Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Trump, S-400, F-35 çıkışlarından sonra Türkiye’nin de dâhil olduğu 8 ülke için 2 Mayıs’ta bitecek İran muafiyetlerini uzatmama kararıyla Ankara-Washington hattını yine gerdi. Sırada “güvenli bölge” konusu da var. Çünkü Türkiye’nin “güvenli bölge”den beklentisi, tavrı çok net. Sınırımda terör yapılanmasına izin vermem diyor ve bu konudaki kararlılığını da Fırat’ın batısında hem DAEŞ hem de YPG/PKK temizliğiyle gösterdi. Fırat’ın doğusuna dönük olarak da hazırlıklar tamam... Buna karşılık ABD ise silahlandırdığı terör örgütü YPG/PKK’yı koruyup, kollamak adına yeni formül arayışında. Bu bağlamda son gelişme de Amerika’nın Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in, “Türkiye ile Suriye’de YPG’nin yer almadığı bir güvenli bölge kurulması için çalışmalar yapıyoruz” şeklindeki sözleri. Tabii yersen... Çünkü bugüne kadarki taktiği çözüm üretmekten ziyade daha çok oyalama ve yutturmaca üzerine kurgulu ABD’nin bu yaklaşımı da yine soru işaretleriyle dolu. Özellikle de YPG’siz güvenli bölgenin ne anlama geldiği ve boşluğu kimin, nasıl dolduracağı konusunda. Yani ABD’nin YPG/PKK’yı gözden çıkarma gibi bir durumun inandırıcılığı yok. Niyesini dün konuştuğum üst düzey bir askeri yetkili anlatıyor:

Haberin Devamı

“Diyelim ki YPG/PKK’yı biraz güneye gönderdi. Türkiye ile terör örgütü arasındaki mesafe 32 kilometre oldu varsayalım. Tehdit ortadan kalkıyor mu? Buharlaşıyor mu bu YPG/PKK? Ya da ABD lağvediyor mu o yapıyı, silahlarını topluyor mu? Hayır. Desteğe devam, tehdit devam. Oradan güneyden doğu Akdeniz’e çıkar, bir yerden Türkiye’ye sızar veya tekrar yeni bir devletçik kurmak için siyasal oluşum yapar. Dolayısıyla, Türkiye için bunlar çok kısa dönemli, geçici bir önlem diyebiliriz.”

Böyle bir durumda “Boşluğu kim dolduracak?” konusunun da bir başka soru işareti olduğunu belirten askeri yetkili devam ediyor:

“ABD, TSK’nın girmesini istemiyor. Hatta ‘Yıkıcı sonuçları olur’ diyerek karşı koyacaklarını ima etti. Dolayısıyla, ABD için birinci seçenek Suriye menşeli peşmerge güçleri olabilir. Böyle bir olasılıkta buradaki peşmergelerin güneye gönderilen YPG/PKK’yla arayı düzelterek başka bir isim altında kendi tarafına getirmeyeceklerini kim garanti edebilir?

Haberin Devamı

İkinci seçenek Arap gücü ya da Arap NATO’su denilen Mısır, Ürdün, BAE, Kuveyt, Suudi Arabistan gibi ülkelerin askerleri. Bunların hepsi Türkiye’ye karşı cephe alan ülkeler. Bunlar burada yer aldığında Türkiye’ye zarar vermeye çalışan YPG/PKK’yla iş birliği yapmayacaklarının garantisi var mı?

Üçüncü seçenek de İngiltere, Fransa gibi koalisyon ülkelerinin ABD’nin güçleriyle beraber bu bölgede olmaları. Bu da hiçbir şey değiştirmiyor. Hasan amca, amca Hasan durumu. Yani 30-40 km derinliğe gitmesi asla çözüm değil. Aksine, ileride Türkiye için daha büyük bir tehdit olur.”

Peki, bu durumda Türkiye ne yapacak ya da yapmalı?

“Türkiye’nin yapacağı en etkili çözüm şudur; buraya bu kadar birlik yığıldı, bir operasyon yapması lazım. Kobani’den mi aşağı iner, Kamışlı’dan mı güneye iner, operasyon yapacak ve Afrin benzeri bazı cepler oluşturacak. Böylece Fırat’ın batısında olduğu gibi Fırat’ın doğusundaki terör koridorunu da kesintiye uğratmış olacak hem de Türkiye-Suriye sınırındaki YPG/PKK’yı etkisiz duruma getirmek olarak tespit ettiği siyasi hedefi kısmen gerçekleştirmiş olacak.”

Haberin Devamı

ABD’ye rağmen yapabilir mi?

“Türkiye 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’nı ABD’ye ve Batılı güçlere rağmen başarıyla yaptı. Hem de TSK’nın yetersiz çıkarma araçlarına rağmen. Tabii bunun riskleri, maliyeti vardır. Doğu Akdeniz’de ABD’nin tavrı ne olacaktır ya da Suriye’deki politikaları daha da olumsuzlaşacaktır gibi... Dolayısıyla da ‘Türkiye’nin şu andaki gücü buna karşı koyma imkân ve kabiliyeti var mı?’ konusunu ülkeyi yönetenler biliyor. Ama Türkiye yapar bunu.”