Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

YSK’nın İstanbul Büyük-şehir Belediye Başkanlığı seçimini yenileme kararının ardından siyasette iki parçalı görüntü var. Bir yanda karara dönük yorum ve eleştiriler devam ediyor, hatta bu kez CHP cenahından seçimin tümü iptal edilsin diye bir başvuru söz konusu. Diğer yanda ise partiler dayanışma arayışları ve 23 Haziran seçimine dönük stratejiler üzerine odaklanmış durumda. Özellikle de İstanbul’un siyasi ve sosyal haritası, yapısı açısından. Çünkü 16 milyon insana ev sahipliği yapan İstanbul’da 80 vilayetten vatandaş var. Nüfusun büyük bir çoğunluğunu da Anadolu’dan göç edenler oluşturuyor. Yani İstanbul demek, Türkiye demek. Hem insani hem de fiziki bağlantı anlamında. Ve bunun da seçim sonuçlarına etkisi bugüne kadar fazlasıyla kanıtlanmış durumda. Şöyle ki, kamuoyu araştırmacılarına göre, İstanbul’daki Sivaslıyı ikna ediyorsanız, Sivas’ı da ikna etmişsindir veya İstanbul’daki Kastamonuluyu ikna etmişsen, Kastamonu’yu da kazanmışsın anlamına geliyor. Ya da tam tersi, Sivas’taki, Kastamonu’daki vatandaş İstanbul’daki hemşehrisine doğrudan telkinde bulunuyor. Yani bu bir zincir ve domino taşı gibi birbirini etkiliyor. Nitekim Bahçeli’nin hemşehri, akraba ana eksenine oturttuğu, 23 Haziran’a dönük seçim stratejisinin hedefi, beklentisi de bu. Tabii bu taktiğin, kozun diğer partiler için de geçerli olduğu ve bunun daha önceki seçimlerde de uygulandığı malum. Ancak bu kez bunlar daha bir kritik önemde. Hele de 31 Mart’taki kırgın, küskün seçmen sayısı ve bunların partiler arası geçişken tercihlerinin seçim sonucunu nasıl etkilediği dikkate alındığında. O nedenle de önümüzdeki bir buçuk aylık süreçte İstanbul’da bu yönde çok renkli ve farklı siyasi hareketliliğe tanık olacağımız çok açık. Örneğin, her iki taraf da İstanbul’u alabilmek için bütün güçleriyle sahaya çıkacaklar; o güçler de sadece birtakım sıfatlara sahip (eski-yeni bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları, vb) siyasi figürler değil, daha çok bölgenin, yerelin kanaat önderleri ya da kitlelere yön verebilecek, onları etkileyebilecek rol model insanlardan oluşacak. Bir başka deyişle, Anadolu ile İstanbul arasında bir hemşehri, akraba köprüsü kurulacak. Doğal olarak, tüm bunlar da siyasetin bir başka çekişmesini tetikleyecek. Nasılını deneyimli politikacılar anlatıyor:

Haberin Devamı

“Seçim dönemi için bütün partiler İstanbul’da konuşlanacak. Eskilerle birlikte 500-600 milletvekili gelecek, alanda olacaklar. Ve bunlar Meclis’in üç sosyal tesisinden yararlanmak isteyecek. Yetmeyeceği için de partiler arasında bize yer kalmadı diye çekişme yaşanacak. Daha önce bazı yerel seçimler öncesinde olduğu gibi. Aynı şekilde kamudan gelenler olacağı için kamuya ait sosyal tesislerde de yer sıkıntısı yaşanacak. Bu arada bütün siyasi aktörler ile siyaseti etkileyebilecek insanlar ve illerin temsilcileri bir araya geldiği için de doğal olarak ihtiyaç listeleri çıkacak, iller arası ya da gruplar arası çekişmeler, pazarlıklar olacak.”

Haberin Devamı

Yani, önümüzdeki bir buçuk ayda siyasetin kalbi İstanbul’da atacak, daha doğrusu Ankara İstanbul’a taşınacak... Dolayısıyla da her seçim öncesinde partiler açısından hem kendi seçmenlerini motive etmeleri ve safları sıklaştırmaları hem de sandığa sahip çıkmaları açısından yaşanan teyakkuz durumu İstanbul’daki yarışta kullanılacak dil, üslup ve tavır da dahil olmak üzere tam anlamıyla genel bir seferberliğe dönüşmüş durumda...