Ergenlik dönemime denk gelen zamanlarda Türkiye’de bir kızın sarışın mavi gözlü olması güzel ve özel sayılması için yeterliydi. Dolayısıyla sanıyordum ki “Ben artık evleneyim” diye karar verdiğimde beyaz atlılar kapıma dizilecek…
Derken kriz patlak verdi… Yok, ekonomik kriz değil, ‘sıfır beden ayaklanması’ bu… Eskilerin kara - kuru dediği kız tipi birden bire popüler oldu… Hem sarışın hem uzun hem de sıskalar yırttı ama o gün itibarıyla biz minyon sarışınlar için hayat hiçbir zaman eskisi
gibi olmadı!
Kırdık dizimizi erken yaşta evlenen arkadaşlarımızdan taktikler almaya başladık… İçimiz şişe şişe, kocalarına nasıl yemek hazırladıklarını, akşamları muhakkak masaya beraber oturduklarını filan dinledik…
Yazın ayşekadın fasulyeleri salçada döndürüp dipfrize atıp kışa hazırlık yapıyorlardı mesela… Evlerinde yardımcıları da var üstelik… Sebzeler ayıklanıp önlerine konuyor, bizimkiler tencere malzemeleri atıp, iki tık tıkla dünyayı kurtarıyorlar sanki!
35 yaşına kadar mutfağa sadece tıkınmak için girmiş biri olarak gözümde büyütüyordum bu AB Plus fasulye güzellerini o dönem! Ne zaman ki evlenip arada bir de olsa yemek yapmaya başladım. Baktım yemek yapmanın öyle abartılacak bir durumu yok!
Şu var… Çalışıyorsan, üstüne gelip evde bir de yemek hazırlıyorsan…
Hele de alışveriş, yıkama, ayıklama da sana aitse tamam…
Ya da mesela bir arkadaşım var Ebru, evine davet eder 15 kişi… Hazırlar
15 çeşit… Bıldırcından kereviz kızartmasına kadar ilk kez gördüğümüz şeyler… Pilavı bile mor getirir sofraya… Ona tamam. Ebru yakında Mars’tan mantar ısmarlayıp risotto yapacak…
Bizim Dilara Koçak neredeyse mercimek unundan çikolata üretecek… Mutfakla işi olmayan Dr. Ayşegül Çoruhlu lahana frozen nobeli alacak…
Sen hem çalışmayıp hem de çekirdek ailene, soğanı döndür, sebze ve salça ekle, yanına pilav, önden çorba yapıp bununla böbürleniyorsan, otur sıfır!
Bütün bunları niye anlatıyorum? Mahsun Kırmızıgül bile sarışın sevdasından vazgeçtiyse başka kanıt aranmaz!
Sarışınlık an itibarıyla ‘out’ sıralamasının tepesine oturmuştur.
Kıvanç Tatlıtuğ’un Başak Dizer’le evlenmesi de kocaya fırın sütlaç yapmanın devrinin kapandığının resmidir! Kendisini tanımam! Sağlıklı mutfak sevdalısı olabilir! Suşi kursuna filan da gidebilir. Bilemem.
Ama kendisinden “Kıvanç dolma sever, oturup lahana sardım geçenlerde” ya da “Kıvanç’a annesinin lezzetlerini aratmamak için gül böreği açtım, bayıldı” gibi demeçler duymayacağımıza eminim…
Kızlar o halde “Haydi mutfağa” diyenlere kulak tıkayın ve çıkın oradan! Devir cool olma devri!
Haydi sokağa!
‘DİŞİSEL GERİLİM’
Yukarıdaki yazı sizi biraz olsun keyiflendirdiyse devam edin. Benim yerim bu kadar ama hafta sonu için bir önerim var: Daha önce ‘Kişisel Gerilim’ adlı kitabını bayılarak okuduğum İdil Hazal Kohen hikayesine devam ediyor…
Kahramanımız eski patronuyla aşk yaşamaya başlıyor! İlk tatillerine giderken yolda sevgilisinin eski kankası Kerim’e rastlamalarıyla başlıyor gerilim…
Kızın yanına gizlice aldığı hemoroid oturma yastığı daha uçakta Kerim tarafından keşfediliyor… Ardından Dila’nın arkadaşları kafasına “Eee evlilik?” lafını sokuyorlar…
Daha fazla ipucu vermeyeyim, ‘Dişisel Gerilim’ şu tatsız günler için iyi bir mola!
