Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gün geçmiyor ki, iki hafta önce menfur terörist saldırısına sahne olan Yeni Zelanda’dan, yöneticilerin ve halkın verdiği insanlık dersinin yeni örnekleri gelmesin.

Christchurch kentindeki iki camiye karşı kanlı saldırının gerçekleştirildiği andan itibaren, Yeni Zelanda’nın sergilediği duruş, uluslararası camianın bu tür olaylar karşısında nasıl hareket etmesi gerektiğini ortaya koydu.

Katliamdan hemen sonra Başbakan Jacinda Ardern’in davranışı, gerçek bir liderlik numunesi oluşturmuştur. Genç kadın Başbakan büyük bir sağduyu göstererek saldırıya hedef olan Müslümanlarla dayanışmasını belirten jestler yapmış, ülkede milli matem ilan etmiş, kurbanların yakınlarını ziyaretinde ve cenaze töreninde başını örtmüş, “hepimiz bir milletiz” sloganıyla etkileyici konuşmalar yapmıştır.

Haberin Devamı

Başbakan Ardern’nin bu örnek davranışı, halkı tarafından benimsenmiş, ülke çapında yapılan törenlerde Yeni Zelandalılar saldırıya uğrayan topluluğa sempati ve desteğini sergilemiştir. Bu olay, Yeni Zelanda’da sadece “lider”in ve “halk”ın kin ve nefret yerine karşılıklı destek ve dayanışma eğilimini ortaya koymakla kalmamış, mağdur tarafın, yani Müslümanların da aynı düşünce ve duygularla hareket ettiklerini göstermiştir. Nitekim kurbanların yakınlarının, ayrıca cemaat önderlerinin konuşmaları ve davranışları da, aynen ibret verici çizgide olmuştur.

***

Yeni Zelanda’nın bu davranışı, dünyanın birçok yerinde dini faşizmin, ırkçılığın, bağnazlığın ve şiddetin yayıldığı bir zamanda kendisini göstermiştir.

Kısaca İslamofobi diye adlandırılan İslam karşıtı eylemler de yeni akımların başında bulunuyor. Bu özellikle bazı Avrupa ülkelerinde aşırı sağın yükselişiyle birlikte yer alıyor.

Yeni Zelanda’nın gerek yönetim, gerekse halk olarak sergilediği tavır, İslamofobi meselesinde de nasıl davranılması gerektiğini öğreten dersler veriyor.

“Yapılmaması gerekenlerin” başında, acele ile genelleme kolaylığına bir şiddet eyleminin suçunu tüm bir ülkeye veya millete yüklemek geliyor. Bu tür davranış ve suçlama ters tepkilere, devlet düzeyindeki ilişkilerde gereksiz gerilimlere yol açar ve bu da saldırganların ekmeğine yağ sürer. Yeni Zelanda örneği, teröristin herkes tarafından lanetlendiğini, olayın da marjinal sınırlar içinde kaldığını gösterdi.

Haberin Devamı

***

İslamofobi ile mücadelede “yapılması gerekenler”den biri de bunun siyasal, toplumsal, ekonomik vs. nedenlerini iyice araştırmak ve onun özelliklerine göre çözümler aramaktır.

Diğer önemli bir nokta, İslamofobi’ye yol açan önyargıları ortadan kaldırmaya yönelik kamu diplomasisi, halkla ilişkiler ve tanıtım programlarını hayatı geçirmektir. Sivil toplum kuruluşlarının karşılıklı iletişimi de bunda önemli rol oynar.

Bu bağlamda basının ve sosyal medyanın yakından izlenmesi, nefret suçlarının cezalandırılmasının sağlanması, toplumlararası dinsel ve kültürel yakınlaşmanın teşvik edilmesi, bu yönde atılabilecek adımlardır. Yeter ki bunun için gerekli irade olsun.