Dünya Ülkesinde nefret dışarıda saygı...

Ülkesinde nefret dışarıda saygı...

01.09.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Sovyetler Birliği’nin son devlet başkanı olan ve ülkeyi farklı bir kulvara sokmak amacıyla yola çıkan Gorbaçov, “Soğuk savaşı bitiren adam” olarak dışarıda saygı görürken, başarısız politikaları nedeniyle ülkesinde nefret uyandırmıştı. Milliyet Gazetesi’nin Moskova eski temsilcisi olan Cenk Başlamış, onun yükseliş ve düşüşünü kaleme aldı...

Ülkesinde nefret dışarıda saygı...

Cenk Başlamış - Kendi ülkesinde nefret edilen, ülkesi dışında ise adı neredeyse ceket ilikleyecek kadar saygı uyandıran politikacıların sayısı herhalde bir elin parmaklarını geçmez. Salı günü 91 yaşında hayatını kaybeden Sovyetler Birliği’nin son devlet başkanı Mihail Gorbaçov da, işte öyle bir politikacıydı...

Haberin Devamı

Kafkasya kökenli Gorbaçov 11 Mart 1985 tarihinde Sovyetler Birliği’ni yöneten Komünist Parti’nin genel sekreterliğine seçildiğinde, ülkenin en temel iki sorununun farkındaydı. Batı ile silahlanma ve uzay alanlarında ölümüne bir rekabete giren Sovyet ekonomisi tamamen tıkanmıştı. Ülke içinde en küçük muhalefete izin verilmemesi, hem bir çeşit korku imparatorluğu yaratmış hem de vatandaşla devlet arasındaki ilişkiyi kopma noktasına getirmişti.

Kısa süre sonra sadece Sovyet toplumu değil, uluslararası kamuoyu Rusça iki terimle tanıştı: “Perestroyka” ve “Glasnost.”

“Perestroyka” ekonomiyi yeniden yapılandırarak canlandırmayı hedefleyen, “Glasnost” ise halkın özgürce konuşabilmesini sağlamayı amaçlayan iddialı siyasi reform programının adıydı. Dünyayı yöneten iki süper güçten birinde yaşamalarına rağmen en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta büyük zorluk çeken ama sıkıntılarını yüksek sesle dile getirmekten korkan Sovyet vatandaşları, bu reformlara can havliyle sarıldı.

Haberin Devamı

Glasnost kısa sürede başarılı oldu ve Gorbaçov öncesi neredeyse düşünmeye çekinen insanlar televizyonlarda, gazetelerde, sokaklarda ve evlerinin mutfaklarında ülkenin durumunu, sorunlarını ve çözüm yollarını umutla ve heyecanla tartışmaya başladı.

Ülkesinde nefret dışarıda saygı...

İşler yolunda değildi

Perestroyka cephesinde ise işler yolunda gitmiyordu: Öncelikler listesinin başına Batı ile silahlanma ve uzay rekabetini yazan Sovyet yönetimleri ekonomiyi ihmal etmiş, çeşitlendirememiş ve enerji kaynaklarının satışından gelecek gelire bel bağlar duruma gelmişti.

Oysa, ortalama vatandaşın istediği çok basitti: İnsan gibi yaşamak ve en temel ihtiyaçlarını çile çekmeden karşılayabilmek. Milliyet Moskova Bürosu’nda görev yaptığım o yıllarda ben de herkes gibi mağaza mağaza dolaşarak deterjan, peynir ya da domates peşinde koşmak, bir kuyruk görünce ne kuyruğu olduğunu bile sormadan sıraya girmek durumundaydım. Ama onlara göre ben şanslıydım çünkü iğneden ipliğe Türkiye’den getirme şansım vardı.

Bunlar yaşanırken kararlı bir şekilde reformları uygulamak için kollarını sıvayarak işe başlayan Gorbaçov, kendisini aniden iki ateş arasında buluverdi. Bir tarafta yapılanları yeterli bulmayan liberal kesim, diğer taraftaysa Gorbaçov’a ideolojik nedenlerle karşı çıkan tutucular. Aslında “ideolojik neden” bir maskeydi çünkü zaman içinde Sovyet yönetiminde ayrıcalıklı bir kesim oluşmuştu. Kimi Sovyet vatandaşlarının yaşadığı “komünalka”ları, yani birden fazla ailenin paylaştığı, mutfak ve tuvaletin ortak kullanıldığı öğrenci yurdu benzeri harabe yerleri gördükten sonra, Milliyet için Komünist Parti Merkez Komitesi’nin bir üyesiyle röportaja üç odalı evine gittiğimde gözlerimin nasıl fal taşı gibi açıldığını bugün bile hatırlıyorum. Kısacası, iktidarda bulunan ve vatandaşların ulaşamadığı “nimetlere” kolayla ulaşabilen bu kesim ayrıcalıklarının elinden alınacağı korkusuyla reformlara ayak diriyordu.

Haberin Devamı

Ülkesinde nefret dışarıda saygı...

Ve tökezleme dönemi...

İşte bu, Gorbaçov’un tökezleme sürecine girdiği andı: Belki gönlü liberallerden yanaydı ama cini şişeden çıkardığını anlayınca ürktü, yalpalamaya, bir adım ileri, iki adım geri gitmeye başladı. Cesur ve kararlı lider gitmiş, yerine tereddütlerle dolu ve ürkek bir kişi gelmişti.

Haberin Devamı

Bu, aynı zamanda Gorbaçov’la Sovyet halkı arasındaki duygusal bağın da koptuğu andı. Hayatlarında belki de ilk kez hem kendileri hem de ülkelerinin geleceği için umutlanan insanlar, Gorbaçov’un patinaj yapmasıyla aldatıldıkları, yarı yolda bırakıldıkları duygusuna kapıldı. Milliyet’e yazdığım haberler için konuştuğum Sovyet vatandaşları öfke içinde, “Gevezelikten başka bir şey yapmıyor” diyordu.

İşin ironik kısmı ise, kendi ülkesinde kredisi tükenen Gorbaçov’un silahsızlanma alanında attığı adımlarla Batılı ülkelerde bir “Gorbomania” fırtınası estirmesiydi. Batı’daki çıkan gazetelerle dergilerin kapaklarını Gorbaçov ve modern görünümlü şık eşi Raisa Gorbaçova süslüyordu.

Gorbaçov gerçekten de “Pandora’nın Kutusu”nu açmıştı. Siyasi özgürlük, zaten kendilerini hiçbir zaman Sovyetlere ait hissetmeyen Baltık cumhuriyetlerinde ayrılıkçı rüzgârları şiddetlendirmiş, diğer cumhuriyetlerde de muhalif hareketler güçlenmeye başlamıştı. Üstelik, Gorbaçov’un tetiklediği deprem sadece kendi ülkesini sallamamış, Moskova’ya bağlı Doğu Avrupa’daki sosyalist ülkeler de domino taşları gibi devrilmişti. Batı-Doğu çekişmesinin en önemli simgesi Berlin Duvarı 1989 sonunda yıkılmıştı.

Haberin Devamı

Bumerang etkisinden korkan Sovyet lideri, ülkenin geleceğine ilişkin bir referandum düzenledi. 15 cumhuriyetten altısının boykot ettiği 17 Mart 1991 referandumuna katılanların yaklaşık yüzde 80’i Sovyetlerin devamından yana oy kullandı. Gorbaçov umutlanmış, ülkeyi uçurumun kenarından çekip alabileceğine inanmaya başlamıştı. Sovyetler Birliği’ni büyük ölçüde bağımsız cumhuriyetlerden oluşan bir federasyona dönüştürecek yeni bir “Birlik Anlaşması” hazırlanmasını istedi. O dönemde Gorbaçov’a muhalefetin başını çeken ve aralarında kişisel husumet de bulunan Rusya Federasyonu’nun lideri Boris Yeltsin’in yeni anlaşmayı imzalayacaklarını açıklaması onu sevindiren bir sürpriz oldu.

Ülkesinde nefret dışarıda saygı...

Darbe girişimi ve Yeltsin

Ancak, Rusya Federasyonu’nun anlaşmayı imzalayacağı tarihten bir gün önce, 19 Ağustos 1991’de, aralarında Devlet Başkanı Yardımcısı’nın yanı sıra içişleri ve savunma bakanlarıyla KGB Başkanı’nın da bulunduğu bir grup tutucu üst düzey yetkili, Gorbaçov’un Kırım’da tatilde bulunmasından da yararlanarak darbe girişimi yaptı. Zaten apar topar ve kötü örgütlendiği belli olan darbe, muhalefet lideri Yeltsin’in tankın üzerine çıkarak başlattığı direnişle sadece 2,5 günde çöktü.

Gorbaçov 21 Ağustos gecesi Moskova’ya döndü dönmesine ama fiili iktidar ellerinden kaymış, Yeltsin’e geçmişti. Sonraki günlerde Yeltsin, bir zamanlar siyasi olarak kendisini bitirmeye çalışmış Gorbaçov’dan intikamını kameralar önünde aldı, birlikte katıldıkları her toplantıda onu aşağıladı, alay etti. Yeni “gayriresmi lider” Rusya Federasyonu’nda Komünist Parti’yi yasaklamakla kalmadı, 8 Aralık’ta Ukrayna ve Beyaz Rusya ile beraber Sovyetlerin yerine Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurduklarını açıkladı.

Artık olmayan bir ülkenin başkanına dönüşen Gorbaçov’un istifa etmekten başka seçeneği kalmamıştı. 25 Aralık gecesi televizyona çıkıp görevini bıraktığını açıklayan Gorbaçov’u ekranlardan izleyen milyonlarca kişinin gözünde sadece ve sadece nefret vardı. 11 dakika süren konuşması kişisel bir beyaz bayrak çekmenin ötesinde, 74 yaşındaki bir ülkenin hukuken de tarihe karıştığını duyuruyor, aynı zamanda uluslararası dengeleri parçalıyordu.

Gorbaçov’un 11 Mart 1985’te heyecanla, umutla ve coşkuyla başlayan yolculuğu 25 Aralık 1991’de uçurumda son bulmuştu. Zaten tükenmiş Sovyetlerin yıkılmasından sadece sorumlu tutmak belki haksızlık olur ama yapmadıkları ve yapamadıklarıyla bardağı taşıran damlaları bardağa koyan bizzat kendisiydi.

Sovyet-Rus halkının onun adını nefret duymadan andığı tek olay, eşi Raisa Gorbaçova’yı 1999 yılında kaybetmesiydi. Ülkesinde pek seveni olmayan, koca Sovyet İmparatorluğu’nu yıkmakla suçlanan Gorbaçov’un sonraki yıllarda önce Pizza Hut, ardından da yıkılmış Berlin Duvarı’nın önünden geçen bir limuzinin içinde Louis Vuitton reklamına çıkması ise, kaderin çok garip bir cilvesiydi.

PUTİN: DÜNYA TARİHİNE ETKİ ETTİ

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, eski Sovyet lideri Mihail Gorbaçov’un ölümüne ilişkin taziye mesajı Rusya Devlet Başkanlığı’nın internet sitesinden paylaşıldı. Putin, söz konusu mesajında, Gorbaçov’un “dünya tarihi üzerinde büyük etkisi olduğunu” söylerken, “Dünya tarihinin seyrine çok büyük bir biçimde etki eden Gorbaçov’un ölümü hepimiz için büyük bir kayıp” ifadelerini kullandı.

Putin, ayrıca, Gorbaçov’un ailesine yolladığı taziye telgrafında, “Ülkemizi karmaşık, dramatik değişimler, büyük ölçekli dış politika, ekonomik ve sosyal zorluklar döneminde yönetti. Reformların gerekli olduğunu derinden anladı, acil sorunlara kendi çözümlerini sunmaya çalıştı. Mihail Sergeyeviç Gorbaçov’un son yıllarda yürüttüğü büyük insani, hayırsever ve eğitim faaliyetlerini özellikle not edeceğim” ifadesini kullandı.

Bu arada Gorbaçov için 3 Eylül’de cenaze töreni düzenlenecek. Gorbaçov Vakfı’na ve ailesine en yakın isimlerden olan gazeteci Aleksey Venediktov, Gorbaçov için cumartesi günü cenaze töreni düzenleneceğini açıkladı. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ise Putin’in cenaze törenine katılıp katılmayacağının belirsiz olduğunu söyledi.

‘Eşsiz bir devlet adamı’

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) son lideri Mihail Gorbaçov’un ölümünün ardından dünya liderleri taziye mesajı yayınladı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gorbaçov hakkında, “Tarihin akışını değiştiren bir devlet adamı” ifadelerini kullandı. Guterres, taziye mesajında, “Tarihin akışını değiştiren eşsiz bir devlet adamı olan Mihail Gorbaçov’un ölüm haberi beni derinden üzdü. Soğuk savaşı barışçıl bir şekilde sona erdirmek için herkesten fazlasını yaptı” dedi.

Bu arada Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Gorbaçov’un, demir perdenin yıkılması için büyük çaba gösterdiğini söyleyerek, “Mihail Gorbaçov güvenilir ve saygın bir liderdi. Soğuk savaşın sona ermesinde ve Demir Perde’nin yıkılmasında kilit rol oynadı. Ayrıca özgür bir Avrupa’nın yolunu açtı” ifadelerini kullandı. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de, “Gorbaçov, Glasnost ve Perestroika ile birlikte Sovyet bloğuna bir özgürlük rüzgarı getirdi. Soğuk savaşın sona ermesine ve karşılıklı yarar sağlayan bir işbirliği çağını başlatarak küresel güvenliği temelden değiştirmeye yardımcı oldu” diye konuştu.

‘ÇOK BÜYÜK BİR MİRAS BIRAKTI’

ABD Başkanı Joe Biden, eski Sovyet lideri Mihail Gorbaçov için yayınladığı taziye mesajında övgü dolu ifadeler kullanarak, “Bu yaptıkları farklı bir gelecek görmek için hayal gücüne ve bunu başarmak için tüm kariyerini riske atma cesaretine sahip nadir bir liderin eylemleriydi. Sonuç daha güvenli bir dünya ve milyonlarca insan için de daha fazla özgürlüğün yolunu açtı” dedi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise “Mihail Gorbaçov’un tarihi reformları Sovyetler Birliği’nin çöküşüne yol açtı. Soğuk savaşın sona ermesine yardımcı oldu ve Rusya ile NATO arasında işbirliği ihtimalinin kapısını açtı. Daha iyi bir dünya için vizyonu örnek olmaya devam ediyor” dedi.

Japonya Başbakanı Fumio Kishida ise, Gorbaçov’un nükleer silahlardan vazgeçilmesi yönündeki çabalarını hatırlatarak, “Nükleer silahlardan vazgeçilmesi için büyük bir miras bıraktı. Japonya ziyaretinde atom bombalarının fırlatıldığı Hiroşima ve Nagazaki’yi ziyaret etmişti” diye konuştu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da, Gorbaçov için, “Rusya için özgürlüğün yolunu açan” lider tanımında bulunurken derin üzüntü duyduğunu ifade etti.