Bir yapımcıya ya da kanala yeni bir dizi hikayesi sunarsanız,
ilk soracakları sorulardan biri, “Burada aşk hikayesi nerede? Aşksız dizi hikayesi mi olur? Sokakta biriyle konuşursanız en çok duyduğunuz cümlelerden biri şu olur: Diziler hep aynı, aşk aşk, başka bir şey yok.” Buradan şu sonuç çıkmalı, dizilerde hep aşk hikayesi anlatılıyor ve en çok onlar izleniyor. Peki öyle mi? Hayır! Aşk hikayesi çok izlenmiyor artık.
Bu çok izlenen diziler içinde tabii ki aşk hikayeleri var, ama merkezde değil. Aşk hikayesi diyebilmemiz için, konunun kadın ve erkeğin yollarının kesişmesiyle başlaması ve aşk önündeki engeli nasıl çözmeye çalıştıklarını anlatması lazım. Final de bu aşkın sonuyla biter, ya ayrılık, ya kavuşmadır. Örneğin, ‘Çukur’ aşk hikayesi gibi başlayıp, ikinci bölümden itibaren başka bir eksene geçti. ‘İstanbullu Gelin’, Faruk ve Süreyya aşkını vuslata erdirip, yan hikayelere odaklandı.
Seyirci, neden terk etti?
İyi bir aşk hikayesi anlatırsanız, seyirci tabii ki izler. Ama birbirine benzeyen yüzlerce aşk hikayesi bombardımanı yapınca ve hikayeler inandırıcı olmaktan uzaklaşınca, izleyiciyi aşktan soğuttuk. Güzel kadın ve yakışıklı erkek bulalım, aralarında engel olsun diye üçüncü bir kişi koyalım mantığıyla inandırıcılık da kayboldu. Seyircinin artık laf olsun, torba dolsun aşklara karnı doydu. Tabii diğer bir neden de dizi süreleri ve projeleri çok uzatma isteğimiz... Aşk hikayesi tıkanınca, ya da bitince yan hikayelerle uzatmaya çalışıyoruz.
2018’in en büyük reyting sürprizi ‘Sen Anlat Karadeniz’, yukarıdaki tanıma uygun başlayan bir aşk hikayesi. Tesadüfi karşılaşma, engeller
ve ölümü bile göze alarak başlayan bir aşk! Her ne kadar dizi kadına şiddet konusuyla çok konuşulduysa da, önümüzdeki bölümlerde şiddetin dozu azalacak ve bu imkansız aşk hikayesi yükselecek. İşte klasik tanıma uygun olunca, engel de çok somut ve gerçekçi bir toplumsal soruna işaret edince, seyircide hemen karşılığını buldu. Eğer dizi finale kadar Tahir ve Nefes’in aşkına odaklanırsa, aşk dizisi olacak.