekleri dile getirince kapitalistdünyanın dişlileri olanlar tarafından hakaretlere ve bilgisizliğe mahkum edildiniz.

Biz Federasyon olarak gönüllü çalışan kişilerin oluşturduğu derneklerle çalışmalar yapmaktayız. Herhangi bir ticari düşüncemiz

olmadığı için bizlere yapılan bu tür konuları detaylı düşünürüz. 2009 yılının son aylarında piyasaya çıkacak ve kadınları yakından ilgilendiren bir ilaç firması bize kadın üyelerimizle toplantı yaparak onları bilinçlendirme adına çalışmalar yapmak için başvurmuştu.

Üye sayımız 50.500 Bugüne kadar kadın derneklerinin misyonunun sadece kermes ve gezi düzenlemek olduğu düşüncesinde ısrarlı tur firmaları oteller ve restoranlar tarafından aranıyorduk.ilk defa sağlık sektöründen gelen bu teklifi sağlık komisyonumuz inceledi. Dr arkadaşlarımız hastalığı önleme olarak lanse edilen bu ilacın kesin sonuca ulaşılması yönünde araştırma verileri olmamamsı nedeniyle bize sunulan teklifi ve dolayısıyla içeriğindeki yönetim giderleri yönündeki teklifleri kabul etmedik. Bu sebeplerimizi de ilgili firmaya anlattık.

Şimdi tv ve gazete reklamlarında gördüğümüz ve sağlık alanında çalışan derneklerin önerisi cümlesiyle finale giden ve bize göre karşılıkı menfate dayanan ve kazan kazan felsefesinin güdüldğü bu arı kovanına

sizler çokmak soktunuz . Lütfen gerçeklerin aslında içinde yaşadığımız dünyanın pazarlama unsurları olduğunu yazmaya devam edin. En önemlisi insan sağlığını hiçe sayan hipokrat yemini etmiş tıp adamlarımızın çıkar gözetmeden bilimsel araştırmalara yönelmesinitalep edelim.

Kimbilir insanların yaşam hakklarına daha fazla darbe vurulmasınıönleyebiliriz.

Denek yada kobay yada ticari meta olmalarını engelleyebiliriz.

En içten saygılarımla

*Canan GÜLLÜ*

*Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı -ANKARA

Tebrik

Kolesterol hakkındaki yazılarınız için kutlarım. Mücadeleniz kolay gelsin. Candan tebrikler.

Şenol Yücesan

Ankara

**

kolesterol ilaçları yazınızla ilgili..

Sayın Metin Münir,

Kolesterol ilaçları ile ilgili yazınızı okudum. Ben iç hastalıkları uzman doktoru ve aynı zamanda Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanlığı yapmaktayım. Halkımızın yazınızdan yanlış sonuçlar çıkarabileceğini düşünmekteyim. Tıpta kanıt düzeyleri vardır. Biz doktorlar, enfeksiyon için aldığınız antibiyotikten, kanser ilaçlarına kadar herşeyi dünyanın kabul ettiği kılavuzlara göre, textbook'lara göre tedavi etmekteyiz. Eğer 'kafamıza göre' yada 'bana göre' lerle tedavi etmeye kalkarsak bunun önünü alamazsınız. Çok büyük hatalara mal olur. Aslında hukuki açıdan malpraktis olur. Zaten kabul edilen kılavuzlarda her kolesterol yüksekliğine ilaç tedavisi önerilmez. Risk faktörlerine göre belirlenmiş değerlere göre tedavi önerilir. Aynı yaşta hipertansiyonu olan, diyabeti olan, sigara içen bir insanla, bunların hiçbiri olmayan bir insanın kolesterol ilacı alma kriterleri zaten farklıdır. Telefonla aradığım dediğiniz Framingham'da yapılıp (Framingham Heart Study, National Heart, Lung, and Blood Institute, Mass 01701, USA. peter@fram.nhlbi.nih.gov) yayınlanmış ve her kişi için tıp dünyasında kabul görmüş ve halen kullanılmakta olan 10 yıllık kardiyovasküler hastalık geçirme riski hesaplanabilmektedir. (Kaynak:Wilson PW, D'Agostino RB, Levy D, Belanger AM, Silbershatz H, Kannel WB. Prediction of coronary heart disease using risk factor categories. Circulation. 1998 May 12;97(18):1837-47. PubMed PMID: 9603539.)

Buna göre 60 yaşında aynı hasta profili düşünün; yaş dışında diğer risk faktörleri olmasın, sadece birinin LDL kolesterolü <100 mg/dl olsun diğerinin >190 mg/dl olsun. Kolesterol düşük olanın 10 yıllık riski %4 iken, yüksek olanın %14 dir.Yani 3.5 kat daha yüksek çıkmaktadır. Aynı zamanda diyabet hastalarını takip eden bir hekimim ve diyabet kılavuzu olarak 'Standards of Medical Care in Diabetes—2011 AMERICAN DIABETES ASSOCIATION' adlı kılavuzu incelemenizi de tavsiye ederim. (ekte gönderiyorum). Bu kılavuzda hangi hastanın aspirin kullanmasına kadar herşey kanıt düzeyleri ile önerilmektedir. Eğer bir diyabet hastası, sizin gibi tüm halka ulaşabilen saygın bir köşe yazarını okuyarak kolesterol ilacını bırakır ve kalp krizi, inme gibi bir durum geçirirse üzülmek yetmeyecektir. Biz hekimler, aksi bilimsel verilerle kanıtlanana kadar kılavuzlarla hareket etmek zorundayız. Aksi ispatlanırsa da 'ben hala buna inanıyorum' dememeliyiz.

Sonuç olarak, hastaların kolesterol tedavisi alıp almayacağını hastanın durumuna göre doktoru karar vermeli..

Uz.Dr.Mustafa Ünübol

**

bilmediğin şeyler

Sayın Münir,

Yazılarınızı ve tartışmalarınızı dikkatle izlemeye çalışıyorum, lakin artık bu çarpıtma ve halk sağlığını bozma girişiminize bir ara verme zamanı hatta tüm Türk Milletinden ve TKD 'den özür dileme zamanıdır . Eğer dürüst bir insansanız , karşıt fikirlere saygılı bir yazarsanız TKD 'nin yaptığı açıklamaları iyi takip etmenizi ve çarpıtmadan sayfanızda yayınlamanızı bekliyorum. Aslında şu sözü hatırlatmakta da fayda var '' Bu vatanı ,milleti ençok seven işini en iyi yapandır ''. Eğer gerçekten bilimi toplum adına değerlendirmeye devam edecekseniz size birkaç önerim var. Eğer TKD 'ye güvenmiyorsanız ve bilime inanıyorsanız birgün karşılıklı oturup bilimsel veriler ışığı altında tartışabiliriz. Bu fikre sıcak bakmıyor ben Türk Bilim Adamlarına güvenmem yabancıya güvenirim diyorsanız ACC, AHA, ESC, FDA, EMA gibi kuruluşlara internet adresinden ulaşıp oraları inceleyebilirsiniz. Gene de ikna olmadım derseniz o zaman gidip eraslan gibi şarlatanların yaptığı sahte hapların reklam filminde oynarsınız.

Dr Mustafa Gökçe

**

Kolesterol ilacları

Sayın Münir,

Yorumlarınızdan doktor olmadığınız belli. Komik oluyorsunuz. Bu işleri ancak sizin kadar bilen insanları kandırabilirsiniz. Saygınlığınızı yitiriyorsunuz.

Doç. Dr.Berkant Kaderli

**

son yazınız hakkında

Sayın Munir, akıl dolu son yazınız muhteşem. Kendi söyleyeceği olmayan, kendini mesleğinden çok sekonder çıkarlara odaklamış bir güruhla karşı karşıyayız. Bu derneğin yöneticilerine hele sekreterine bir bakınız. Yıllardır aynı adam. Bundan sonrada kendini başkan seçtirdi. Şimdi adı geçmiyor. Yıllardır ne varsa o makamda sürekli aynı tipler. Sanki dernek babalarının malı. Sıradan uzmanlara hiç sıra gelmez. Kongrelerede kendi adamlarına, kendi gruplarına, yandaşlarına konuşma, oturum başkanlıkları verip ulufe dağıtır gibi yeteneksiz, kıymeti kendinden menkul tiplere ön verip bizlere gözdağı verirler. Hepsinin kendine göre çıkarları var. Siz birde kolesterol ilacı firmalarının kardiyolog, dahiliyeci hele aile hekimlarine düzenledikleri ailecek gidilen 5 yıldızlı otellerde düzmece küçük, büyük toplantılarda büyük bilim adamı, bana göre artist meslektaşların adalarını dernekten isteyin bakalım. Yılda kaç uyduruk toplantı yapılıyor ve bunlardan ne kadar alınıyor? Bu paralar kimden çıkmakta? Yani bu sayın hocaların finansörleri kim? Birde utanmadan bu ilaçlara heyet raporu çıkıyormuş ta, hekimler ilaçları yazmakta özgürmüş? Sen gidip parayı veren ilaç firmasının reklamını yaparsan seni dinler gibi yapıp akşam gireceği saunayı düşünen, yiyeceği açık büfe yemeklerin hayalini kuran zavallı hekim kitlesinin yapacak birşeyi kalmıyor. Bu hoca geçinen yakınında duran bir arkadaştan duymuştum. Muayenehaneler kapatılıyor bizim dernek ağzını açmıyor. neden demiştim. Onların tuzu kuru, bir konuşmadan ne götürüyorlar biliyormusun demişti. Üstelik konuşmalarını kendileri dahi araştırıp zaman ayırıp hazırlamıyorlar. Gariban biattçı asistanları ilaç firmalarının verdikleri yabancı çaılışmalardan derlenmiş slaytları sıraya diziveriyorlar. Sayın Münir umarım bu bir milat olur. Şu sağlık bakanlığının hocalara kurumlarında muayenehaneleri varsa iş yaptırmaması meselesi. Bakın bu durum çok önemlidir. Bir turnusol işlevidir. Sanki bu ülkede bu hocalardan başka doktor yok.Çok azını tenzih ederek elbette yetenek sahibi kendini yetiştirmiş insanların hakettikleri kazanca sahip olmaları gerekiyor. Ancak mesele başka. Bizim gibi sıradan doktorların muayenehaneleri kapatılırken bu muhteremlerin sesleri çıkmadı. Sıra kendilerine gelince kıyamet kopuyor. Ne demek bir üniversitede bir işi yalnız bir hoca yapar. O hoca bunca yıl hiç adam yetiştirmedimi? Hocalık bumu? O işi yalnız ben yaparım. Olur başka vatan evladı yok. Geçiniz bunları. Bakanlığın bu tutumundan en fazla zarar görmeme rağmen üniversitelerde hegamonları bitirmesini destekliyorum.Yukarıda adı geçen derneğin bu konularda bir fikri, duruşu olmadı. Acaba neden. Bir sürü uyduruk yayınla akademik kariyer sahibi olmuş tiplerle kendin çal kendin oyna toplantıları bitmeli. Ben üniversitede bir süre öğretim üyeliği de yaptım. Kendi arzumlada ayrıldım. Bu nedenle hedefine ulaşamayan, çamur atan biri olarak değerlendirmeyiniz. Biraz abartılı bulabilirsiniz ama yazdıklarım doğrudur. Bu şişmiş egoların ülkeye hepimize zararı büyük.

İ. S.

**

Kolesterol İlaçları yazınıza cevaptır

Sayın Metin Münir,

Kolesterol konusundaki bugünkü yazınızı okudum ve üzüldüm. Çünkü, uzmanlık gerektiren bir konuda yetkisiz ve bilgisiz yazı yazarak kamuoyunu yanıltıyorsunuz!. Türk Kardiyoloji Derneği'nin cevap yazısını gazetede vermeyerek okuyucularınızı tek yönlü bilgilendiriyor ve yanlış yönlendiriyorsunuz. Hiç bir hekim sizin ve sizin gibi konuyla ilgisiz kişilerin yazılarını dikkate alarak tedavi stratejilerini değiştirmez, ama binlerce hasta yazılarınızdan etkilenerek, hekimine de danışmadan, tedavisini bırakabilir.

Yüksek kolesterolün kalp damar hastalıklarına yol açan ana risk faktörlerinden biri olduğu, sizinle tartışılamayacak kadar, kesin bir gerçektir ve bilimsel veridir. Sizler kabul etmiyorsunuz diye (her ne yetkiyle oluyorsa) bu gerçekler değişmez. Amerikan Kardiyoloji Dernekleri (cardiosource.org), Avrupa Kardiyoloji Derneği (escardio.org), Japon, Avustralya, Kanada, İngiltere, Fransa vs bütün gelişmiş ve bilim üreten ülkelerin Kardiyoloji Derneklerinin web sitelerine girin, tedavi kılavuzlarına bakın lütfen. Bu konuda en küçük bir tereddüt yoktur.

Yazınızda "Her yedi-sekiz kişinin ölmemesi veya tekrar kriz geçirmemesi için 92-93 kişinin beş yıl boyunca statin kullanması beyhude, bu ilaçların ağır yan etkilerine katlanmaları gerekir" diyorsunuzu. 8 kişinin ölmesini önlemek için 100 kişiyi 5 yıl boyunca tedavi etmek gereksizdir, bırakın ölsün mü demek istiyorsunuz?. Aslında sizin yetersiz gördüğünüz bu rakam bilimsel olarak çok etkili bir tedaviyi göstermektedir. Burada NNT (need number treatment) 12 dir yani 12 kişiyi 5 yıl tedavi ettiğinizde 1 ölümü önleyebiliyorsunuz demektir. Ölümü önleme dışında hastalığın seyrini yavaşlatma, hastaneye yatışları, balon/stent ve operasyon girişimlerini azaltmaları ek yararlarıdır. Bu etki, sigarayı bırakma v.s diğer yararlı etkilerden soyutlanmış, sadece bu tedaviye ait başarıdır. Siz bilimsel makale dilini anlamıyor ama yüzbinlere aktarmaktan kaçınmıyorsunuz. Lütfen bu konuları uzmanları ile birlikte hazırlayarak halka aktarın. Siz bu konuda referans değilsiniz.

Not: Çok uzun süredir Milliyet abonesiyim. Yıllardır yazılarınızı okurum. Bundan sonra diğer yazılarınızı da eleştirel okuyacağımı bilmenizi isterim.

Prof. Dr. Mahmut Şahin

İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi

Öğretim Üyesi

**

Bugünkü yazınız

Sayın Münir

Bugünkü yazınızı gercekten üzülerek bir kardiyoloji polikliniğinden kardiyoloji uzmanı olarak yazıyorum.

Yazınız hem halkı yanlış yönlendirdiği gibi ihtisas alanınız olmadıgından çalısmaları da yanlış yorumlayıp halkı yanlışa sevkediyorsunuz.

Yüzde 8 lik sag kalım artısı bu calismalar icin yüksek bir rakam olup çalısmayı ilacın yüksek faydasından oturu erken sonlandirmaya yönelik bir bulgudur.

Yapılan çalısmalar bu ilaçların hayat kurtarıcı yönünü net göstermekle beraber sadece kolestrolu degil damar yuzeyinde bile birtakim olumlu degisiklikler yaptigi net ortaya konulmustur.yazınızda bahsettiginiz gibi cok da ciddi ağır yan etkileri olan grupta ilaçlar da değil.

İhtisasisiniz ve egitim alaniniz dısında isleri yanlış yorumlamak suretiyle halkı yanlış yönlendirmek hele de yazılarınızı yakinen takip eden biri olarak beni cok üzmüştür.

Yaptığınız sey benim ekonomi alanında milliyette kose yazısı yazmama benzemekten öte bir şey de değildir.

İBRAHİM SUSAM

**

İlaç firmaları!

Metin Bey,

Bugünkü yazınız şahane. Bizlerin (bağımsızlar) senelerden beri söylemeye çalıştığı. Ben raporumda da belirttim aynı konuları.

Türkiye'de iki sorun ilaç firmalarının işini kolaylaştırıyor.

Bunları açıklamak istiyorum, izninizle.

1. Hekimler yeterli derecede İngilizce bilmiyorlar, okumuyorlar. Firmaların tercümelerine göz atıyorlar. Tercümeleri de firmalar yaptığı için, işlerine gelmeyen sonuçlardan bahsetmiyorlar, doğal olarak. Onlar tüccar ve karlarını düşünüyorlar tabii.

JUPİTER çalışmasının orijinali ile Türk hekimlerine sunulan arasında yorumlar farklı örneğin.

2. META ANALİZLER:

Meta analizlerin tümünü firmalar yürütüyor. Örneğin 60 ülkeden 100.000 kişiden, 30 yıl süre ile data toplanıyor. Böyle bir bilimsel çalışma olabilir mi (Fragminham da aynı).Hiç bir bilimsillik bulunmuyor. Her ülke, her insan, her yaşam, beslenme vs. senelerce nasıl izlenir, imkanı var mı? Onbinlerce data elinin altında arzu ettiğin kadar manüpüle ediliyor.

META ANALİZ'leri firmalar finanse ediyor. Dataları onlar topluyor, sonuç ve istatistikleri renkli renkli yansılar onlar tarafından hazırlanıyor. Hekimlere sunuluyor...Hekimlerde meta analizler bunu gösteriyor diye halkı bir güzel kandırabiliyor. Siz de aynısı ne güzel yazmışsınız. Elinize sağlık.

Firmaların amaçları ülkelerdeki malum hekimleri, dernekleri, tıp okullarını, hastaneleri saptamak ve avuç içlerine almak.

Canan Karatay

**

Risk Faktörleri

Kolesterol konusundaki bilim dışı tartışmalara karışmak gibi bir amacım olmadığı gibi Türk Kardiyoloji Derneği ile de bir bağım yok. Ancak 9 Aralık 2011 günü Derneğin mektubuna yanıt verdiğiniz yazınızda ve Framingham Kalp Çalışması verilerini yorumlamanızdaki temel bir yanlışa değinmek istiyorum:

Günümüzde birçok hastalığın tek bir nedene bağlı olmadığı artık anlaşılmıştır. Dolayısıyla koroner kalp hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, kanser vb. hastalıklar birden çok nedenin rol oynadığı “multifaktöryel” hastalıklardır. Bunlar arasında çevresel faktörler, genetik, yaş, cins sayılabilir. Bu faktörler hastalıkların gelişmesinde değişik oranlarda rol oynarlar. Bir hastalığın gelişmesi olasılığını arttıran etkenlere “risk faktörü” denir. Örneğin sigara akciğer kanseri için önemli bir risk faktörüdür. Ama her sigara içinde kanser gelişmediği gibi sigara içmeyenlerde de kanser görülebilir. Risk faktörleri ile ilgili veriler kişisel bazda değil istatistiksel bazda değerlendirilmelidir. Diğer bir deyimle kolesterol profili bozuk, hipertansiyonu olan, diyabetik, ailesinde koroner hastalığı olan, sigara içen, 45 yaş üzerinde bir erkeğin bu riskleri taşımayan birisine göre koroner kalp hastalığına yakalanma riski yüksektir. Epidemiyolojik çalışmalar sadece bunu gösterir.

Kolesterol konusundaki kuşkularınıza gelince, ünlü Framingham çalışmasının tarihçesine bakarsanız 1961’de kolesterol ve hipertansiyonun kalp hastalığı riskini arttırdığını, 1977’den başlayarak LDL,HDL düzeylerinin rollerini belirlediğini ve bu epidemiyolojik bulguların bugüne kadar aksinin gösterilemediğini kabul edersiniz. Zaten kalıtsal olarak aşırı kolesterol yüksekliği olan çocuklarda 2 (iki) yaşından itibaren myokard infarktüsü risikinin arttığı bilinmektedir.

Kolesterol düzeylerini düşüren ilaçlarla ilgili ise güvenilir kuruluşların önerileri çok açıktır. Belirli risk faktörlerini taşıyan kişilerde bunların kullanımı myokard infarktüsü ve ölüm riskini azaltmaktadır. Bunun ne kadar azalttığı tartışılabilir. Bu risk faktörlerini taşımayan kişilerde koruyucu olarak ilaç kullanımının rolü konusunda araştırmalar henüz kesin sonuç vermemiştir ve bugün hiçbir kuruluş bunları koruyucu olarak kullanmayı önermemektedir. İlaç şirketleri ile ilgili bazı kuşkularınızı ben de paylaşıyorum.Ama bu bilim süzgeçinden geçmiş temel tıbbi doğruları reddetmeyi de haklı kılmaz.

Prof.Dr.Şevket Ruacan

Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi

**

Kardiyoloji derneği

Habertürk'de Yiğit Bey'in "sansürsüz" programında ben de konuya değinmeye çalıştım. Canan Hanım 6 ay boyunca et, yağ, yumurta yiyin mesajı verirken hiç sesini çıkarmayan kardiyoloji derneği iş ilaçlara gelince birden ayağa kalktı. Kardiyoloji derneği "Türkiye'de ilaç kullanım oranı çok düşük Avrupa'ya yetişmemiz lazım" mantığı ile her kolesterolü yüksek olanın ilaç kullanmasını istiyor.

Dünyada bir margarin firmasıyla reklam anlaşması yapan başka bir dernek var mıdır bilmiyorum? Türk Kardiyoloji derneği yıllar boyunca Becel margarininin reklamını yaptı. (Firma reklamlarında Türk Kardiyoloji Derneği'nin desteğini aldığını açıkladı. Oysa margarinlerin kalp damarları için iyi olmadığı konusunda tüm bilim dünyası hemfikirdir. (En azından yağ firmasının iddia ettiği gibi bir yararı olduğu ispat edilmemiştir.) Ben merak ediyorum Kardiyoloji Derneği margarin firması ile yaptığı anlaşma karşılığı kaç para aldı? Kamu oyunun bu rakamı bilmesinde büyük fayda var.

Kardiyolog

DR.MURAT KINIKOGLU

**

09 Aralık 2011, Cuma Tarihli yazınız...

Sayın Hocam*

Daha önce psikolojik çocuk hastalıkları ile ilgili yazdıklarınızı da ilgi ile izlemiştim. Annemi iç hastalıkları yüzünden kaybettim. 15 yıl boyunca hastane hastane doktor doktor gezdik, her türlü ilacı görmüşüzdür.

Aşağıdaki paragrafa cevap verme ihtiyacı hissettim,

5. Kolesterol ilacı yazarken tüm hekimler kılavuzlara göre hareket ederler. Bir hekimin çıkar ilişkisiyle ilaç yazdığını söylemek büyük bir itham, bir hakarettir. Her meslekte olduğu gibi aramızdan çıkabilecek çürük elmaların bile böyle bir ilişki içinde bulunması imkansızdır. Çünkü bu ilaçlar raporla verilen ilaçlardır, rapora sadece etken madde yazılır, reçeteyi genelde aile hekimi yazar, herhangi bir firmanın ilacını yazabilir, yine eczane de yazılan dışında herhangi bir firmanın ilacını verebilir. Yani bir hekimin bir ilaca yönlendirme ihtimali çok düşüktür.

Madem Böyle,

Reprezant/mümessil denen arkadaşlar, ne iş yapmaktadır. 45 gün de ne öğrenip, doktorlara bilmedikleri neleri söylemektedir.

Bu insanlara sağlanan haklar (maaş+prim+sigorta+araç+benzin+cep tel vs..) neden verilmektedir...

Bıraksınlar o zaman her doktor kendi ilacını kendisi yazsın.

*Ben kendisinden birşeyler öğrendiğim herkese hocam diye hitap etmeyi severim.

Ömer ODACI

**

...Yani bir hekimin bir ilaca yonlendirme ihtimali cok dusuktur... demis Kardiyoloji Dernegi. Ilac firmalarinin recete basina doktorun onune 'nakit' para saydigi bir ulkede bunu soylemenin iki nedeni olabilir: ya dunyadan bihaberler ya da durust degiller.

D.A

**

SİZE YANIT VERMEZLER

Sayın Münir, kolesterol tartışmasında yakaladığınız nokta fevkalade önemlidir. Biz sıradan kardiyologlar Kardiyloji deneğinin yöneticilerinden skıntılarımız var. Bir defa uzman bir jkardiyoog bu dernekte görev alamaz. Bu adamları seçmek zorundadır. Bir çoğunun serveti şaibelidir. Kendilerine güveniyorlarsa açıklasınlar öğrenlim. Hangi konuşmadan ne alıyorlar görelim. Bir çoğu için bu ciddi gelir kaynağıdır. Muayenehanelerin kapatılmasında hiç sesleri çıkmadı. Sizin son yazınızdan sonra ortada görünmeyecekler. Size yanıt veremezler. Dernek bir hocalar güruhunun elindedir ve ilaç ve malzeme firmaları bunların elindedir. Yaptıkları dişe dokunur bir başarı, yenilik, adamakıllı bir yerli araştırma yoktur. Çoğu emirlerindeki asistan , uzmanları kullanır. Doçentlik sınavlarında etkinliklerini sorun bakaım. Bu gruplardan iseniz sorun yoktur. Bunlara biat etmiyor ve arkanızda değillerse vay halinize. Derneğin son 10 yıldır başkanı olanlar kimlerdir ve servetleri nelerdir sorusunu bir sorun bakalım. Yanıt alabilecek misiniz?

İ.Z

**

Dr.Cem Kınacı

Sayın Münir,

Prof Dr Ahmet Aydın yakınen tanıdığım gerçek bir bilim adamıdır.

Muayenehanesi yoktur.

Eşinin emekli olduğu sırada aldığı ikramiyeyle edindiği bir evi dışında bir mülkü de yoktur.

Bir otomobili de yoktur, işine yürüyerek gider.

Akşamları fırsat buldukça semt kahvesinde mahalleli ile dünya görüşlerini paylaşır, hal hatır sorar.

Doğaya saygılı, doğal ürünlerin faydasının farkında olan bir bilim adamıdır.

Şu anda kolon kanseri ile mücadele etmektedir (kimse bilmiyor), ama yine de tüm gücünü ülkenin ve insanlarının geleceğini kurtarmaya adamıştır.

Başkası olsa böyle bir konumda bana ne der, sadece kendi sağlığı ile ilgilenirdi.

Şimdi bu adamın ipini çekmeye çalışıyorlar.

Tek amacı insanları doğru bilgilendirmek, başkaları gibi mal mülk edinme derdinde değil, zaten hiç olmadı.

Lütfen bu adamın dediklerini takip ediniz,

Lütfen bu adamın çakallar tarafından parçalanmasına sessiz kalmayınız,

Lütfen sadece doğruları telaffuz ettiği için sorgulamalarla, mahkemelerle susturulmaya çalışılmasına izin vermeyiniz.

Dr Cem Kınacı

**

Kolesterol ilacındaki büyük yalan....

Değerli Metin Bey;

Bu günkü yazınız ve sorgulamalarınız için teşekkür ederim. Ben ayrıca bir konuyu daha hatırlatmak için size yazma ihtiyacını duydum.

Türk Kardiyoloji Derneği, ilaçların etkinliği konusunda da bizce yalan söylüyor ve istatistik bir numara çekiyor insanlara, aslında bu numara onların değil ilaç şirketlerinin, kapitalizmin bir oyunu.

Mutlak fayda yerine, göreceli faydayı insanlara söylüyorlar ve söyledikleri %25-45 arası fayda da göreceli bir fayda.

Fakat göreceli fayda da, deneysel araştırmalarda olması gereken kontrol grubu hesaplamaya dahil edilmiyor, yani söyledikleri fayda da kontrol grubu yok..

Kontrol grubu hesaba dahil edildiğinde, kolesterol düzeyi ilaçlarla (statinlerle) azalsa bile insanların sağladığı fayda en fazla % 4 civarında...Yani bu ilacı kullanan, kolesterolü düşen 100 kişiden ancak 4 kişisi fayda görüyor, geriye kalan 96 kişi kolesterolü düşmüş olsa da hiç bir fayda görmüyor...

Bu ilaçların (statinlerin), kolesterolü düşürse bile 100 kişiden 96 kişiye hiçbir faydası olmadığını söylemek, sadece 100 kişiden 4 kişiye faydalı olduğunu söylemek yürek ister. TKD bu nedenle bu rakamları yani 'mutlak fayda' rakamlarını açıklamıyor...

Özetle, statinler bazı kanser ilaçlarından bile faydasız!

Selam ve hürmetlerimle...Tekrar teşekkür ediyorum.

Mevlüt Durmuş

Uzm.Biyolog

**

İlaç vurgunu

Sayın Munir,

Kolestrol ilaçları için yazdıklarınız son derece doğru. Statinlerin savunuculuğunu yapmak Kardiyoloji Derneği'nin işi olmamalı. Bu davranış, bir çıkar ilişkisi olduğu şüphesini kuvvetlendiriyor. Aynı sorun osteoporoz ilaçları içinde geçerlidir. Orada da çok büyük bir suiistimal söz konusu ama üzerine düşen yok ne yazık ki...

Celalettin Tanay

**

Türk Kardiyoloji DErneğinin Cevaplayamadığı Soru Hk da

Metin Bey;

Bu maili size 10 yıl bir fiil yabancı bir ilaç firmasında çalışmış ve kendi isteği ile ayrılmış biri olarak yazıyorum.

Sadece Türk Kardiyoloji Derneği değil benzer tüm dernekler ilaç firmalarından para almaktadırlar.

Ancak bu paralar doğrudan verilen paralar değil, dolaylı olarak derneğin kasasına bir şekilde sokulur. Bu da derneğe yapılan bir bağış, ya da firma için

yaptırılan bilimsel bir araştırma vb şekillerde olur. Eğer hocalara doğrudan maddi bir çıkar sağlanması söz konusu ise bu da

şu şekilde olur. Hocanın, firmanın yaptığı toplantılarda konuşmalar yapması sağlanır ve hizmet bedeli olarak paralar hocaya ödenir.

Bunun yanında tarih yazmaz ki bir hoca kendi parasıyla herhangi bir kongre ya da toplantıya kendi parasıyla gitsin. İlaç firmalarını kendilerine sponsor olmaya zorlarlar. Olmayanların ise ilaçlarını klinikte reçete ettirmemek ve dahi o firmanın temsilcilerini kliniğe sokmamak şeklinde

cezalandırırlar. Bir başka ödeme yapma şekli de, Hocanın firma ile arası çok iyiyse, konuşmacılığın yanında mesela, hocanın yazdığı bir kitap varsa, firma yayınevi kanalı ile o kitaptan yüklü miktarda alım yaparak, Doktorlara hediye adı altında bedelsiz dağıtır.

Benim yazınızı okuduktan sonra ilk aklıma gelenler bunlar. Daha bir sürü değişik para aktarma şekli mevcuttur.

İyi çalışmalar…

(Adı bende)

**

T Kardiyoloji Derneği-Kolestrol

Sayın Metin Münir, sözlerime sözlerinizle başladığım için beni bağışlayın:

"Eğer çoğunluğun her inandığı doğru olsaydı insanlık bu gün hâlâ dünyanın yuvarlak değil, düz olduğuna inanır olacaktı."

Aynen böyle düşünmüştüm T K D başkan ve yardımcısının o %99 mesnetsiz sözlerini dinlerken..

Bir ay oldu olmadı Prof. Canan Karatay'ın iki TV söyleşisini izledim tesadüfen.- Kolestrol ya da ciddi kilo problemi olmayan 67 yaşında emekli bir Milliyet okuruyum. Ancak, yeni bilgilere açık, aktüel konuları takip eden, global ve liberal dünya ekonomisi çarklarının nasıl döndüğü hakkında kafa yorabilen bir yapım var.- TV de izlediğim ve ilk defa duyduğum bu farklı diyet ve sağlıklı yaşam konusunda bilgilenmek amacıyla Karatay Diyeti kitabını da aldım ve okudum. İleri sürülen fikirler -insülin ve leptin hormonlarının çalışması v.b.- bana çok mantıklı geldi. Ve karşı tezlerin çıkacağını, tartışmaların başlayacağını tahmin ederek bekledim.. İşte sonuç!

Yazınızda belirttiğiniz diğer - ve en önemli - husus Prof. Cankat Tulunay'ın telefon bağlantısında da belirttiği üzere T K Derneğinin veya sözü geçen temsilcilerinin ilaç şirketleri ile bağlantıları hakkındaki soruların cevapsız kalması olmuştu. Umarım sayın konuşmacılar yarın öbürgün bu konuda kamuoyuna bir açıklama yapmak nezaketini gösterirler. Ve umarım medya üyeleri de sizin gösterdiğiniz hassasiyete sahip çıkarak bu konu hakkında bizleri aydınlatacak çalışmalara devam ederler. Benim bildiğim o ki ünlü hekimlerimizden bazıları, ilaç şirketleri, özel hastahane ve görüntüleme (MR Tomografi v.b.) kuruluşlarının ortağı ya da çalışanı konumundadır. Yalnız İstanbul'daki MR v.b. görüntüleme harcamalarının nüfusa oranının bir çok avrupa ülkesinden çok daha fazla olduğu bundan yıllar önce yapılan bir programda dile getirildiği hatırlardadır.

Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkürlerimi suna, yazılarınızın daha nice yıllar boyunca bizlere ulaşmasını dilerim.

Mehmet Aytek Doğ

**

ilaç şirketleri ve dernekler

Sayın Metin Münir,

Milliyet gazetesindeki yazınızı okudum. Cesaretiniz nedeniyle sizi kutlarım. Ben kanser hastası olarak yaşadıklarımdan sonra size aşağıdaki bilgileri gönderiyorum. Eminim ki İlaç şirketleri ile bu sözde bilimsel dernekler arasındaki ilişkiler ortaya dökülürse karşımıza korkunç bir sömürü sistemi çıkacaktır.

· Gelelim kanser konusuna...

Anadolu tıbbi onkoloji derneği başkanı "klinik araştırmalarımızın sponsoru ilaç şirketleridir. Bu nedenle yapılan araştırmalardan ilaçlar hakkında olumsuz sonuç çıkamaz. Bu durum en önemli etik=ahlak sorunudur." diyor

Onkolog Sualp Tansan "İlaç şirketleri kemoterapi için hekimlerimizi en yüksek dozda ilaç kullanmaya teşvik ediyorlar. Böylelikle bu ilaçları yan etkileri için daha fazla ilaç kullanılmasına yol açıyorlar" diyor. Lütfen Kemoterapi ilaçlarının çok tehlikeli yan etkilerini unutmayınız.

· Tıbbi onkoloji derneği bir çok etkinlikleri için ilaç şirketlerinden mali destek alıyor. Web sitelerinde bunlar görünüyor. Bu dernek, kemoterapi hakkında gerçekleri söyleyenler hakkında en ağır suçlamalarla hasta demeden, çoluk çocuk demeden herkese iftira dolu suç duyurularında bulunuyor. Tabii bu suç duyuruları fos çıkıyor. Suç duyurusu yapılanların suçsuzluğu ortaya çıkıyor. Fakat insanlar temize çıkmak için aylarca yıllarca savcılık ve mahkemelerde sürünüyor. Avukat parası veriyorlar. Dernek yöneticileri ise Mesleklerini ve unvanlarını kullanarak, bol avukatlık ücreti ödeyerek adaleti etkilemeye çalışıyorlar. Bu avukat paralarını nerden buluyorlar?

Böylece ilaç kullanımı hakkında kuşku yaratanlara karşı manevi işkence yapıyorlar. Bir anlamda hukuk terörü estiriyorlar. Mesleklerini ve unvanlarını kullanarak adaleti etkilemeye çalışıyorlar. Hasta hakları yönetmeliğini hiçe sayıyorlar.

Atila Karaelmas

**

Türk kardiyoloji derneğinin cevaplamadığı soru

Metin bey

İlaç şirketlerine stand işleri yapan bir firmanın ortağıyım.

Sistem şu şekilde çalışmaktadır. Bildiğiniz gibi, mevcut yasalar promosyonun önüne kapatmıştır, önümüzdeki sene kongre sponsorlukları dahi neredeyse sıfıra inecektir. sistemin açık noktalarından biri, ilaç şirketlerinin vakıf ve derneklerin yaptığı tarama faaliyetlerine sponsor olmaktır.

Örneğin A ilaç firması, Z derneğinin yurt çapında yaptığı falanca araştırmasına sponsor olur, bu iş için dernek bir firmayla çalışır, araçlar hazırlanır, elemanlar tutulur, faturalar bolca kesilir, ilaç şirketinden bu derneğe para gelir. Derneği kimler yönetir, anlı şanlı prof.lar. Araştırma yapılır, para el değiştirir, reçete yazılır, herkes memnun mesut eve gider.

(İsim Bende)

**

türk kardiyoloji derneği-kardiyologlar ve ilaç endüstrisi

hiperaktivite-dikkat eksikliği sendromu ile ilgili yazıları nedeniyle psikiyatristlerin yoğun tepkisine yol açan metin münir'in milliyet gazetesinde kolesterol ilaçları ile ilgili bugünkü yazısı dikkat çekici. türk kardiyoloji derneğinin ve yöneticilerinin ilaç endüstrisi ile ilişkilerine dair soruları yanıtsız bırakmaları ve kolesterol-trigliserid düzenleyici ilaçları tartışmaya açanları mahkemeye vereceklerini söyleyerek tehdit etmeleri de oldukça dikkat çekici.

metin münir, kolesterol tartışmasına devam edecek, ardından da muhtemelen psikiyatrik hastalıklarla ilgili yazılarını sürdürecek. yazılarını araştırarak, okuyarak ve daha önemlisi doğru yerlere danışarak yazdığı görülüyor. bu nedenle bir hayli gürültü koparacak gibi.

endüstri- uzmanlık dernekleri ve hekimler arasındaki ilişkide, tartışmayı kardiyoloji özelinde daha somutlaştırmak için şu soruyu sormak gerekiyor. türk kardiyoloji derneği'nin kasasında ne kadar para var, taşınmaz mallarının değeri ne? bu gelir ve taşınmazların ne kadarı endüstriden (ilaç-tıbbi malzeme vb) sağlanmış, bunlar hangi firmalar? yurt içi ve dışı kongre, konferans, diğer etkinliklerde sponsor firmalar ve aktardıkları kaynaklar ne kadar?

batıda yoğun biçimde tartışılan conflict of interest (çıkar çatışması) kavramı bizde neden tartışılmıyor, bu konuda somut kural ve yaptırımlar belirlenip uygulanmıyor?

ali rıza üçer

**

genetik kolesterol ve çocuklar: Genetik kolesterolde karaciğer nakli halka neden söylenmiyor...

Metin Bey;

Önemli bir konuya dikkat çekmek için sizi rahatsız ediyorum. Bu ilaçları hiç sıkılmadan çocuklara da vermek istiyorlar ve insanları dolaylı olarak çocuklarıyla tehdit ediyorlar.

Kardiyoloji derneği, özellikle çocuklardaki genetik kolesterol yüksekliği tedavisinde hiç açıklama yapmıyor, çünkü bu konuda (genetik kolesterol) açıklama yaparsa, bunun altından çok şey çıkacağını biliyor.

Genetik kolesterol yüksekliği (homozigot) bildiğiniz gibi, hücre alıcılarının bozulması nedeniyle kolesterolün kanda kullanılmaması nedeniyle ortaya çıkıyor. Bunu basit olarak bir havuz olarak düşünmek gerekiyor havuzu dolduran ve boşaltan musluklarımız var, hem havuzun dolmasından hem de havuzdaki fazla suyun taşmaması için atılmasından karaciger sorumlu. Genetik kolesterolü yüksek olan çocuklarda havuzu dolduran değil, havuzu boşaltan musluk tıkandığı için, havuz taşıyor (kolesterol yükseliyor).

Kardiyologların kandırmacası da burada başlıyor, onlar havuzu dolduran muslukları kapatıyorlar oysa sorun havuzu dolduran musluklarda değil, havuzu boşaltan musluklar tıkandığı için havuz taşıyor.

Bu çocuklarda (genetik kolesterolü yüksek) aptalca bir tedavi protokolü uygulanıyor. Oysa bu çocuklarda 'mutlak çözüm'ün karaciğer nakli oldugu biliniyor...

Evet, genetik kolesterol yüksekliği karaciğer nakli ile sona eriyor fakat bu durumu kardiyologlar insanlara söylemiyorlar.

Hastaya boşu boşuna işkence edip zaman kaybettiriyorlar. Önce statin ve diyet proğramları uyguluyorlar bu sırada metabolizma ve diğer organlar da iyice bozuluyor ve işlevini kaybediyorlar.. Geç kalınmış vakalarda daha sonra karaciğer bulunsa bile, artık iş işten geçmiş oluyor...

Yani kardiyoloji dünyası bu durumu ya bilmiyor, ya bilse de söylemiyor... Çünkü bunu söylediği anda sorunun kolesterol değil, aslında karaciğer hücreleri olduğu açığa çıkacak, bunun açığa çıkmasını istemiyorlar..

Sonuç: Genetik kolesterol yüksekliğinde karaciğer naklinin kesin bir çözüm olduğu söylenmediği için, nakillerde geç kalınıyor ve bu çocuklar ölüyor....(genetik kolesterol yüksekliği sıklığı ülkelere göre değişim gösteriyor. milyonda ve yüzbinde bir olarak bu sıklık değişiyor). Yani Türkiye'de en az her yıl 70 çocuk genetik kolesterol yüksekliğine sahip çocuk doğuyor.. Bunların yarısına bile karaciğer nakli yapılamadan, çocuklar ölüyor ve bence bunun sorumlusu TKD'dir....

Çünkü genetik kolesterol yüksekliği sorunun, mutlak çözümümün 'karaciğer nakli' olduğunu açıkça söylemiyor... Önce ilaç ve diyet tedavisinde ısrar ediyor....(sonuçta hiçbir faydası olmayacağını bildiği halde)

Konuyla ilgili farklı detayları, farklı kaynakları arzu ederseniz: www.kolesterolmasallar.blogspot.com sitemde görebilirsiniz..

Mevlüt Durmuş

Uzm.Biyolog

hiperaktivite - kolesterol

Sayın Münir,

Bilinçli, eğitimli bir vatandaş olduğumu düşünürken, sağlık ve ilaç endüstrisi konusunda hiçbir şey bilmediğimi sayenizde öğrendim. Emin olun bize bir ufuk açtınız. 2,5 yaşındaki kızım da ileride size minnettar olacaktır.

Orhan Arsel

Makine Yüksek Mühendisi