Fatih Türkmenoğlu

Fatih Türkmenoğlu

fturkmenoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir Türkiye mozaiği :  HATAY
Hatay, ya da hep karıştırılan merkez ilçesi Antakya’dayım. Hatay ilinin köyleriyle birlikte nüfusu 1.5 milyona dayanmış durumda. Güneydeki son ilimiz; Akdeniz’in son noktası, Güneydoğu’nun sınırı. Yemekler enfes, insanlar son derece sevecen. İki gün oldu, o kadar çok yere gittim, sayısız röportaj yaptım; hâlâ “iyi ki buradayım” diyorum!

Eski adı “Antiochos”

Antakya, Amik Ovası’nın başladığı yerde, Amanos ve Habib-i Neccar Dağları arasında, Suriye Kralı 1. Seleukos tarafından kurulmuş. Tarih: M. Ö. 4. Yüzyıl. Şehir ismini, kralın babası “Antiochos”dan almış. 1516’da Osmanlı şehri olan Hatay, 1918’de Fransız işgaline uğradı. Tarih kitaplarından hatırlayacaksınız, 1938’de “Bağımsız Hatay Cumhuriyeti” kuruldu. 1939 yılındaysa, Devlet Meclisi kararıyla Hatay Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlandı.
Hatay’a bayıldım ben. Her yerine. İnsanına, tarihine, yemeğine, hikâyelerine...
Misal Harbiye, ya da yerel halkın söylediği şekliyle “Şellale”. Şelâle güzel, yanındaki çay bahçesi keyifli; ama öyküsü muhteşem.
Mitolojiye göre Apollon, Su Perisi Defne’ye burada âşık olur. Defne istemez, Apollon onu takip eder. Defne, Toprak Ana’ya yalvarır, “ne olur beni koru, beni sakla” der. Toprak Ana da onu defne ağacına dönüştürür. O ağaç da, işte bugün burada bulunan ağaçlardan biri!

Harbiye’nin sanatçıları

Haberin Devamı

Hatay’ın Harbiye denen semtinde uzun zaman geçirdim. Hem dinlendim, yedim içtim; hem de halkla sohbet ettim, yeni dostlar edindim.
Birbirinden ilginç sanatları icra eden sanatçılara ev sahipliği yapıyor Harbiye. Biraz heykel sanatından zevk alıyorsanız, misal Abdullah Özalp ile tanışmanızı öneririm. Abdullah işine âşık, tutkuyla bağlı bir sanatçı. Onun işlerine de ayrıca bayıldım.
Yörede eski usül ipekçilik yapılıyor hâlâ. Fularlar, gömlekler, kravatlar almak isterseniz, gene adres Harbiye. Hatta Yusuf Güzel’i bulursanız, tezgâhta denemesi bedava!
Bir de sikke yapan bir atölyeye gittim. Acayip güzel şeyler yapıyorlar. Aziz Süner’le karşılaşırsanız eğer, hem onun hayvanat bahçesine çevirdiği bahçesini hem de olağanüstü işlerini görebilirsiniz. Aman Aziz Bey’in azgın köpeklerine dikkat!

Nasıl gidilir?
İstanbul’dan direkt uçak seferleri başladı; eskiden olduğu gibi Adana’ya uçup sonra da en az üç saat araba kullanmaya gerek yok artık. Havaalanı da şehre oldukça yakın. 


Ne yenir?
Zeytinyağlı yemekler, nar ekşili salatalarla Hatay mutfağı yıkılıyor. Ayrıca patlıcan dolmasını da ihmal etmeyin. Samandağ sahilinde ve Harbiye’de meze-balık da yapabilirsiniz. Zeytinyağı ve baharatlar gerçekten çok lezzetli. Bolca humus ve her tür zarzevatın reçelini yiyin. En güzeli, Meri Saati’nin elinden çıkmış olanlar.  O kabaklar neydi öyle! Bir de künefenin hası burada. Hataylılar “kadayıf” diyorlar. Peynirinin tuzsuz oluşundan mıdır nedir, acayip lezzetli. Üstüne de bir bardak şalgam; oldu bitti işte!

Haberin Devamı

NELER YAPILIR?

 Antakya Müzesi muhteşem. Uzun zaman ayırın. M.Ö. 2 ilâ 5. Yüzyıl’lara ait mozaikler sergileniyor. Mozaiklerin en büyük özelliği, hiç boya kullanılmamış olması.

Haberin Devamı

Doğal renklerdeki küçücük parçalar birleşerek büyük kompozisyonlar yaratmışlar. Bir de 3 metrelik Apollon heykeli var; inanamayacaksınız...
Saint Pierre, Hac Dağları’nın kayalarına oyularak yapılan bir mağara. İlk Hıristiyanlar burada toplanmışlar, hatta bu yeni dine inananlara “Hıristiyan” denmesi de ilk kez burada gerçekleşmiş. Haç duraklarından biri.
Habib-i Neccar Cami, tek kelimeyle şaheser. 630 yılında inşa edilmiş. 
Katolik Kilisesi, gerçek bir Antakya evi. Avlusu, kuyusu, bahçedeki narenciye ağaçlarıyla çok romantik. Kilisenin rahibi, günün belli saatlerinde evi ziyarete açıyor. Ayrıca çok iyi Türkçe konuşuyor ve yöreye has mimari yapıyle ilgili bilgiler veriyor.
Bolos Botros Ortodoks Kilisesi, “Türkiye’nin en güzel 10 kilisesinden biri” seçilmiş. Dolayısıyla şehrin ziyaret noktalarından biri.
İlle “bütün dinlerin ibadethanelerini gezeyim” derseniz, sinagog da var. Çok özellikli değil, ama cemaat lideri Şaul Bey’i çok sevdim.
Hıdırbey Köyü, narenciye bahçeleri ve asırlık çınarıyla filmlerden fırlamış gibi. Meydana oturup yerinizden kalkamayacaksınız.
Vakıflı, organik tarım yapılan Ermeni köyü. Çok da güzel reçeller satıyorlar.
Çevlik bence çok güzel bir yer. Maalesef açık denizde seyreden gemilerin çöpleri kıyıya vuruyor. Bir temizlik yapılıyor, üç gün sonra gene çöplük...
Vespesianus-Titus Tüneli’ne mutlaka girin. Şöyle helalinden iki saat lazım. Bir doğa harikası.
Tabii ki Harbiye; ve yöre halkının söylediği şekliyle “Şellâle”ye mutlaka gidin. Mümkünse bir tam gün geçirin. Yemek yiyin, yürüyüş yapın. Mutlaka defne yağı ve sabunu alın.
Kalmasanız da, eski sabun fabrikası olan Savon Otel’i mutlaka ziyaret edin.