Dünya İnsanlığın parfümle dansı

İnsanlığın parfümle dansı

25.07.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Mısır Kraliçesi Kleopatra erkekleri etkilemek için parfüm kullanıyordu; Romalı komutan Marcus Antonius’u yasemin ve gül kokularıyla baştan çıkarmıştı. Hollywood yıldızı Marilyn Monroe ise “Pijamayla mı yoksa gecelikle mi uyuyorsun?” sorusunu “Yatarken üzerimde sadece Chanel No. 5 bulunuyor” diye yanıtlıyordu.

İnsanlığın parfümle dansı

Pelin Aykın - İstanbul Bir insanın kişiliğine ilişkin ipuçları barındıran ve günümüzde iletişimi etkileyen en önemli unsurlardan olan parfümün tarihi, ilginç detaylar barındırıyor. Sadece dini ritüellerde kullanılırken, günümüzde milyon dolarlık bir endüstri haline gelen parfüm, bugüne gelene kadar kimi zaman eğlenceli, kimi zaman da ilginç, uzun bir serüven yaşamış...

Haberin Devamı

Dini törenlerde

Adı, Latincede “duman yoluyla” anlamına gelen “per fumum”dan türetilen parfüm, ilk olarak Antik Mısırlılar ve Romalılar tarafından uçucu yağlar, reçine, tütsü ve parfümlü merhemlerin yakılması yoluyla dini törenlerde kullanıldı. Ancak, Antik Yunanlılar, zamanla kokuyu sadece dinsel bir unsur olmaktan çıkarıp, sıradan insanların günlük yaşamına taşıdı. Romalılar, doğum, düğün ve cenaze törenleri gibi çeşitli etkinliklerde, kokuların yayılması amacıyla özel kaplarda veya buhurdanlarda esans yakma alışkanlığını hayata geçirdi.

Gül kokulu leğen

Roma döneminde evlerde ve hamamlarda kokular kullanılırken, Romalılara atfedilen en önemli yeniliklerden biri de parfümlerin cam kaplara konulmasıydı. Venedik’te özellikle yemek odalarında gül ya da menekşe yapraklarıyla dolu su leğeni bulunurdu. Üst sınıf kadınlar, lavanta ve menekşe esansları kullanır, cüppelerinin altına güzel kokulu torbalar saklardı. Dönemin bir diğer popüler eşyası da, Hindistan cevizi ve lavanta gibi doğal aromaları yayan, boyna asılan küçük metalik bir kap olan “pomander”di. Aslen kötü hijyeni gizlemek için kullanılan pomanderin, 14. yüzyılda Avrupa’da vebayı uzak tutma gücüne sahip olduğuna da inanıldı.

Haberin Devamı

Tanrının teri!

Öte yandan Romalılar ve Yunanlılar, koku tariflerini mükemmel bir şekilde kayıt altına aldığından, Greko-Romen kokular bugün hâlâ modern parfümlerde bile kullanılıyor. Tarihin en büyük “parfüm tutkunlarından” olan Mısırlılar ise kokuların “tanrının teri” olduğuna inanıyordu. Hatta inanışlarında parfüm tanrısı “Nefertem” de vardı.

İnsanlığın parfümle dansı

Napolyon’un ölüm nedeni

Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart’ın “kolonya bağımlısı” olduğu biliniyor. Ayda 50 şişe kolonya sipariş eden Napolyon’un, her gün kolonyayla yıkanmasının askeri operasyonlarda onu ölümcül virüslerden koruduğu düşünülüyor. Ancak bazı uzmanlar, 20 yıl boyunca “aşırı doz” kolonya kullanan Napolyon’un, aynı zamanda çok sevdiği bu koku nedeniyle öldüğünü iddia ediyor. İddiaya göre, Napolyon kolonyadaki uçucu yağlar nedeniyle mide kanseri olup 1821’de öldü.

Haberin Devamı

İnsanlığın parfümle dansı

İlk kolonya 1709’da üretildi

Parfümler 1700’lü yılların başına kadar genellikle üst sınıf insanların kullandığı bir ürünken, İtalyan mucit Paolo Feminis’in 1600’lerin sonunda “Aqua Mirabilis”i icadıyla bu durum değişti. Almanya’nın Köln kentine taşındıktan sonra bu suyu 20’den fazla farklı temele dayalı olarak hazırlayan Feminis, ilk kolonyayı 1709’da üretti ve birkaç yıl sonra da ürününü Avrupa’ya “Eau de Cologne” adıyla satmaya başladı. Böylece tonik ve parfüm olarak kullanılan kolonya, sadece üst sınıf insanların değil, halkın geneline yayılmış oldu.

İnsanlığın parfümle dansı

Kleopatra afrodizyak etkisini kullandı

Eski çağlarda kadınlar, sadece hijyen eksikliklerini örtmek için değil, aynı zamanda erkekleri baştan çıkarmak amacıyla da kokulu yağları kullandı. Yunan kadınların her vücut bölgesi için geliştirilmiş özel kokuları bile vardı. Yasemin, ylang ylang, vanilya ve zencefil gibi maddelerin afrodizyak özelliği olduğu düşünülürken, Antik Mısır’ın son Helenistik Kraliçesi Kleopatra’nın kokuları erkekler üzerinde kullandığına dair efsaneler bulunuyor. Bir efsaneye göre Kleopatra, yasemin ve gülü Romalı komutan Marcus Antonius’i (Mark Antony) baştan çıkarmak için kullandı.

Haberin Devamı

İnsanlığın parfümle dansı

‘Yatarken üzerimde sadece No. 5 var’

19. yüzyıl başında, Fransız Devrimi’nin ardından lükse önem veren, Paris’i bir moda başkenti haline getiren Fransa’da imparatorların yanı sıra sıradan insanların da etkisiyle parfüm üretimi hızlandı. Bugün bile piyasada olan “Guerlain”, “Bourjois”, “Roger & Gallet” ve “Molinard” gibi parfümcüler, o dönem genellikle kraliyetlere hizmet etti. Dünyada kendi imzasıyla koku tasarlayan ilk modacı Fransız Coco Chanel oldu. Chanel’in annesi bir çamaşırcıydı ve hatıralarında, annesinin sabun kokusunu “temizliğin ve güzelliğin” tanımı olarak nitelemişti. Bu nedenle Chanel’in, No. 5 için parfümcü Ernest Beaux’un sunduğu 10 örnekten seçtiği ilk parfüm, sabun gibi kokan organik bir bileşimin senteziydi. 1921 yılında piyasaya sürülen No. 5’in satışlarını asıl artıran kişiyse, Hollywood’un efsanevi yıldızı Marilyn Monroe oldu. Monroe, 1960’da Marie Claire dergisine verdiği röportajda “Yatarken ne giydiğimi soruyorlar. Pijama mı yoksa gecelik mi? Ben de onlara sadece Chanel No. 5 diyorum. Yani, çırılçıplak demek istemem ama gerçek bu” demesi, parfümün satışlarını bir anda artırdı. Ayrıca Marilyn Monroe’nun bu sözü hâlâ tarihe geçen en iyi reklam stratejilerinden biri olarak kabul ediliyor.

Haberin Devamı

İnsanlığın parfümle dansı

Hükümdarların ‘yeni silahı’ oldu

Arapların damıtma işlemi için “imbik”i bulması, Batı’da koku işlemlerini bir üst seviyeye çıkardı. Damıtmanın icadı, parfümde yağın alkolle değiştirilmesine izin verdi. Alkolden oluşan ilk koku, 1371’de bir rahip tarafından Macaristan Kraliçesi Elisabeth için üretildi. Kraliçe’nin yaşamı boyunca bu kadar genç görünmesini sağlayan şeyin koku olduğu inancı da, nesilden nesile aktarıldı. “Macaristan suyu” olarak adlandırılan bu koku sayesinde parfüm, Avrupa’da popüler hale geldi. Rönesans İtalyası’nda parfüm yapma sanatı gelişirken, ünlü İtalyan ailesi Medici’den gelen Fransa Kraliçesi Catherine de’ Medici, Rene le Florentin’i şahsi parfümcüsü olarak görevlendirdi. Florentin’in parfüm formülleri o kadar sıkı korunuyordu ki, Catherine’in odalarını parfüm laboratuvarına bağlayan gizli bir geçit vardı. Nihayetinde Catherine de’ Medici, Fransa’nın “parfümün merkezi” haline gelmesinde büyük rol oynadı.

Banyo yerine parfüm

17. yüzyılda Fransa Kralı Louis parfüm bağımlılığıyla biliniyordu. Mahkeme salonlarında bile parfüm kullanan Kral Louis’nin, saray için her gün bir tekne dolusu parfüm sipariş ettiği ve onun saltanatı döneminde, insanların su ve sabun yerine parfümle yıkandığı biliniyor. Fransa’nın son kraliçesi olan ve halk için “Ekmek yerine pasta yesinler” sözüyle tarihe geçen Marie Antoinette ise çiçeğe olan aşkıyla ünlüydü. Marie Antoinette’in en sevdiği parfüm gül, portakal çiçeği ve yaseminden oluşan yüzde 100 doğal bir kokuydu. Bu koku için çiçek yaprakları, doğal yağlarının ortaya çıkması amacıyla ezildi. Bu yeni yöntem kısa süre sonra gül suyunu içerecek şekilde geliştirildi. Fransızlar sadece vücutlarına parfüm sürmekle kalmadı, kıyafetlerinde de bu kokuyu kullandı. Ayrıca odalarının daha güzel kokması için mobilyalara bile kokular sürüldü.

İnsanlığın parfümle dansı

İlk parfümü kadın kimyager üretti

Tarihin ilk parfümünü, dünyanın ilk kayıtlı kimyageri olan Tapputi adında bir kadın üretti. M.Ö. 1200’de Babil Mezopotamyası’nda yaşayan Tapputi’nin koku çıkarma teknikleri, çivi yazılı tabletlerde günümüze kadar aktarıldı. Koku çıkarma teknikleri için yöntemler geliştiren Tapputi, bir anlamda günümüz parfüm üretiminin temellerini de atmış oldu. Parfümlü yağların üretimine adanmış ilk gerçek “fabrika” 4 bin yıl önce Kıbrıs’ta kuruldu. İlk cam parfüm şişesinin yapım tarihi ise 1765’ti. Fransa’daki Baccarat cam fabrikası tarafından imal edilmişti.

İlginç gerçekler

Burnunu bir milyona sigortalattı

Parfümün tüm Avrupa’ya yayılmasının nedeni, 16. yüzyılda popüler olan parfümlü deri eldivenlerdi. Eldiven üreticileri, amonyakla hazırlanan işlenmiş derinin kokusunu kapatmak için eldivenlere parfüm sıktı.

Bir parfümün kokusunun daha uzun süre dayanması için kullanılan akamber maddesi, ispermeçet balinalarının sindirim sisteminde bulunuyor. Aslında balina kusmuğu olan bu yanıcı maddenin 10-15 kilosu 100 bin dolar değerinde. Bu nedenle akamber, ‘yüzen altın’ olarak anılıyor,

Fransız “Molinard” markası, bugün hâlâ popüler iki parfümünden biri olan Habanita’yı 1920’de parfüm olarak değil, sadece sigaraya koku vermesi için geliştirdi. Cam bir çubukla alınan parfüm, yanan sigaraya sürülünce ısıyla birlikte ortaya harika bir koku çıkıyordu. Habanita, 1924’te kadın parfümü olarak satışa çıktı.

‘Miss Dior’ gibi ünlü kokular yaratan Fransız parfümcü Jean Carles’in burnunu bir milyon dolara sigortalattığı söyleniyor.

Birleşik Arap Emirlikler merkezli lüks parfüm markası “The Spirit of Dubai”nin “Shumukh” adlı parfümü, “dünyanın en pahalı parfümü” olma özelliğini taşıyor. 38.55 karat pırlanta, dev inciler, 2 kilo altın ve 5 kilo gümüşle süslenmiş kristal şişede satılan parfümün fiyatı 1.2 milyon dolar. Murano camından yapılan 3 litrelik şişe, 1.97 metre yüksekliğinde. Dubaili parfümcü Asghar Adam Ali’nin tasarladığı parfümde amber, misk ve saf Türk gülü de kullanılıyor.