Doğan Hakyemez

Doğan Hakyemez

doganhakmeyez7@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Olimpiyatları ülkemize almak için büyük çaba harcıyoruz . Devlet desteği sonsuz, inanılmaz tesisler ortaya cıkarmışız, bugüne kadar birçok uluslararası organizasyonu başarı ile sonuçlandırmışız. Ancak performans sporunun birinci ve en önemli basamağı olan çocukların sportif yeteneğini belirleme, geliştirme ve temel spor eğitimi başlığının dünya 50 yıl önce farkına varıp, sistemini geliştirmişken, biz yeni yeni farkına variyoruz. Bu konuda ülkemizde bazı çalışmalar yapılıyor, ama yöneticilerimiz kısa vadede başarı yakalamak istediklerinden sonuç alınamıyor.
Performans sporunda birinci kural; çocuğun sevdiği değil, başarılı olacağı spora yönlendirilmesidir. Zira çocuğun başarılı olması ile birlikte o sporu sevmesi ve keyif alması da normal bir sonuç olarak ortaya çıkacaktır. Bizde bu süreç genellikle evde veli ve çocuğun sevdikleri branşa kendilerinin karar vermesi ile başlıyor ve boş yere harcanılan zaman ve emek ile devam ediyor. Sonuç ise daha vahim; Afrikalı, Çinli vb. Türk sporcularımızın (!) kendi ülkelerinde devşirme muamelesi gören Türk çocuklarının olanaklarını, emeklerini ellerinden almaları. Son ürün ise spordan uzaklaşmış, emeği boşa gitmiş birçok Türk genci.
Bu konuda teorik ve uygulama alanında birçok çalışması olan Gazi Üniversitesi BESYO öğretim üyesi Prof.Dr.A.Emre Erol ile sürekli istişare halindeyiz. Edindiğim intiba ve bilgiler sonucunda işleyişin şu aşamalardan oluşması gerekiyor;
1- Spora başlama çağındaki çocukların öncelikle temel spor eğitiminden geçmeleri. Bu aşamada denge-koordinasyon ve bu yaşların gereksinimlerine uygun bir takım temel motorik özelliklerin geliştirilmesi amaç. Halen mevcut sistemde bizler koşmayı, düşmeyi vb. aktiviteleri bilmeyen çocuklara top sürme, şut, branş tekniklerini öğretmeye çalışıyoruz. Tabii bu eğitim de amaca yönelik olmaktan uzaklaşıyor.
2-Bu aşamadan sonra çocukların antropometrik özelliklerinin belirlenmesi, bir takım kondisyonel ve motorik özelliklerinin tesbiti sonrası aday sporcular yetenekli oldukları branşlara uzmanlar (Spor Bilimciler) tarafından yönlendirilmesi. Bu aşamadan sonra branşa yönelik eğitim başlamaktadır. Tabii burada da karşımıza uzman alt yapı antrenörlerinin ülkemizdeki eğitim eksikliği çıkıyor. En çok talep gören futbol, basketbol, voleybol gibi branşlarda dahi 2 haftalık kurslar ile antrenör belgesi alan sporculara, bu yetenekli çocuklarımızı emanet ediyoruz. Bu antrenörler çocuklarla beraber deneme yanılma yöntemi ile antrenörlüğü öğreniyorlar. Liyakatli, uzman alt yapı antrenörü ülkemizin bir diğer önemli sorunu. Ülkemizde maalesef başarı şans-kader-kısmet sonucu çıkıyor. Sporda ülke normları oluşmadığından bir Hakan Şükür’ü, bir Hidayet Türkoğlu tekrar nasıl bulacağımızı, hatta arayacağımızı bilmiyoruz, çünkü bunlar ile ilgili federasyonlarımızda norm oluşturacak veri yok.
Tabii ki, bu sıhhatli olmayan yapıda ortaya bireysel ve takım bazında bazı başarılar ortaya çıkmakta, ancak bu başarılar uzun süreçte sürdürülebilir olmadığı için günlük başarılar olarak kalmaktadır.
Sporda geri kalmamızın ikinci ve bana göre en önemli sebebi spocunun eğitimle entegrasyonunu sağlayamamamızdır. Tesis olarak inanılmaz bir seviyeye gelmişken ve bu tesislerde günde iki kez yapılan çalışmalarla belirli seviyeye getirilen sporcularımızın, üniversiteye girme amacıyla aileleri tarafından spordan alınıp kurslara gönderilmesi senelerin yatırımını bir anda sıfıra indirmektedir. İdeal sistem Amerika’da uygulanmaktadır. Buradaki sistemde, spor okullarda yapılmaktadır. Dersleri iyi olmayan hiçbir öğrenci spor yapamaz. Bu sistemi ülkemizde uygulamamiz bu saatten sonra çok zor. Biz de kendimize göre bir sistem geliştirip bu sorunu mutlaka çözmeliyiz.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım iki konu halledilmedikçe ortaya çıkacak olimpik sporcu ve uluslararası bireysel artı takım başarıları geçici olarak kalacaktır.