Ankara patlaması ve Afrin sonrası

Ankara’daki Yeğenbey Vergi Dairesi’ne yönelik bombalı terör eylemini soruşturan güvenlik birimleri, geçtiğimiz hafta bu olayı aydınlattı.

Önce “sabotaj” açıklaması yapılan, daha sonra elde edilen bulgularla terör eylemi olduğu anlaşılan saldırıyla ilgili polis ve istihbarat birimleri, detayları tek tek tespit etti.

Çalışmalarda teröristlerin, Ankara-Şanlıurfa hattını kullanan yabancı kaynaklı terör hücresi içinde yer aldıkları belirlendi.

Saatli bombayla hazırlanan düzenekle gerçekleştirilen saldırının Zeytin Dalı Harekatı’na misilleme olarak yapıldığı değerlendirilirken, veriler, eylemin benzerlerine göre “sıradan” olmadığını gösteriyor.

Suriyeliler başrolde

Valize yerleştirilen patlayıcının infilak ettiği saldırının “tamamen Suriyelilerce planlanıp organize edilen eylem olduğu” ortaya çıkarıldı.

Ebu Serdar kod adını kullanan ve YPG içinde faaliyet yürüten Suriye vatandaşı Alan Chuckmaus tarafından planlanan saldırıda, eylemci Ersen Ertogan’ın eylemden iki hafta önce Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesindeki sınırdan yasa dışı biçimde Türkiye’ye sokulması, eylemde kullanılan patlayıcının hazırlanması, hazırlanan patlayıcının eylemden önce Adana-Aksaray üzerinden Ankara’ya getirilmesi, Ankara’da saklanması, eylemci Mardinli Ertogan’ın Şanlıurfa’dan Adana-Aksaray güzergahıyla Ankara’ya ulaştırılması, eylem hedefi olarak belirlenen Çukurambar’daki vergi dairesinde Ertogan’ın Suriyeli Chuckmaus’la birlikte bir kaç kez keşif yapması gibi tüm detayların Suriyelilerce hazırlanıp planlandığı ve uygulamaya konulduğu anlaşıldı.

Saldırının organizatörü olarak aranan firari terörist Chuckmaus’un, Türkiye’deki akraba ve yakın çevre bağlantılarını kurup planladığı eylemle ilgili gözaltına alınan 22 şüpheliden 9’u Türk, 13’ü Suriyeli.

Çekirdek kadro olarak tanımlanan eylem grubundaki tek Türk eylemci Ertogan.

Türk şüpheliler, “yancı” olarak tanımlanan, eylem hücresine yardım ve yataklık eden gruptan.

PKK/PYD - El Muhaberat

Bu tespitleri bir köşeye koyup madalyonun diğer yüzüne bakmak gerekiyor.

PKK’yı kuran Abdullah Öcalan’ın 1979’da Suriye kaçmasıyla birlikte, Şam yönetimi Türkiye-PKK mücadelesinde önemli belirleyici rol üstlendi her zaman. Öcalan, yaklaşık 19 yıl boyunca örgütünü Şam yönetiminin sıcak desteğiyle bu ülkenin topraklarından yönetti. Dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad, PKK’nın Kuzey Irak’a yerleşmesinde ve İran’ın PKK’yı desteklemesi sürecinde aracılık yaptı.

Suriye, bir dönem PKK’yı “terör örgütü” ilan etmesine karşın, göstermelik biçimde Bekaa Vadisi’ndeki kampı kapattırdı. Ancak, Öcalan’ı Şam’da uzunca bir süre misafir etti.

Ayrıca, Türkiye’nin bölgedeki etkinliği, GAP üzerinden gösterdiği ekonomik ve siyasi gelişmeler, Şam yönetimini her dönem rahatsız etti. Bu rahatsızla birlikte Esad yönetimi, Öcalan ve PKK’yı Türkiye’ye karşı kullanırken, diğer yandan da bölgenin en etkin istihbarat servisi El Muhaberat’ın faaliyetleriyle Türkiye’ye kapı arkası mesajlar verdi hep. Bu süreçte, Suriye Gizli Servisi El Muhaberat, “devşirdiği” Türkler üzerinden bu topraklarda yaşanan bazı terör eylemlerinin planlayıcı ve uygulayıcısı oldu.

TÜRKİYE’NİN HEDEFİ

PKK/PYD ile Şam yönetiminin arasındaki bağlantı ayrı bir yazı konusu olur.

Buna karşın, PYD ile silahlı gücü YPG’nin, Suriye’de başlayan iç savaş sonrasında ülkenin kuzeyine yerleşmesinde Esad yönetiminin olanak sağladığını söylemek yanlış olmaz.

Şam yönetiminin, PKK/PYD bağlantısıyla birlikte diplomasideki “kazan-kazan” ya da “düşmanımın düşmanı, dostumdur” stratejisi, önümüzdeki dönemde Türkiye için önemli risk haline gelecek.

İşte bu nedenle, Çukurambar’daki vergi dairesine yönelik YPG’li Suriyelilerin organize ettiği terör eylemine dikkat çekmek gerekiyor.

Bu soruşturmada elde edilen bulgular, “Bazı grupların Türkiye’de terör eylemi organize edebilecek konuma ulaştıklarının” fotoğrafını ortaya koydu.

Terör eylemini planlayan Suriyeli ve YPG’li Chuckmaus’un Suriye-Türkiye arasında bir terör eylemini gerçekleştirebilecek ortamı bulması devletin ilgili birimlerinin dikkatini çekmeli.

Resmi rakamlara göre 3.5 milyon, resmi olmayan rakamlara göre 5 milyon Suriyeli’nin halen Türkiye’de yaşadığını unutmamak gerek.

Savaş mağdurlarına kucak açan Türkiye içinde operasyon yapmak isteyenler elbette olacaktır.

Eldeki verilerle oluşturulan tabloda, El Muhaberat ve terör örgütlerinin Suriye’deki iç savaştan yararlanarak Türkiye’ye giren kaynaklarını kullanma ihtimali gözardı edilmemeli.

Türkiye açısından bu tip saldırılara karşı ciddi istihbarat çalışması yapma zorunluluğu var.

Özellikle Afrin operasyonu ve sonrasındaki olası faaliyetlere karşı dikkatli davranılması gerekiyor.

İstihbarat ve polisiye önlemlerle birlikte, göç-göçmen uygulamalarının sağlıklı yürütülmesi de büyük önem taşıyor.