Ceren Şehirlioğlu

Ceren Şehirlioğlu

ceren.sehirlioglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Serkan Ercan’ın İz TV’deki ‘Gidiş-Dönüş’ belgeselinde önceki gün konu Kadıköy’dü. Ercan, Kadıköy’ün klasik mekanlarını gezdi tanıttı. Tabii Akmar Pasajı ana bölümlerden biriydi. Tek tük kalan müzik dükkanlarına uğrandı, ‘Esnafın dertleri dinlendi’.
Bir şikayet şuydu: “Hiç kıymet bilmiyoruz. CD çıkınca kaseti attık. Mp3 çıkınca CD’leri attık. Kimse plak almıyor artık mesela!”
Düşündüm. Kıymet bilen insan olmak için ne yapmalıydım? Zaten konunun Akmar olmasıyla derin bir zaman yolculuğuna çıkmışken, eski kasetlerimle dolu çekmeceleri aklıma getirdim. Radyolardan başını sonunu kaçırarak çektiğim ‘karışık’lar, Zihni, Atlantis ya da Ankara’da Süleyman abiden alınmış fotokopi kapaklı Offspring, Alice in Chains, Stone Temple Pilots kasetleri (o zamanlar bu insanlar albüm çıkarır çıkarmaz Türkiye’ye gelmiyordu)... Bunları ‘kıymet bilmek için’ uzun süre çekmecede olmasa da bir kutuda sakladım. Sonra aldığım yeni müzik setinde kasetçalar olmadığını fark ettiğimde kutudan kurtulmaya karar verdim. CD’nin de benzer bir hikayesi var. Plak almayarak ayıp eden insan olmamın sebebiyse bir keresinde pikap almaya heveslenip fiyatını duyduğumda koşarak uzaklaşmamla ilgili.

BUGÜN NOSTALJİ İÇİN NE YAPTIN
Bedava müzik düşmanı
Geçmişe değer vermek çöp evde yaşamak değil. Kasetçiler CD çıkınca, CD satanlar MP3 teknolojisiyle battıysa bu da hovarda dinleyicinin ihaneti değil. Onların uyum sağlayamaması. Küçük esnafın tavrı müzik endüstrisinin düştüğü durumu da yansıtıyor. Bedava müziğin her türüne korsanla mücadele bayrağı açmak yerine teknolojiye uyum sağlayan ayakta kalıyor. İnternet radyolarını, paylaşım sitelerini düşman değil müttefik ilan eden kâr ediyor.
Ben de bundan sonra gidip kasete para verirsem, walkman’i bir aksesuar olarak kullanmak istediğim için olur.

Haberin Devamı

Akmar kalesi düştü
Akmar esnafının bir diğer isyanı da “Burası hep metalcilerle anıldı maalesef. Ama öyle değil!” Sadece ‘metalcilerle’ anıldığı 90’lı yıllarda altın çağını yaşamış bir yer için bunu söylemek kıymet bilmezlik sayılmıyor mu? Akmar Pasajı bir on yıl boyunca müzik yapmak isteyen insanların enstrüman çalmayı öğrenmesinden tutun, istediği kadar ahkâm kesmesine yetecek rock literatürüyle donanmasına hizmet etti. Alt kültürle haşır neşir olan bir sürü insan hayata başka açılardan da bakılabileceğini görerek geçirdi ergenliğini. 2002’de polisin girip siyah tişörtlü kim varsa satanist diye tutup götürmesi, Fahrenheit 451’de kitapların yakılmasıyla aynı yapıda kafaların yarattığı bir manzara.
Keşke şimdi de sadece ‘metalcilerle’, sadece ‘emo’larla, sadece sanatçılarla, şairlerle, yazarlarla, müzisyenlerle anılan yerler olsa. Bizim de St Germain’imiz, Camden Town’umuz, Red Light District’imiz olsa. Bunlara alternatif Cihangir, Kadıköy, İstiklal Caddesi var.
Akmar’ın can çekişmesinde, nostaljiye takılıp kalan müzisyenlerin, zamanı takip edemeyen yöneticilerin izi var. “Kıymet bilmek”, “Hey gidi günler hey” gibi kalıplara takılan akıllar bugün önümüze temcit pilavı gibi eski şarkıların ısıtıldığı albümler koymaya yarıyor ancak.