Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son Genel Kurul’da oy kullananlar da dahil ne kadar Fenerbahçeli varsa hepsinin aklını kemiren ama -dile getirmeyi geçin- kendi kendilerine bile sormaktan çekindikleri soruyu ben sorayım:
“Seçimde sandıktan tekrar Aziz Yıldırım çıksaydı, bu hale düşer miydi Fenerbahçe”?
Bırakın üstün gayret göstermeyi, kendi kapasitesini/alın terini bile sakınan futbolcuları, çaresiz/paniklemek üzere hocalarıyla, ezilerek yenildikleri Anadolu takımının futbolcuları tarafından matrağa alınan bu hale...
Adam, “bakarsın beni transfer etmek ister” diye düşünmüyor bile.
“İstese de ne işim var ligin altındaki takımda” rahatlığı her halde.
Bu duruma düşer miydi Fenerbahçe?
Mesela Kadıköy’de Galatasaray ile berabere kalınca eşeğini bulmuş garibana döner miydi?
Kümede kalmaya oynar mıydı?
Vs...
Cevabını asla bilemeyiz ama eski başkanın yirmi sene içinde olaylara verdiği tepkilere bakarak bir tahminde bulunabiliriz:
Hayır...
Bambaşka futbolcularla Aykut Kocaman’ın elinde yuvarlanıp giderdi ki, plan öyleydi... Büyük olasılıkla Galatasaray, bilemedin Beşiktaş’a benzerdi. Belki ikisinin ortası.
Bugünkü duruma yaklaşırken bile ya Aziz Yıldırım olmazdı ya da takımla beraber tersyüz etmişti dünyayı!
Tepeden tırnağa mangal yürekli bir kabullenme ve tepkisizlik içinde cenaze marşına tempo tutmazdı Fenerbahçe.
Madem açık konuşuyoruz, Fenerbahçeliyi her türlü kritikten ve dahi otokritikten uzak tutan, duruma şartlara uyduran, sinirsiz Kayseri pastırmasına çeviren “öcü” eksik kalmasın:
“Batardık o zaman”!..
Sanmam... Sayın Koç’un verdiği parayı sayın Yıldırım da vaat etmişti.
Olmayan Comolli’nin olmayan transferlerini de düşün.
Üç aşağı beş yukarı aynıydı mali porte.
“Eee... Bunca acıyı niye çektik o zaman” diye sormaktan bile korkuyor insanlar kendi kendine.
Neden?..
Çünkü “tercih” kendilerinin.
Sadece yeni yönetimi değil, yeni hocayı bile kendileri seçti... Kime, nasıl itiraz edecekler şimdi?
Bakın... Söz konusu Fenerbahçe olunca hep şanlı tarihini koyarız ya masaya... Yirmi sene, elli sene sonrakilerin masaya koyacağı o tarih yazılıyor şu anda.
Eskinin devamı ama farklı bir üslupta!
“Bir sezonluk kaza” deyip geçmesin kimse. Bu sezonun Fenerbahçe genetiğine derin etkileri olacaktır.
Hatta şimdiden olmuştur bile.
Tamam... Vizyon sahibi diye bayrak teslim edilen başkana tolerans göstermek, erdemli bir davranıştır. “Her türlü ahval ve şerait içinde” takımı desteklemek görevdir. Ama “ne oluyoruz yahu” diye sormak da haktır. Hatta mecburiyettir.
Bu kadar tepkisizlik hayra alamet değildir.
Sormuyor Fenerbahçeli. Soramıyor.
Çünkü, “kendim ettim kendim buldum” havasında.
Alanya’da posası çıkarılmış takım gece dönüyor, Samandıra’da karşılayan Fenerbahçeliler alkışlıyor. Bir avuç falan... Gitmişiniz oraya, bağırıp çağırın, küfredin demiyorum tabi; “duran adam” eylemi yapın bari. Alkış neyin nesi?
Tıpkı felaketin mimarı Comolli’ye sahip çıktıkça, takım dibe vurdukça Başkan’ın sırtını sıvazlamaları gibi.
Ödül-ceza çorba olmuş Fenerbahçe’de.
Korkarım bu davranışların tek sebebi Fenerbahçe sevgisi değil, başkandan hocaya “her şeyi seçenlerin” suçluluk duygusu ağır basıyor asıl.
Ya da Aziz Yıldırım’ı gönderenlerin kuyruğu dik tutma gayreti.
Gün gelir takım düzelir. Düzelmesi zor olan davranış kalıplarıdır. Yanlış ayarlar da kod gibi yazılır, silmesi çok zordur; sittin sene kalır sonra.