Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe, Moskova’da beklendiği gibi defans ağırlıklı ve beraberliğe de razı bir on bir ve oyun planı ile yarışmaktaydı. Sarı-lacivertli ekipte “şu oynar mıydı - bu oynamalıydı” gibi kolaycılığa soyunmanın hiç bir anlamı yok. Ancak Alex konusunda kundaktan mezara bu işin kavgasını her türlü futbol jurisinin önünde sabahlara kadar tartışmaya hazırım.

Takıma Yobo’nun gelmesiyle defans düzeni birden itibar kazanmış bir hava yaratıyordu zorlu yarışmada...Şunu da işaretliyelim iki takım da ilk 45’te ekstrası olmayan düz birer takım görüntüsündeydi ekranlarda... Herkes tek top yaparak riske girmek istemiyor, kanatlardan veya orta alandan çıkacak toplardan gol adına umutlanıyorlar, yani iki takım da “bir hata nasıl doğar da biz de beleş bir golü nasıl yakalarız” avantasını kovalıyorlardı maçta...

Rusya’da geçen yıl gol kralı olmuş ve bu sezon da en önde gelen Emenike’yi ilk devrede ısrarlarla kovaladı gözlerim. Ancak ona dönük özel paslar veya bu oyuncunun koşu yollarını aydınlatacak ışıklı paslar görünürde değildi. Tabii bu yorumlar oldukça durgun geçen ve tarafların birbirlerinin teknik ölçülerini değerlendirdiği ilk yarıdaki düşüncelerimiz.

İkinci yarıya hızla giren takım ev sahibi Sparta Moskova idi doğal olarak... İlk yarıda Fenerbahçe’nin zayıf taraflarını değerlendiren Spartak orta sahadaki Fenerbahçe güçsüzlüğünü görmüş olacak ki, seri ve kontra paslarla sarı-lacivertli defansı zorluyor ve ilk 45’te sessiz sedasız sahada dolaşan Emenike golcülük şöhretine çok da uyan bir sayı yaratıyordu.
Gelen gol Fenerbahçe’yi de ateşliyor hemen gelişen karşı atakta Sow-Kuyt ikilisinin yarattığı düetten sarı-lacivertlilerin beraberlik sayı ekrana geliyordu. Yani maç iyice kızışıyordu bu önemli eleme oyununda... Spartak özellikle ele geçirdiği orta sahada dilediği kolaylıkla top çeviriyor ve Fenerbahçe’nin sezon başından beri konuşulan “orta alan fakirliği” iyice yeniden sırıtmaya başlıyordu.

Evet, Fenerbahçe’nin bilinçli paslara çok da ihtiyaç duyduğu bu zorlu deplasmanda Alex neden eşofman içine kilitlenmişti hiç anlayamadım? Topu karşı alana taşıyacak ustalıkların görünmediği bu eleme maçında eğer Alex’e gerek olmayacaksa onun rekorlar kırmış mazisini inkar edercesine eşofman içine mahkum etme yanlışı sezon boyu devam edecek bir tartışma yangınının üstüne yakıt dökmektir sadece... Aykut hocamız kadroda “Alex az koşuyor” gerekçesiyle forma vermiyorsa eğer bu büyük ustaya o zaman atletizm ile uğraşan gençleri bir gözden geçirsin, belki ileride Alex olması muhtemel yeteneklere rastlayabilir! Kısacası Fenerbahçe dileriz İstanbul’daki şansını doğru kullanır ancak sarı-lacivertli takım bu şekilde her maça değişik kadrolarla çıktığı sürece bu kaotik havadan sezonu önlerde bitirecek bir takım iskeleti yaratılamaz.