25.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Gökhan Karakaş
Onlar doğup büyüdükleri Mardin’den henüz çocuk yaşta ayrılarak ekmek parası için İstanbul’a gelen midye toplayıcıları. İlköğretim okulunu bile bitiremeyen gençler memleketlerinde iş bulamadıkları için geldikleri İstanbul’da yüzmeyi bile tam öğrenemeden riskli mesleği yaparak para kazanmaya çalışıyor. Güvensiz ve köhne ‘nargile sistemi’yle 40 metreye kadar dalan midye toplayıcılarının bir gününe muhabirimiz Gökhan Karakaş eşlik etti. Derinde daha uzun süre kalmak için bellerine 30 kiloya varan ağırlık bağlayarak ölüme meydan okuyan midyecilerden Yakup Akyüz, “Günde 60-100 TL kazanıyoruz. Aldığımız risk kazandığımızın çok üstünde ama yapacak başka mesleğimiz yok” diyor. Hiçbir dalış kuralını uygulamadan derinlere inen Mardinli midyecilerin tek isteği yasal düzenlenme ve sosyal güvenliklerinin sağlanması.
İstanbul Boğazı’nın ve Marmara Denizi’nin derinliklerinde midye toplayan Mardinli gençlerin ölüme meydan okumayla geçen yaşamlarına tanık olduk. Deniz bile görmeden İstanbul’a gelen, yüzmeyi öğrenmeden 40 metre derinliğe inmeyi öğrenen midye toplayıcıları, hiçbir sosyal güvenceleri olmadığını ve Mardin’de iş bulamadıkları için İstanbul’a geldiklerini söylüyor.
Deniz altında 5 saat
Kirli, yağlı, paslı eski bir sistem
Nargile sistemiyle derinlere inen dalgıçlar, son derece eski bir teknoloji kullanıyor. Bildiğimiz plastik hortum aracılığıyla yüzeydeki kompresör tarafından basılan havayı soluyorlar. Fakat bu kompresör kirli, yağlı, paslı ve eski bir sistem olduğu için aşağıya da kalitesiz hava gidiyor. Yüzlerine ise gözlerine su kaçmaması için basit bir maske takıyorlar. Modern sistemle çalışan midye ve salyangoz toplayıcıları ise, yüzeyle bağlantılarını sağlayan, astronotların kullandığı başlıklara benzeyen koruyucu başlık kullanıyor. Koruyucu başlık, dalgıçların basınç ortamından etkilenmelerini engellerken teknede bulunanlarla da iletişim sağlayan telsiz sistemini barındırıyor.
Muhabirimizin midye deneyimi
Büyük riskler göğüsleyerek yüzmeyi bile öğrenmeden derinlere dalan midye toplayıcılarının ekmek mücadelesini yakından görmek için onlarla Kumkapı’da buluştuk. Ahşap teknelerinin güvertesinde hiçbir dalış donanımının olmaması ve küçük kamarada ilkyardım setinin bile bulunmaması midye toplayıcılarının hangi koşullarda çalıştığının ilk örneği. Denize açıldığımızda, teknede sadece dalış elbisesi, basit bir maske ve fazlasıyla ağırlık bulunduğunu gördüm ama hava kaynağı olarak kullanılacak kompresörü aradım. Dümenin hemen altında ilkel ve yetersiz kompresörün aşağıdaki dalgıcı hayata bağlayan havayı büyük gürültüyle vermesi, bu insanların ne kadar büyük bir tehlike altında çalıştığını gösteriyordu. Mardin’deki çocuklarına para gönderebilmek için bu kadar zorlu bir mesleği seçen gençlerle derinlere doğru inerken, Marmara’nın kirli sularında önlerini bile görmeden midye topladıklarına şahit oldum.
Bu deniz emekçilerinin ekmek parası için yaptıkları tüm dalış fizik kurallarını altüst ederken, ellerindeki paslı metal tarak ile kayalara yapışan midyeleri sökmeleri ayrı bir beceri gerektiriyordu. Sportif dalışlar 6-10 kilo ile yapılırken, derinde daha fazla kalmak ve suyun kaldırma kuvvetinden etkilenmemek için 30 kiloya varan ağırlıkları bağlamaları başka bir inceleme konusu olmalı. Üstelik her dalgıcın korkusu vurgun hastalığına yakalanmamak ancak midye toplayıcıları, başka iş bulamadıkları için derinlerde ölüme meydan okuyorlar.
Denizin altındaki avcıya, işte bu plastik hortumla hava veriliyor.
Eğitim almadan dalan midye toplayıcıları tehlikenin farkında.