Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kaşıkçı krizinin dördüncü haftasında, bu ana kadar olup bitenlerin bir ara bilançosunu çıkarıp kimin kazançlı, kimin zararlı durumda olduğuna kısaca bir bakalım.

Değerlendirmenin sonucunu baştan söyleyelim: Bu işten şimdiye kadar en kazançlı çıkan ülke Türkiye. Bunu bütün dünya böyle ifade ediyor. Dış basındaki analizler, yorumlar hep bu yönde...

Kaşıkçı olayının Türkiye için bir fırsat yarattığı, Türk diplomasisinin de bu fırsatı şimdiye kadar çok iyi değerlendirdiği konusunda uluslararası bir konsensüs var.

Haberin Devamı

Kuşkusuz Suudi gazetecinin İstanbul’daki S. Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmüş olması, bütün gözlerin Türkiye’ye çevrilmesinde başlıca faktör oldu. Ancak Ankara’nın bu esrarengiz ve karmaşık olayın üzerine gitmesi ve yürüttüğü soruşturma sırasından peyderpey bazı önemli ipuçlarını basına sızdırması, Türkiye’yi bu meselede adeta baş aktör durumuna getirmiştir. O kadar ki bütün dünya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki açıklamalarını büyük merakla beklemiş, ABD ilk elden bilgi almak için CIA Direktörü’nü Ankara’ya göndermiş, dünya televizyonlarında ve gazetelerinde olayın Türkiye boyutları hep manşetlere çıkmıştır.

Türkiye’nin bu şekilde yakın bir ilgi ve itibar görmesi, uluslararası rolü ve etkinliği bakımından önemli bir kazanç oluşturuyor.

Erdoğan yönetimi bu krizi Türkiye’nin uluslararası platformdaki konumunu ve önemini gösteren bir fırsata çevirmeyi başarmıştır.

Ankara atakta...

Bu fırsatın diğer bir boyutu da Erdoğan’ın Ortadoğu politikasının hedefleriyle ilgili.

Açıkçası, bu politika Riyad’ınkiyle birçok temel konuda uyuşmuyor. Örneğin Katar, Yemen, İran, Kudüs-Filistin gibi meselelerde Ankara ile Riyad’ın pozisyonları çatışıyor. Esas uyuşmazlık, Suudi Arabistan’ın, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle, ABD destekli bir blok oluşturması konusundadır. Türkiye, Rusya ve İran’la birlikte karşı bir cephede yer almıyor.

Kaşıkçı olayında yapılan analizler, Ankara’nın bu vesileyle bir yandan rakibi S. Arabistan’ı köşeye sıkıştırmak, diğer yandan da Riyad’ın oluşturmaya çalıştığı bloku çökertmek için bir fırsat olarak kullandığı yönündedir. Nitekim son günlerde Ankara’nın Kaşıkçı olayındaki hamleleri, Suudileri içte ve dışta bir hayli sarsmıştır.

Haberin Devamı

Riyad zorda

Kaşıkçı krizi bilançosunda en çok zarar gören taraf olarak da Suudi Arabistan gözüküyor. Hem ülke olarak hem de hanedan olarak...

Ülke olarak, S. Arabistan’ın dış itibarı ve uluslararası ilişkileri (özellikle ABD ile bağları) ağır bir darbe yemiştir.

Hanedan olarak özellikle Veliaht Prens Muhammed’in siyasi geleceği tehlikeye düşmüştür. Genç Prens’in akıbetinin ne olacağı ve bu badireyi atlatıp atlatamayacağı şu anda belli değil.

Bilançonun ABD ayağına gelince, Washington’un bu olayda sarsıldığı, kamuoyunun kutuplaştığı, yönetimin de şaşkın bir hale düştüğü ortada. Ancak Suudi sarayında ne olursa olsun, herhalde ABD Suudi Arabistan’ı kaybetmemeye özen gösterecek, mutat pragmatizmiyle zararı önlemeye ve bilançonun aktif hanesinde kalmaya çalışacaktır.