Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe kulübünün Haziran ayında yapılacak kongresinde başkanlığa aday olacağını resmen açıklayan Aziz Yıldırım ilk günkü heyecanla karış karış ülkeyi geziyor. Fenerbahçe derneklerinin misafiri oluyor, delegeler üzerindeki ağırlığını perçinlemeye çalışıyor.
Kolay değil, o makama seçildiği günden bu yana karşısına ilk defa Ali Koç gibi iddialı ve genel kurul üzerinde ağırlığı olan bir rakip çıkıyor. Ve Koç’u, 20 yıllık başkanlık sürecini kesintiye uğratacak bir tehdit olarak görüyor. Haksız da değil. Camianın dengelerini değiştirecek kalitede bir adayla yarışırken, kaybetme riskini en aza indirgemek gerekiyor.
Ne var ki, Aziz başkanın son dönemlerde temcit pilavı gibi gündeme getirdiği FETÖ operasyonu söylemleri artık prim yapmıyor. 2010-11 sezonunda yaşananlar hakkında taraflı tarafsız herkesin kafasında bir yargı var. Hain terör örgütünün Fenerbahçe ile ilgili planları da iddia boyutunu geçip yargıda cezai karşılığını bulmuş durumda. Bu süreçte canı en çok yanan ve özgürlüğünden mahrum kalan Yıldırım’ın başına gelenleri ömrü boyunca unutmayacağı kesin. Lakin FETÖ’yü hâlâ seçim malzemesi yapmak, delegasyonu bu mesajlarla etkileyeceğini düşünmek doğru bir strateji değil.
Yıldırım cezaevinden çıktıktan sonra 2013’te Mehmet Ali Aydınlar’ı, 2015’te Hulusi Belgü’yü ciddi farklarda geride bıraktığı kongrelerde bile FETÖ kozunu bu denli etkili kullanmamıştı. Denebilir ki o günlerde henüz “saygıdeğer hoca efendi” sıfatı taşıyan terör örgütü liderine konjonktür gereği bir kesim tedbirli yaklaşıyor, adının gündem yapılmasını hoş karşılamıyordu.
Hiç korkmadı!
Ama çok iyi biliyorum, cezaevine ziyaretine gittiğimde kendisine ve kulübe kumpas düzenleyenin açık açık “Fetullah Gülen” olduğunu haykırırken daha büyük sıkıntılarla karşılaşmaktan korkmuyordu. Çoğu insanın cesaret edemeyeceği bir duruştu bu!
Aziz başkan elbette o defteri kapatmayacak, yıllar geçse de unutmayacak. Fakat şöyle de bir gerçek var; 2010-11 sezonundan sonra 6 yarışta sadece bir kez şampiyonluk ipini göğüsleyebildi Fenerbahçe. Şimdilerde iddiasının zayıfladığını göz önüne alırsak, belki de 7 sezonu boş geçmiş olacak. Başarısızlık olarak değerlendirilmesi gereken bu tabloyu sadece FETÖ’ye bağlamak, yönetimsel anlamda yapılan hataları, stratejik yanlışları ve transfer politikalarındaki sapmaları ortadan kaldırmıyor.
Aynı dönemde sarı-lacivertli kulübün amatör branşlarda elde ettiği dereceler ortada iken, futboldaki gerileme büyük bir çelişki olarak duruyor karşımızda.
Dolayısıyla aynı mantıkla 3 Temmuz sürecinde yaşananların canlı şahidi Ali Koç’u “vefasızlık” kavramı üzerinden itibarsızlaştırmaya çalışmak, büyük bir haksızlıktır ki, Yıldırım’ın kulübü çağ atlatacak mega projelerini ve hayallerini de gölgeliyor, etik olmayan bu yöntem!
Bakın, Trabzonspor’un durumu ortada. 2010-11 sezonundan bu yana en büyük zararı, şike iddialarını konu eden ancak en ufak mesafe alamayan başkanlar ile yöneticilerden gördü. Kimse uğradığı haksızlıkla ilgili inanç ve düşüncelerinden vazgeçmesin.
Ama sportif başarısızlığa kılıf aranırken, daha inandırıcı ve gerçekçi gerekçeler ortaya koymanın vakti, geldi de geçti. Büyük kulüpler demokratik seçimlerden daima güçlenerek çıkar deniyor. İşte size fırsat.
Bakalım Nisan’da Trabzonspor, Haziran’da Fenerbahçe nasıl atlatacak bu sınav ları?..

Ağaoğlu hayal satmıyor!
Trabzonspor’un olağanüstü kongresine bir hafta kala adaylığını açıklayan ilk isim Ahmet Ağaoğlu oldu. Dediği gibi iyi Trabzonspor’ludur. Spor adamlığı ve kariyeri pırıl pırıldır. 17 yıldır sürdürdüğü Golf Federasyonu başkanlığındaki başarıları kartvizitindeki en değerli kayıttır. Ekonomik olarak batma, bitme noktasına gelen Trabzonspor’u yönetmeye talip olması ise cesaret gerektiren bir girişimdir.
Bıraktıkları kötü mirasın ardından camiaya söyleyecek sözleri olmayanlar bir yana, Ağaoğlu’nun hayal satma gibi bir gayreti olmadığı ortada. Ne kısa vadede şampiyonluk vaadinde bulunuyor, ne umut tacirliği yapıyor. Trabzonluların hiç tahammülü olmayan bir noktaya parmak basarak “Mucize beklemeyin. 3 yıl sabır istiyorum” diyor. Gerçeklerin farkında ve taraftara doğru mesajlar veriyor.
Tablo ortada. Ağaoğlu seçilirse, önüne konacak veriler düşündüğünden daha korkutucu olabilir. Ateşten gömlek giymeyecek, bizzat ateşin içine elini sokacak. Son üç dönemde net bir şekilde görüldü. Bu bir ekip işi, sağlam olmalı. Tek adam sevdasının kulübü getirdiği yer belli.
Evet para pul önemli. Ama bunu doğru yönetemeyen ve kendi çıkarlarını kulüpten üstün gören zihniyet 7 yıldır, net söylüyorum camiayı kandırdı. Ağaoğlu doğru tercih midir? Yanıtını Trabzonspor delegesi verecek!

Haberin Devamı

Yıldız savaşları!
Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü derler ya. Fenerbahçe kulübü asbaşkanı Şekip Mosturoğlu’nun hafta içinde gündem yaratan önerisi de aynen öyle. Ne dedi Mosturoğlu? Profesyonel ligin kurulduğu 1959 yılından önceki şampiyonluklar da resmiyete dökülsün. 1924’den itibaren milli ligde kazanılan başarılar kayıt altına alınsın.
Mosturoğlu’nun teklifi ve Futbol Federasyonu’na yapılacak başvuru kabul edilirse, Fenerbahçe’nin şampiyonluk sayısı 28’e yükselecek. Beşiktaş’a 5, Galatasaray’a da 1 şampiyonluk daha eklenecek. Sonuç; Fenerbahçe’nin yıldız sayısı 5’e çıkacak ve ezeli rakibi Galatasaray’ın önüne geçecek.
Makul, mantıklı, hatta haklı bir çıkış olarak değerlendilebilir. Lakin Aziz Yıldırım 20 senedir bu kulübün başkanı. Mosturoğlu onun yarısı kadar bir süredir bu kulübün yöneticisi. Şimdi mi aklınıza geldi “efsanelerin” şampiyonlukları diye sorarlar insana.
Bir hayli çekişmeli geçeceği öngörülen Fenerbahçe kongresi öncesi böyle bir hamle yapmak Aziz Yıldırım’a nasıl bir avantaj sağlar, bilinmez ama söz düellosunda geri kalmayan Galatasaray ve Beşiktaş cephesinin şu anki suskunluğu hayra alamet değil. Hadi bakalım, yıldız savaşları yeni başlıyor!