JAMBO, JAMBO* MASAi MARA

Sadece, hayvanat bahçelerinde, sirklerde-ki yazık o canlıların düşürüldüğü duruma- doğal parklarda ya da belgesellerde rastlayabileceğiniz envai çeşit hayvanı bir arada görme şansına eriştim geçen hafta. Masai Mara’nın uçsuz bucaksız düzlüklerinde ne kadar basit işler içinde debelendiğimizi düşündüm sonra... Doğa çok büyük, bizse küçük...

Thompson gazeli, impala, topi, waterbuck, su aygırı, Nil timsahı, aslan, çita, leopar, fil, zürafa, zebra, yaban domuzu, deve kuşu, çakal, sırtlan, gergedan, bufalo, babun, mangust... Çeşit çeşit kuşu hiç saymıyorum. Kenya’nın Masai Mara Ovası’ndaki düzlüklerde, su kenarlarında, rüzgarla salınan uzun çayırların içinde yırtıcılar, avcılar, ürkekler, kavgacılar, umursamazlar, sinsiler ve oburlar bir arada yaşıyor.

Doğa henüz uyanmamışken hareket ediyoruz. İlk safari heyacanı, salgılanan adrenalin, bilinmeyene, serüvene uzanan sarsıntılı ve bol tozlu bir yolculuk bizi bekliyor. Dakika 1 gol 1; daha kaldığımız lodge’dan çıkar çıkmaz yolumuzu devasa bir zürafa kesiyor. Hemen sarılıyoruz fotoğraf makinelerine. Önümüzdeki günlerde onlarcasını göreceğimizi bile bile. Ne de olsa bir ilki yaşıyoruz çoğumuz, en azından benim için öyle.

Sen sen ol aracından inme!
Hava yavaş yavaş aydınlanıyor, güneş henüz kendini göstermedi. Milli Park’ın kapısına vardığımızda (girişte kuralların yazılı olduğu bir levha var. Cipinizden inip de yırtıcılardan birine yem olur ya da yaralanırsanız, sorumluluk kabul etmiyoruz diyorlar özetle. Ürperiyorum) bir parça haşadımız çıkmış durumda. Hani “Böbrek taşını düşürürsün” derler ya, o derece. Ama kimsenin şikayet ettiği yok. Bir an önce belgesellerden aşina olduğumuz canlılara kavuşmanın heyecanıyla yerimizde duramıyoruz adeta. Tam “Nerede bunlar?” derken, genç bir erkek aslan çıkıyor karşımıza. Sonrası çorap söküğü gibi geliyor. 13 üyeli bir aslan ailesi, iki genç çita ve son gün artık lodge’umuza dönerken telsizden gelen bir anonsla apar topar, bir gece önce yağan yağmurun balçığa çevirdiği yollardan ışık hızıyla geçip kedi ailesinin en nadide üyelerinden leoparı görüyoruz... O nasıl bir vurdumduymazlık, nasıl bir vakar anlatmak zor.

Dostum diye demiyorum ama...
Bütün bunları kim mi sağladı? Setur’un hazırlıklarını aylardır sürdürdüğü yeni projesi Sedventure. Kişiye özel tatil anlayışıyla yola çıkan ekibin başında, dünyada vahşi yaşam fotoğrafçılığı denince parmakla gösterilen Süha Derbent var. Dostum diye söylemiyorum ama başka bir isim de düşünülemezdi zaten. Çünkü Süha, sayısını unuttuğu Masai Mara safarilerinde her türlü canlıyı görmüş, onlarla iletişim kurmanın yollarını iyi biliyor. En iyi fotoğraf hangi açıdan, hangi mesafeden, hangi makineyle çekilir uygulamalı olarak gösteriyor. Biz de bol bol fotoğraf çekiyoruz sayesinde.
Süha’yla daha önce de konuşmuştuk bunları. “Masai Mara’ya bir gelen, mutlaka tekrar gelir” demişti birkaç kez. Bu deneyimi yaşayınca hak veriyorum dostuma. Bir yanda sularında dev hipopotamların yüzdüğü Mara Nehri, diğer yanda önümüzden geçen yaban domuzları, sırtlanlar, kuş sesleri, ateş böcekleri, ulumalar... Orada bir yerlerde, birkaç kilometre ötede bir ölüm kalım savaşı yaşanıyor belki de. Her şey basit, sistemli ve dingin... Bunu fark ettiği anda insan, kendine dönüyor. Doğanın gücü karşısında ne kadar küçük olduğunu anlıyor. Huzur buluyor. Masal diyarı gibi bir yer Masai Mara. İşte o sonsuz çayırların arasında düşündüklerim bunlar. Süha’ya katılıyorum, bir kez gören mutlaka ikinci kez gider Masai Mara’ya.

Masai Kabilesi’nden genç kızlar, kadınlar ve erkekler, yerel danslarını bizim için de sergiledi. Mutlak bir fakirlik hali ama herkes tertemiz, güler yüzlü ve sevecen.

Carnivore’ye mutlaka uğrayın

Kenya’nın başkenti Nairobi’den, bu topraklara ayak basan her turistin mutlaka gittiği Carnivore’ye uğramadan ayrılmadık. Lokantanın girişinde dev bir mangal karşılıyor sizi. Çeşit çeşit etler (deve kuşu köftesi, timsah ızgara da dahil-ki pek tatsız bir şeydi) masaya şişler üzerinde getirilip tabağınıza servis ediliyor. Mutlaka denenmeli. www.tamarind.co.ke

NEREDE KALINIR?

Olonana Lodge: İrili ufaklı pek çok kamp var çevrede. Bizim kaldığımız yerin adı, Olonana Lodge. Gerçek bir çadırda konakladık. İngiliz sömürgeciliğinin etkileri hâlâ her köşede. Her şey İngiliz usulü. Çadır son derece konforlu, yemekler leziz, hizmet vasatın üzerinde. En azından herkes iyi niyetli ve güler yüzlü. www.sanctuaryretreats.com

Kişiye özel

Sedventure, lansmanını 10 Temmuz’da Rahmi Koç Müzesi’nde yapacak. İlk turlarıysa Şeker Bayramı’nda. 19-26 Ağustos arasında Nairobi (2), Masai Mara (3) ve Nakuru’yu (2) kapsayan ‘Süha Derbent’le Kenya’da Foto Safari’ turunun fiyatı, 3 bin 990 euro’dan başlıyor. Sadece Masai Mara yok portföylerinde. Sedventure, ilerleyen günlerde Alaska’dan Norveç fiyortlarına pek çok destinasyonda alanının uzmanlarının danışmanlığında kişiye özel turlarıyla sektöre önemli bir alternatif getirecek. Setur Genel Müdürü Üstün Bey’in (Özbey) heyecanına yakından tanık olmak da güzeldi benim açımdan. İşin maddi tarafı önemli tabii ama o daha ziyade sosyal sorumluluk projesi gibi görüyor Sedventure’u ve yapacakları işleri. Amacı şiddetin, merhametsizliğin, kalp kırmanın, iletişimsizliğin tavan yaptığı günümüzde, hayvan ve doğa sevgisiyle yoğrulmuş insanların sayısını olabildiğince artırmak. Ulvi bir hedef. Yolları açık olsun...