Kayseri Aydın Kalkan: "Öğretmeni Aktör Olarak Görmeyen Performans Değerlendirmesi Kabul Edilemez"

Aydın Kalkan: "Öğretmeni Aktör Olarak Görmeyen Performans Değerlendirmesi Kabul Edilemez"

19.01.2018 - 15:19 | Son Güncellenme:

.

Aydın Kalkan: Öğretmeni Aktör Olarak Görmeyen Performans Değerlendirmesi Kabul Edilemez

Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, "Öğretmeni aktör olarak görmeyen performans değerlendirmesi kabul edilemez" dedi.
Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı 1. dönem değerlendirme toplantısı düzenledi. Şube binasında düzenlenen toplantıda konuşan Kalkan, "Kanuni dayanağı olmayan, öğretmene, öğrenciye ve eğitime somut hiçbir katkısının olmayacağı açık olan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki ısrar, hatalara ve mağduriyetlere yol açacaktır. Öğretmene not vererek değerlendirme çabası, daha önce farklı bir şekilde denenmiş ve okullarda huzurun kaçtığı, motivasyonun bozulduğu, iş barışının sarsıldığı çok net bir şekilde görülmüştür. Motivasyon üretmek yerine motivasyonu bitirmek anlamını taşıyan bir içerikle performans sistemi kurulacağını düşünmek, hem yorucu hem de yıpratıcı süreçlere kapı aralayacaktır" ifadelerini kullandı.
"İstihdamda zorluk çekilen bölgelerde cezbedici yöntemler uygulanmalıdır"
Kalkan, "İstihdamda güçlük çekilen bölgelerde en önemli sorun, kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamasıdır. Söz konusu bölgelerde bir öğretmenin görevde kalma süresi ortalama 1,5 yıldır. Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim ve öğretimde ciddi sıkıntılara sebebiyet vermektedir. Bu bölgelerdeki öğretmen açığının kapatılması amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü getirilmesine rağmen, bunun kalıcı bir çözüm getirmediği görülmektedir. Eğitim çalışanlarına, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması bakımından hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyeti gidermesi bakımından zaruret arz etmektedir" şeklinde konuştu.
"Eğitim yöneticileri işveren muamelesi görmemelidir"
Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Kalkan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sosyal güvenlik, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı çerçevesinde mesleki ve teknik eğitim veren kurumlar başta olmak üzere, eğitim kurumlarının müdürleri, işveren/işveren vekili sayılmakta; bu durumda (işletmelerde mesleki eğitimi bırakan öğrencinin/işletme sahibinin zamanında bilgi vermemesi gibi) kendi kusurlarından kaynaklanmayan haller nedeniyle yüklü miktarda idari para cezalarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Eğitim kurumları müdürlerinin kasten işlenenler hariç olmak üzere, bireysel sorumluluklarını gideren bir düzenleme konusunda SGK ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nezdinde adım atılmalıdır. Yapılan alan değişikliği çözüm getirmemiş, problemi büyütmüştür
Alan değişikliğinin sadece 540 saatlik Zihinsel Engelliler Sınıfı Öğretmenliği Eğitim Programı’nı tamamlayanlar ve kapatılan alanlarda görev yapanlarla sınırlı tutulması, eğitim çalışanlarını hayal kırıklığına uğratmıştır. Eğitim-öğretim desteğinin sadece özel öğretim kurumlarıyla sınırlı tutulmaması, resmi öğretim kurumları ile resmi kurum öğrencilerinin de aynı destekten faydalanması sağlanmalıdır. Bu durum, resmi öğretim kurumlarının niteliğinin artırılmasına ve nitelik artışı getirecek rekabetin gelişmesine olumlu katkı sağlayacaktır. Hali hazırda eğitim kurumları yönetimlerinin kullanımına tahsis edilmiş bir ödenek mevcut değildir. Hizmetli/özel güvenlikçilerin ücret, vergi ve sosyal güvenlik primleri, basit onarım, günlük rutin giderler, internet faturaları ödemeleri, sosyal faaliyetler için yol ve benzeri giderler, kırtasiye masrafları gibi zorunlu harcamalar, Okul-Aile Birliklerine yapılan bağışlardan karşılanmaktadır. Bu durumda da okul yöneticilerinin, Bakanlık genelgeleriyle bağış konusunda eli kolu bağlanmaktadır. Okulların kendi kullanımlarına sunulmuş herhangi bir ödenekleri olmadığı dikkate alındığında, zorunluluk arz eden mal ve hizmet alımlarının ne şekilde karşılanacağı sorunu halen izaha muhtaç olup çözüm beklemektedir. Kamusal alan yalanıyla yıllarca kadınlara ve kız öğrencilere uygulanan kılık-kıyafet dayatması, verdiğimiz mücadele, yaptığımız eylem ve etkinlikler sonucunda kaldırılmış, kamuda çalışan kadınlara yönelik ‘başı açık’ ibaresinin yönetmelikten çıkarılmasıyla kadının kamu hizmetine katılımında bir engel aşılmış; Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te de yapılan değişiklikle öğrencilere kılık-kıyafet dayatmasının kaldırılması son derece önemli bir adım olmuş ve bir yasak daha tarihe karışmıştır. Çerçeve yönetmelikte de acilen değişiklik yapılmalı ve sivil itaatsizlik gerekçelerimizden olan erkek kamu görevlilerine de kılık-kıyafet dayatmasından vazgeçilmelidir. Bakanlığın bütün birimlerinin, özellikle siyasi ve idari liderlerinin, sendikalar ve diğer sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, eğitim alanındaki diğer paydaşlarla daha etkin bir iletişim ve iş birliği içerisinde olması yönünde irade kullanmaları uygun olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yükseköğretim kurumlarıyla, akademik çevrelerle ve sendikalarla sık aralıklarla bir araya gelmesi, belirlenecek politikaların isabet oranının artmasını sağlayacak, kabul düzeyi yüksek kararların alınmasına yardımcı olacaktır. Özellikle, eğitim mevzuatını ve personeli ilgilendiren düzenleme ve uygulamalar, müfredat değişiklikleri gibi başat konularla ilgili çalışmaların ve alınacak kararların bu iş birliği ve paydaş sıfatı üzerinden birlikte gerçekleştirilmesi, sonuçların birlikte analizi ve sonuçlara dair eleştirilerin de birlikte üstlenilmesi gibi demokratik toplumlara özgü birlikteliği de beraberinde getirecektir."