Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fenerbahçe, Marsilya önünde tam bir Avrupalı takım meziyetlerini sergilemekteyken, Alex’in kenara alınmasının ardından yine liglerdeki Hababam Sınıfı haline dönüştü ve kazanmak üzere olduğu puanları hoyratça harcadı.
Oyuna büyük bir hızla girip Fenerbahçe’nin üzerine baskı kurmaya çalışan Marsilya’nın bu baskın taktiği sadece 10 dakika sürüyordu Saracoğlu’nda... Sarı-lacivertli kadronun önde Fransızların hızını kesip tam kullanma özelliklerini kendi yeteneklerine alması oyunun dönüm noktası oluyordu sanki yarışmada... Fenerbahçe’nin bir bütün halinde süratli oynaması ve bol paslı olarak sahanın her bölgesinde rakibine üstünlük kurması oyundaki sarı-lacivertli kadronun şık pozisyon gösterileri halinde içlerini ısıtıyordu tribündeki ve ekran başındaki heyecan içinde yaşayan taraftarların.
Orta alanda Caner’in tempolu oyunu da çok etkiliyordu takımı. Özellikle şahsi dalışlarla Marsilya defansına yüklediği korkularla oyuna hem renk katıyor, hem de attığı gol sayısı ile büyük bir moral yüklüyordu Fenerbahçe’ye.
Gerçi sarı-lacivertli formada Bekir’in özürlü hareketleri ve direklerde eriyen Marsilya’nın gol vuruşları doğal olarak korkularla dolu anlar yaratmaktaydı. Ama sonuçta oynadığınız takım da yıllarca yenemediğiniz Fransa futbolunun temsilcisi Marsilya’ydı sonuçta. Fenerbahçe, ligde oynadığı miskin oyunlar çok ayrı bir özellik ve güzelliklerle süslüyordu önemli yarışmayı. Ancak nereye kadar, tabii ki Alex’in çıktığı ana kadar. Futbol topu bu üstad oyuncunun vücudundan bir uzuv sanki. Attığı paslar, topsuz alandaki duruşu bile bir ince hesaba dayalı. Attığı kafa golüne dikkat ettiniz mi? O topa kafayı kim olsa kaleye vururdu ve top kalecinin ellerinde erirdi Oysa Alex, topu bilerek yere vurdu ve top üst direğe yönlendi ve Marsilya kalecisi de çok şaşırdı bu işe.
Ancaaak. İşte 2-0’dan sonra, yani 70. dakikalarda Aykut Hoca, Alex’i oyundan alıyor ve sarı-lacivertlilerde futbol oyunu duruyordu sanki. Üstadın çıkmasıyla ne orta saha kalıyordu Fenerbahçe’de, ne de Fransız defansının arkasına atılacak uzun toplar göze çarpıyordu. Boşalmış gibi kalan Fenerbahçe’nin bu halini biraz da şaşkınlıkla yakalayan Marsilya fırsatı asla kaçırmıyor ve tam hakimiyet kurarak Fenerbahçe defansını allak bullak ediyorlardı. İyi de ne olmuştu, bir Alex’in çıkmasıyla mı bütün düzen alt üst olmuştu. Bunun cevabını vermek yine Aykut Hoca’ya kalsa gerek. Bu maç ve bu defansif boşalma yıllarca konuşulacak bir konu başlığıdır Fenerbahçe’de.