Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Büyük bir çekişmeye sahne olacağı düşünülen, ancak Ali Koç’un tarihi zaferi ile sonuçlanan Fenerbahçe kongresinin üzerinden 15 gün geçti.
Aziz Yıldırım’ın 20 yıl boyunca evladı gibi baktığı kulübe trajik vedasından sonra, ne yaptığını merak edenlerden biri de benim. Kime ne zaman konuşur, hislerini ve yaşadıklarını ne vakit paylaşır, bilmiyorum.
Aziz beye çok yakın bir arkadaşımla sohbet ederken, kendisinin dahi seçim sonrası iletişime geçemediğini söyledi. Ailesine zaman ayırdığını ve özel işleri ile ilgilendiğini aktardı.
Çeyrek asıra yakın Fenerbahçe gibi büyük bir camiaya liderlik edip, hesapta olmayan bir sonuçla her şeyi geride bırakmak, kolay değil.
Edindiğim bilgi şu; Aziz Yıldırım ve Ali Koç, 5’şer binin üzerinde imza ile başkan adayı oldu. Seçimde 20 binin üzerinde oy kullanıldı. Arada, sonucu belirleyeceği düşünülen 10 bin delege vardı. Bunları da amatör şubeler ve ülke genelindeki dernek üyeleri oluşturuyordu.
Yıldırım’ı uzun zamandır tanıyoruz, kaybedeceği seçime girmez, alıştığımız o agresif tavrını son ana kadar sürdürmezdi. Görünen o ki, Aziz beyin güvendiği dağlara kar yağdı. Yanında olduğunu düşündüğü en az 4 bin delege, son 15 gün içinde fikir değiştirip Ali Koç’un safına geçti. Hatta bunların arasında aidatını ödediği ve üye yaptığı şahıslar da vardı. Yıldırım için hayal kırıklığı ve ihanete uğradığı hissini yaratan da bu oldu.
Geçen hafta “Koç’u başkanlığa Yıldırım taşıdı” demiştik. Evet, Fenerbahçe kulübüne yaptığı onca hizmet bir yana, kavgacı, uzlaşmaz, agresif tavırları kendi camiasında bile bıkkınlık yaratmış, yepyeni bir vizyon ve söylemlerle hodri meydan diyen Ali Koç’u “şampiyonluk” sloganlarıyla avantajlı hale getirmişti.

Sevda biter mi?
Peki, Aziz Yıldırım için yaşamındaki en değerli üç şeyden biri olan Fenerbahçe defteri kapandı mı? Yani Yıldırım, bundan sonra köşesine çekilip, sevdalısını dışarıdan izlemekle mi yetinecek?..
Bence içi içini yiyordur. Fakat Ali Koç’un iyi işler yapması ve sarı-lacivertli kulübün özlenen başarılara ulaşması, onu da mutlu edecektir!
Aksi takdirde ne olur? Ali Koç tarafından beyan edilen köklü değişimler ve yapılanma süreci kuşkusuz sancılı geçecektir. Radikal reformlar bugünden yarına düşlediğiniz neticeleri vermeyebilir. Buna UEFA’nın mali fair-play kriterlerini de ekleyin, adınız ve camianız ne kadar büyük olursa olsun, üstleneceğiniz sorumluluk o kadar artar.
Asla küçümsemiyor, aksine bir spor gazetecisi olarak önemsiyorum. Boks, atletizm, kürek, güreş gibi hâlâ amatör görülen branşlarda elde edilecek uluslararası dereceler yurttaş olarak hepimizi mutlu eder.
Ancak şu bir gerçek; futbol farklı bir mecra. Tek sonuç var; kupa. O kupa sezon sonunda futbolcuların ve teknik direktörün elinde yükselmiyorsa, “büyük” unvanı taşıyan kulüplerin tribünlerinde heyecan, coşku, adrenalin söz konusu olamaz.
Ali Koç önemli vaadler ve projelerle başkanlığa seçildi. İşi gerçekten zor. Camia, yıllar süren özlemin dinmesini bekliyor. Yeni başkan çıtayı o denli yükseğe koydu ki, verilen sözler ve belirlenen hedeflerin en büyük takipçisinin Aziz Yıldırım (!) olacağı kesin.
Lakin şunu herkesin kabullenmesi gerek. Makamlar ve unvanlar kimseye baki değil. Zamanı geldiğinde, zorunlu değişimin önünde hiçbir engel direnemiyor. Demokrasilerde sandığın gücü, yıkılmaz denen kaleleri yerle bir edebiliyor.
Kabullenmesi güç olabilir. Fenerbahçe camiası tercihini yaptı. Üstelik bir daha tanıklık edemeyeceğimiz farkla, seçimini ortaya koydu. Aziz bey için belki de en doğrusu, Yaşar Güvenir’in şarkısındaki gibi “Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli” mısralarını mırıldanıp, yeni ufuklara yelken açmak olmalıdır!

Haberin Devamı

Şeytan üçgeni!
Futbol Federasyonu geç de olsa Türk futbolunu iliklerine kadar sömüren menajer- kulüp ilişkisine müdahale etti. Aralarında tüm Süper Lig temsilcilerinin de bulunduğu tam 116 kulüp ile 46 futbolcu menajerini disiplin kuruluna gönderdi.
Gerekçe, FIFA ve UEFA talimatlarına aykırı davranılması. Kibarcası bu; gerçeği ise transfer dönemlerinde yapılan büyük usulsüzlük ve yolsuzluklar aslında. Menajerlerin tamamını töhmet altında bırakmak gibi bir düşüncem yok. İşini doğru yapan, kaydını doğru tutan ve vergisini ödeyenler de var elbette.
Tüm dünyada büyük sorun haline gelen ve futbol ekonomisinin nimetlerinden arsızca yararlanmak üzerine kurgulanan bu sistemi kontrol etmek adına, FIFA ile UEFA kural koyuyor ve yaptırımlar öngörüyorsa, TFF’nin de bozuk düzene duyarsız kalması beklenemezdi. Yapılması gereken şu; disiplin incelemesinin büyük bir özen ve titizlikle yürütülmesi şart. Talimatlarda ihtardan küme düşürmeye değin cezalar var. Günü kurtaralım, yasak savalım mantığı ile hareket edilirse, kendimizi kandırırız.
Madem yaraya neşter vurdunuz, hastayı iyi etmek ve ayağa kaldırmak göreviniz! Son soru; şeytan üçgeninin futbolcu ayağı neresinde bu soruşturmanın?..

Haberin Devamı

FETÖ ve futbol
Fethullahçı terör örgütünün futboldaki yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturmada, savcılık altı eski oyuncu hakkında 15 yıla kadar ceza istedi. Haber, siyasetin ağır gündemi arasında yeteri kadar ses getirmedi.
Dikkatimi çeken adı geçen futbolcuların itirafları oldu. Bekir İrtegün, Fenerbahçe’ye transfer olduğu dönem, halen Başakşehir’de forma giyen Emre Belözoğlu’nun evinde yaptıkları toplantıları anlattı. Suçlamalar ciddi, FETÖ ise hâlâ büyük bir tehlike. 15 Temmuz darbe girişiminden beri aynı şeyi söylüyorum. Bu pisliğe bulaşan kim varsa, ayrım yapılmadan, kayrılmadan yargı önüne çıkmalı. Unvan, şöhret, makam gözetilmeden iddialar dikkate alınmalı ve gerçekler ortaya dökülmeli.
Aksi takdirde adalet kavramına olan inanç, gücün ve iktidarın gölgesinde kalacaktır ki, toplum vicdanı kapanmayacak bir yara alacaktır!