Yael Profeta

Yael Profeta

Tüm Yazıları

Bazen anne-babaların karşılaştığı öyle zor sorular var ki, şaşkınlığa ve çaresizliğe neden oluyor sadece. Özellikle son dönemlerde çocukların çoğu ‘akıllı ve mantıklı’ sorularla geliyorlar karşımıza.
Özellikle kayıplar, ölümün kendisi, ayrı yaşama ve boşanma dönemi, cinsellik, aileye kardeş gelmesi gibi durumların soruları, en ciddiye alınan sorular ve en özenli şekilde cevaplanmaya çalışılırken, ezbere birtakım kalıp cevaplar verilmesi söz konusu oluyor.
Aslında, her zaman en ‘doğru’ cevabı vermeyi tercih etmeyebiliriz. Annenin ve babanın bazı durumları anlatmaya çabalaması, hem esnekliği kaybettiriyor hem de birçok zaman onları beceriksiz pozisyona sokabiliyor. En doğru şekilde cevap verme telaşı, doğallıktan uzaklaşan suni bir hale zorlayabilmekte anne-babayı.

Haberin Devamı

Uzun açıklamalar çocuğun kafasını karıştırabilir

ZOR SORULARA  ‘DÜRÜST’ CEVAPLAR
‘Dürüst’ olmak adına fazla bilgi yüklemelerde ve gereğinden uzun açıklamalarda bulunmak, çoğu zaman çocuğun kafasını karıştırıp daha çok soru sormaya yöneltir ve bu da çocuğun huzursuzluğunun artmasına neden olabilir.
Örneğin eşler ayrıldığında, bunun çocuklara nasıl söyleneceği ile ilgili birçok bilgi var ve ebeveynler de bunları sıklıkla ezbere kullanmaktalar. Birkaç olası soruya cevap hazırlasalar da, onların mantık takibi birçok zaman çocuklarla aynı değil. Özellikle de işleyişe değil de, duyguya yönelik sorularla şaşırtır çocuklar. Yani kimin yanında yaşayacağı, oyuncaklarına ne olacağından çok, anneyle baba artık sevmiyor mu birbirlerini, özlemeyecekler mi gibi sorulara takılabilirler.
Çocuklar genellikle zor durumlara ilişkin soruları kendi duygularıyla sorarlar. Meraktan çok; korku, kaygı ve sıkıntısını; arzu, istek, ihtiyaç, beklenti ve hayallerini ifade eder çocuk sorularında. Dolayısıyla da bazı soruların sadece soruluyor olması bile yeterlidir. Onun o sırada yaşadığı duygunun kabul ediliyor olmasının ötesinde bir şeye ihtiyaç kalmayabilir.

Her soru cevap gerektirmez
Çocuklardan gelen her soru, her zaman cevap gerektirmeyebilir. Bir an önce cevap vermeye çalışmak yerine neden böyle düşündüğü, bunun nereden aklına geldiği gibi durumu anlamaya çalışmayı ve çocuğun hatırını sormayı tercih etmekteyiz önce.
Bazen de anne ve babalar “Eyvah, bana cinselliği sordu. Daha dört yaşında, bir şey mi oldu okulda?” gibi gereksiz telaşlara kapılmaktalar. Oysa sadece, okuldaki bir çocuğun anlattığı bir hikayeyi ya da duyduğu bir kelimeyi beraberce anlamlandırmaya çalışmaları söz konusu olabilir.

Haberin Devamı

Hangi gerçek?
Çocukları olumsuz olan ve hayatın gerçekleri dediğimiz durumlara hazırlamaya çalışmak, onların hayallerini yıkmak ya da korku ve sıkıntı yüklemek değildir. Özellikle küçük çocuklarda kelimelerin ve kavramların içi boş olabilir. Yaşadıkça, anlamlandırmaları da beraberinde oluşur. Ölümle ilgili sorularda, annenin de herkes gibi bir gün yaşlanıp öleceği gerçeği, önceden hazırlanılabilecek bir durum değildir pek. Genellikle bu tür ‘dürüst’ cevaplar, çocukta korku ve sıkıntıya yol açar ve annesi yaşlanmasın diye büyümek istemeyen çocuk, yaşının altında davranışlarla hem kendisini hem de ebeveyni çaresiz bir açmaza sokabilir.
Henüz olmamış, belki de uzun yıllar hiç olmayacak olumsuz bir duruma çocuğu hazırlamaya çalışmak ve ortaya çıkan somut huzursuzluklarla sıkıntılı bir süreci yaşamak yerine, problem çıktığı zaman uğraşmak daha ekonomik ve daha az yıpratıcı. Bunun için de mizahın bir üslup haline geldiği kaymış cevapları kullanırız. Bu, soruyu ciddiye almamak değildir, ama cevabın tek ve kesin bir gerçek, her an başımıza gelecek bir felaket habercisi gibi işlem görmesini bir parça yumuşatır.
Anne ve babanın, aileye katılacak yeni kardeşle ilgili verdiği cevaplarla kendi olası korku ve endişelerini yansıtmamaya dikkat etmesi önemlidir. Çocuklar cevabın içeriğinden çok, o sırada cevap verenin duygusunu alır. Tereddütü de alır, duruma olan güveni de.
Aynı şekilde, çocuğa geçirilen suçluluk duyguları da, onları sıkıştırmaktan başka bir işe yaramaz. Bir filmde gördüğü, sinir krizi esnasında zorla hastaneye yatırılmaya çalışılan bir adama ne olduğunu soran üç yaşındaki çocuğa “Yaramazlık yapmış ondan. Sen de yaparsan öyle olur” demek acımasızlıktır sadece...