Dünya ‘Peşine takılma’ ya da ‘dengeleme’

‘Peşine takılma’ ya da ‘dengeleme’

09.07.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

Geride bıraktığımız hafta içinde uluslararası güç dengelerini etkileyecek önemli bir gelişme yaşandı.

‘Peşine takılma’ ya da ‘dengeleme’

Ege Doğaç Erdoğan / HABER ANALİZ - Hindistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları zirvesinde İran’ın tam üye olarak örgüte katılması kararı alındı. 1996 yılında Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan bir araya gelerek ‘Şanghay Beşlisi’ni kurmuşlardı. Şanghay Paktı olarak da bilinen örgüt 2001 yılında şimdiki adı olan Şanghay İşbirliği Örgütü adını aldı. Bu tarihte Özbekistan’da altıncı üye olarak kabul edildi. 2017’de Hindistan ve Pakistan’ın katılımları üye sayısını sekize çıkarırken, İran ile beraber şu an ŞİÖ dokuz tam üyeye sahip olmuş oldu.

Haberin Devamı

Putin’in Wagner isyanı sonrası katıldığı ilk uluslararası resmi toplantı olma özelliğini taşıyan zirvede Rusya Devlet Başkanı ŞİÖ hakkında şu sözleri sarf etti: “Bağlarımız giderek daha güçlü ve çok boyutlu hale geliyor. Geçen yıl Rusya’nın ŞİÖ ülkeleriyle ticaret hacmi yüzde 37 artarak 263 milyar dolar rekor seviyeye ulaştı.” İran’ın katılımını olumlu bulan Putin, bir an önce Belarus’un da tam üye olarak örgüte girmesi gerektiği yönünde görüş bildirdi.

ABD’ye karşı güç birliği

ŞİÖ’nün küresel siyasetteki konumu ve önemini analiz etmek için iki bin seneden daha öncesine gitmemiz yararlı olacaktır. Milattan önce 431-404 yılları arasında geçen Pelopenez Savaşları, Yunan tarihçi Tukidides’in yorumlarıyla tarihe geçmiş, devletlerin uluslararası sistemde nasıl hareket ettiklerine dair aydınlatıcı olmuştur. Giderek gücünü arttıran Atina karşısında hegemonun gücünü dengelemek için Penopelez ligi kurulur ve devletler güçlünün karşısında dengeleme mekanizmasını kullanırlar. Sparta’nın liderliğinde Penopelez ittifakı Atina’yı mağlup eder, hegemon kaybeder. Devletler tehditlere karşı iki farklı tarzda hareket ederler: Pelopenez savaşında gördüğümüz gibi ‘dengeleme’ (balancing) ya da ‘peşine takılma’ (bandwagonning). Soğuk savaş sonrası tek kutuplu dünyada bir süre ikinci tarzı, yani peşine takılmayı gözlemledik. Süper güç ABD’nin etrafında toplaşan devletler, güçlünün yanında olarak çıkarlarını korumayı gözettiler. Ancak bu durumda da ABD’nin şartlarına ve isteklerine uymak zorunda kaldılar. Neo-realist teorisyen Kenneth Waltz’ın ortaya koyduğu argümana göre uluslararası yapı müsait ettiğinde devletler güçlünün yanında olmak yerine daha çok eşit statüde olabilecekleri dengeleme yöntemine yöneliyorlar.

Haberin Devamı

Güçlünün yanında mı olmak yoksa karşısında mı durmak?

Böyle karışık kavramları olabildiğince basite indirgeyerek anlatmak her zaman daha yararlıdır. İlkokul yıllarınızı hatırlayın. Her okulda İngilizlerin “bully” dediği, herkesi döven, kızları ağlatan bir çocuk vardır, istisnalar dışında bu pek şaşmaz bir gerçektir. O kadar ki öğretmenler bile bu çocuktan çekinirler. Devamlı müdürün odasına gönderilir ama her seferinde yüzünde müstehzi bir gülümsemeyle çıkar odadan. Bu çocuğun yancıları da vardır, onun yanında yürüdükleri için gurur duyarlar, hatta bazen kraldan çok kralcı olup çocuğun adına gidip başkalarına sataşırlar. Fakat bazen de diğer öğrenciler bu çocuğa karşı kendi aralarında toplaşıp, çocuğu bir tenefüs arasında köşeye sıkıştırıp topluca döverler. İşte böyle olduğunda güç dengeleri sağlanmış, hegemon statüsündeki çocuğun tehdidi bertaraf edilmiştir. Güçlünün yanında yer almak daha garanti bir yol olarak görülebilir ancak bu sefer de söz hakkınız azalacak, hegemonun istekleri doğrultusunda hareket etmeniz gerekecektir. İşte devletler bu yüzden eğer dengeleyebilecek gücü kendilerinde görürlerse peşine takılma stratejisi yerine dengeleme yöntemini uygularlar.

Haberin Devamı

Saflar sıkılaşıyor

Batı’nın liberal düzeni sona mı eriyor?

ABD’nin hegemon statüsüne karşı eski süper güç Rusya, geleceğin süper güç adayı Çin’in işbirliği yapması ve göreceli olarak daha zayıf devletlerle bu işbirliğini pekiştirmesi bir dengeleme örneği olarak yorumlanabilir. Batı’nın 79 devriminden beri hem ideolojik hem de materyal çıkarlar açısından bir nevi anti-tezi olan İran’ın da bu oluşuma katılması, ABD karşısında artık daha güçlü bir dengeleyici mekanizmanın varlığını göstermektedir. Ünlü teorisyen Stephen Walt’a göre ‘peşine takılma’ ya da ‘dengeleme’ arasındaki tercihi etkileyen faktörler arasında güçlü devletlerin ofansif kapasitesi ve bu kapasiteyi kullanma niyeti de bulunmaktadır. Aslına bakarsanız Doğu bloğu Batı’ya karşı dengeleme yaparken, benzer şekilde daha önce nötr kalmayı tercih eden İsveç ve Finlandiya da panik halinde saldırgan Rusya’ya karşı NATO’ya üye olmaya çabalaladılar. Sonuç olarak potansiyel bir nükleer güç olarak İran’ın ABD’nin en büyük rakibi Çin ile safları sıklaştırması, ABD öncülüğündeki Batı’nın 20 seneyi aşkın sürdürdüğü liberal dünya düzeninin sonlarına doğru geldiğimizin habercisi olarak yorumlanabilir.