Annelikte Jenerasyon Farkı

Babaannemle kendime bakıyorum da çocuklarımızı nasıl farklı büyütmüşüz-büyütüyoruz. Bana müdahalelerinden geçmişte babamları nasıl yetiştirmiş olduğunu görebiliyorum.

Ah babaannem, can babaannem, benden nasıl farklı, anneliklerimizde ortak nokta bulmakta çok zorlandığım babaannem. Çocuklarını masallarla, kendi uydurduğu öykülerle büyütmüş, oyuncağın topaçtan-bilyeden ibaret olduğu dönemde ebeveynliği üstlenmiş, benim şimdiki anneliğimi susarak ama içinde fırtınalar koparak izleyen babaannem.

Onun anneliği yedirmek, temizlemek, terbiye vermek üzerine kuruluyken, benimki istediği kadarını yedirmek, kirliliği kabul etmek, başkalarına göre terbiyesizlik (öptürmemek, oyuncağını paylaşmamak) olanı çocuğumun kendi seçimi diyerek yetiştirmek. Ona göre “A çok ayıp.”, bana göre “İzin vermediğin sürece kimse sana dokunamaz.” Ona göre misafirlik “Aman çocuğum dikkat et vazoya.”, bana göre “Şu vazoyu bir süreliğine mutfağa götürebilir miyiz? Biz gittiğimizde yine çıkarırsınız.” O der; “Üşürsün evladım giyeceksin. Boğazın ağrır soğuk içme. Sakın kışın dondurma yeme.” Ben derim; “Hava soğuk, hangisini giymek istersin? Soğuk ama dene, yavaş iç boğazın acıyabilir. Dondurmayla kendini tıkama sonra yemek de yiyeceksin.” Onda “Aman evladım düşersin, elimi tut.” Bende “Dikkatli tırman, ihtiyacın olursa seslen, yardım edeyim.”

Şimdi genel olarak baktığımda geçmiş dönem ebeveynliği, korumacı-öğretici-eğitici, şimdiki ise çocuğun bireyselliğini kabul eden, çocuğun da fikri olabildiğini gören ve ona saygı duyan bir tutumda. Günümüzde çocukların acıkmayı hissetme hakkı var. Daha da ileriye gidersek, doyduklarını fark etme hakları da var. Babaanneme göre benim çocuklar günde on kere acıkıyor mesela, sürekli bana ‘‘Yedir bunları artık.’’ veya ‘‘Bu kadarla doymamışlardır, daha yedirmeye devam et.’’ diyebiliyor. Bense, acıkıp-acıkmadıklarını, doyup-doymadıklarını, seçenekli olarak ne yemek istediklerini sorup, onların tercihleri doğrultusunda ilerliyorum.

Benim için oğullarımla oyun oynamak ne kadar kıymetliyse, babaannem için mutfakta yemek pişirmek, meyve soyup getirmek, keki fırından alıp yedirmek, kıyafetlerini jilet gibi ütülenmiş giydirmek o kadar değerli. Benim için ne kadar onlara keşfetmeleri için fırsat vermek mühimse, babaannem için tehlikeleri ortadan kaldırmak o kadar gerekli. Benim için ne kadar kendilerini sevmeleri ön plandaysa, babaannem için bir o kadar el alemin onları sevmesi, yargılamaması, onlar hakkında olumsuz konuşmaması o kadar ehemmiyetli.

Ben bebeklikten itibaren birey olsunlar, sevildiklerini hissetsinler, ileride özgüvenli kişilere dönüşsünler diye çabalarken, babaannem onlar daha çocuk, önce doyur-giydir büyüt, sonra onlar sağlıkla büyüdüklerinde kendi kararlarını alırlar düşüncesinde. Ama şöyle bir gerçek var; onlar ne kadar özgürce, yargılanmadan, seçimlerinden korkmadan istedikleri doğrultuda kararlar almaya alışırlarsa ileride de o kadar bağımsız, kendilerine güvenen, başarılı, mutlu bireylere dönüşürler. Bir düşünün... Çocuğunuzun kendi kararlarıyla hayatını sürdürmesine ne kadar izin veriyorsunuz? O’na saygı mı duyuyorsunuz, yoksa kendi eşyanız gibi mi davranıyorsunuz?

Yeni nesil annelik mi? Eski kafa ebeveynlik mi? Babaannem ve ben bambaşka iki karakteriz. Belki de ortak tek özelliği olan iki uç anneyiz. İkimizin jenerasyonu arasından ne farklı annelik tarzları gelmiş, geçmiştir. Anneminki gibi... Yerine göre hepsinin doğruları ve yanlışları var bence. Bizim hatalarımızı, bizim çocuklarımız büyüdüğünde daha net göreceğiz. Belki de doğru diye savunduklarımızın, o kadar da bağımlısı olmamamız gerektiğini fark edeceğiz. Ama hepimizin sarsılmaz ve en değerli ortak noktamız çocuklarımıza olan sevgimiz. Tabii hepimiz kendimizce seviyoruz. Eh kendimizin doğrularıyla büyütüyoruz. Kendi düşüncemize göre iyiliklerini istiyoruz. Yanlışlarımızla, doğrularımızla onları yetiştirirken kendimizce muvaffak oluyoruz çünkü tüm davranış kalıplarımızda (olumsuzlarda bile) sevgiyi barındırıyoruz.

Ama şunu da unutmayın... Ele göre, çocuğun tavırlarına-davranış kalıplarına-etrafa tutumuna bakarak ona karşılık vermemelisiniz. Tıpkı ‘En Mahrem Hikayeme Hazırlık: DOĞUM’ kitabımda yazdığım gibi: ‘‘Bir annenin çocuğuna duyduğu sevgi değildir saf olan. Bir sevgi ancak koşulsuz olursa saf olur. Onu her zaman, ne pahasına olursa olsun koşulsuz sevin. Koşullar sevgiyi kirletir.’’

Haberin Devamı

https://www.facebook.com/bebekolduannedogdu/

Haberin Devamı