Cadde 94 YILDIR KADIN-ERKEK iLiŞKiSi DEĞiŞMEDi

94 YILDIR KADIN-ERKEK iLiŞKiSi DEĞiŞMEDi

28.07.2014 - 19:35 | Son Güncellenme:

ÜÇ kuşaktan, üç adam; 90’ını devirmiş gazeteci-yazar Aydın Boysan, 60’larında oyuncu Mustafa Alabora, 30’larında fotoğrafçı Mehmet Turgut...

94 YILDIR KADIN-ERKEK iLiŞKiSi DEĞiŞMEDi

Üçlü ilk kez Turgut’un ‘46’ dergisi için bir araya gelmiş, dostlukları derinleşmiş; beş yıldır da rutine dönüşmüş...
HER hafta sanattan politikaya, mimariden İstanbul’un ağaçsızlığına kadar her konuyu masaya yatıran üçlüye, kadın-erkek ilişkisini ve aşkı sorduk... Yılların sohbet adamı Aydın Boysan, hemen devreye girdi:
“Hayır, hayır bizim aramızda çapkın yok. Biz çapkınlığı sevmeyiz, hayatta da yapmayız. 1949 yılından beri evliyim. O zamandan beri saygıyla ve sevgiyle bir arada bulunmaktayız.”

Haberin Devamı

ÇAPKINLIGI SEVMEYiZ, HAYATTA YAPMAYIZ

Mehmet Turgut, Mustafa Alabora ve Aydın Boysan, CADDE’ye konuk oldu... Üç adama ‘kadınları’ sorduk, “Bizim aramızda çapkın yok” dediler

30’larındaki fotoğrafçı Mehmet Turgut, 60’larındaki usta oyuncu Mustafa Alabora ve 90’ını devirmiş gazeteci-yazar Aydın Boysan...
Üç farklı kuşaktan bu üç adam, ilk olarak Mehmet Turgut’un ‘46’ dergisi için bir araya geldi; son beş yılda da baba-oğul gibi oldular...
Biz de Ramazan Bayramı vesilesiyle bu üçlüyle buluştuk; dostluklarından eski bayramlara, kadın-erkek ilişkilerinden, aşka dair her şeyi konuştuk.

Bu üçlünün yolu nasıl kesişti?
Mehmet Turgut: Bizi kader Mustafa Hoca ile “Babam” diyorum ben, bir şekilde bir araya getirdi. O da beni Aydın Abi’yle tanıştırdı ama tabii söyleşiler yapalım, seminerler verelim diye başlamadık. Bu bir proje değildi, tamamen organik yani... Biz oturup, keyifle sohbet ederken, akşam yemeklerini beraber yerken, aynı meyhanede buluşmalarımız insanların dikkatini çekti. Sonrasında markalar, bankalar birçok kurum davet etmeye başladı...

Ne sıklıkla buluşuyorsunuz?
M.T.: En az haftada bir gün.
Aydın Boysan: Namazdan daha önemli bu, farz bu bu farz (gülüyor)...

Haberin Devamı

Sizin için bu buluşmaların en keyifli yanı ne?
A.B.: İnsanlar arasındaki ilişkilerin zarafeti, inceliği... İlişkilerin en önemli yanı, insancıl yanlarının fışkırmasıdır.


Bu sohbetlerin sizlere katkısı ne oluyor?
M.T.: Kendi adıma şunu söyleyebilirim; espri zekası diye bir şey var, o seviye mesela giderek bende yükseliyor. Başlarda bu kadar çok konuşmuyordum. Espri yeteneğin gelişince, doğru anda doğru espriyi yapıyorsun.
M.A: Çok doğru; zeki arkadaşlar, zekayı geliştirir. Benim hayatımda da Müjdat Gezen ve Savaş Dinçel zekamı geliştirmiştir. Onun dışında çok sevgili bir çocuk tanıdım... Mehmet, oğlum oldu... Öbür oğlum da Mehmet. Mehmet Ali’ye de dedim, “Benimle iyi geçinmezsen, seni reddederim, onu alırım” diye.
Aydın Abi zaten bir derya... Bir edebiyatçı, bir hayat felsefecisi, bir zeka pırıltısı... Ona hayranlığım 20 sene önce başladı. Cuma masaları vardı Fethi Naci’nin kurduğu, birinde bir espri yaptım, sonra “Biraz kaba mı kaçtı, sizi kırdım mı” dedim; “Benim öyle kirliliklerim yoktur” yanıtını verdi. O zaman dedim ki, bir dervişle karşı karşıyayım...

Haberin Devamı

Sohbetleriniz genelde ne üzerine oluyor?
A.B.: İnsani bütün konular, insancıl bütün sorunlar üzerine.
M.A.: Sanattan, politikadan, resimden, mimariden, İstanbul’un ağaçsızlığından; her şeyden...
A.B.: Ve söylemediği bir şey var; hanımlardan...


En çapkın kim?
M.A.: Aydın Abi..
A.B.: Hayır, hayır bizim aramızda çapkın yok.
M.T.: Biz çapkınlığı sevmeyiz, hayatta da yapmayız.
A.B.: Eşimle evlendiğimiz yıl, 1949... O zamandan beri saygıyla ve sevgiyle bir arada bulunmaktayız.

KARIMDAN ÖDÜM KOPAR
Aydın Bey, günümüz ilişkilerini nasıl yorumluyorsunuz?
A.B.: Cumhurbaşkanı değişti, başbakan değişti, kadın-erkek ilişkilerinde hiçbir şey değişmedi.
M.A.: Şöyle değişti: Aşk bitiyor galiba. Daha kolay oluyor her şey. Aşk deyince de, sadece kadın-erkek aşkı değil; bazı insanlar Allah’a aşık oluyorlar, sanata aşık oluyorlar, doğaya aşık oluyorlar. Ulaştığın zaman bitiyor, nazik nokta o.
A.B.: 65 senedir hâlâ karımdan ödüm kopar benim...
M.A.: Baba o aşk değil, korku, korku...
A.B.: Aşk olmazsa o da olmazdı! Karmaşıktır bu iş; aşk da var içinde, saygı da var, sevgi de, alışkanlık da.

Haberin Devamı


Hiç tartışıyor musunuz?
M.A.: Bir kere ben Aydın Abi’yle tartışmam; saygımdan dolayı. Mehmet de çok saygılı ve bizden küçük olduğu için, aramızda tartışmalar olmaz.
A.B.: Biz tartışmayız, deşeriz her şeyi... Üstelik aynı fikirde olma kaşınkanlığını aramayız.


Bu ekibe dahil olmak için ne yapmak lazım? Arada konuklarınız oluyor mu?
M.A.: Tabii ki oluyor ama onlar bu üçlünün devamı değil, onlar konuk.

AYDIN BOYSAN’DAN NARLIKAPI CACIĞI TARİFİ

Çıplak bir hıyar elde... Kabukları soyulduktan sonra, keskin bir bıçakla döndüre döndüre vurulacak. Elinizi kesmek yok...

Süzme yoğurt olacak. Deliler gibi çırpılacak o yoğurt, akıcı bir hale gelecek. Badema, sarımsak ha-vanda dövülecek. Sarımsak, o derece acımadan dövülecek ki, akıcı bir hale gelecek. Hıyar tuzlanacak, sarımsak ve yoğurtla iyice karıştırılacak. Su katiyen konmaz. Naneyi de unutamam, ayıptır... Buzdolabına konulacak. Buz konmadan içilecek.

Haberin Devamı


BAYRAM ETMEK ÇOK ÖNEMLi

“Nerede o eski bayramlar?” deriz hep, siz çocukluğunuzun bayramlarını nasıl hatırlıyorsunuz?
M.A.: Biz söylemeyiz, Aydın Abi de söylemez. Aydın Abi’nin hayranlık duyduğum taraflarından birisi de, hep ileriye bakması. “Ah nerede o eski bayramlar, eski ilişkiler” demek, iyi bir şey değil. Dünya hep yeniye doğru gidiyor.
A.B.: Ben doğduğumda Vahdettin hâlâ padişahtı... 1921 benim doğumum. Türkiye Cumhuriyeti daha ortada yok, ben doğdum.
Ve doğduğum yer Samatya... Annem ilkokul öğretmeniydi, dört sene bana öğretmenlik yaptı. Biz kenar mahallelerin, tutumlu ailelerin çocukları, fevkalde aşk ve şevkle okuduk.
Hayatımın hiçbir döneminde, her türlü berbat olaylarda, iki kanserden kurtulmuş olmaktan da bana hiç fenalıklar basmıyor.
Ben ömrümde talihimden şikayet etmedim hiç, hâlâ da ettiğim yok. Talihim bana büyük mutluluklar verdi.
M.T.: Ben Ankaralıyım. Bütün bayramlarda bizim evde toplanılırdı. Babam ve dedem rahmetli olduktan sonra bütün aileyi bir arada tutan kişi oldu. O yüzden bayramları hep kalabalık hatırlıyorum. Ben de öyleyim, evimde yemekler veririm, arkadaşlarımı bir araya getiririm.
M.A.: Esat diye bir arkadaşım var, o bana üç sene önce çok güzel bir isim taktı: Tutkal Mustafa. Herkesi birleştiren yani... Bu üçlünün ortak özelliği de o... En yoksul olduğumuz zamanlarda bile bizim evlerimizde yemekler yenirdi.


Sizce bayram sofraları nasıl olmalı?
A.B.: Sofra bahaneydi, hâlâ da bahanedir. Bayramları da, bayram ziyaretlerini de önemseten şey; insanların ilişkilerini ısıtmak için fırsat aramasıdır. Bayram etmek çok önemli...