SEN 17 yıldır Kadıköy’de F.Bahçe’ye diş geçiremiyorsun. Bir başka deyişle F.Bahçe en kötü sezonunda bile hem sana yenilmiyor hem de seni kendi evinde, Arena’da çatır çatır yeniyor. Öyle ya da böyle 35 bin seyircin maça gelmiş seni desteklemek için ve sen yine bir varlık gösteremiyorsun. Top kontrolü sende olsa ne yazar? Pozisyona girsen ne yazar? Atamadıktan sonra kalene 2 defa gelen F.Bahçe’ye yeniliyorsun. Tudor ve futbolcuların utanması lazım. G.SARAY’DA ciddi bir F.Bahçe fobisi mevcut. Kazansan hem rakibinin üstüne çıkacaksın hem de Şampiyonlar Ligi umutlarını sürdüreceksin. İlk yarıda Şener’in hatasıyla da olsa arka arkaya 2 pozisyona giriyorsun ve Volkan’ı ısındırır gibi şut atıyorsun. 2. yarı yine etkili gibi gözüküyorsun ama net pozisyonun neredeyse hiç yok. ASLINDA dünkü yenilgiye, akıllı olan G.Saraylılar’ın sevinmesi gerekir. Beceriksiz başkan Özbek ve etkisiz eleman Tudor’un artık gidişatı hızlanacaktır bu mağlubiyetle. O koltukta çok zor otururlar. Camia istese de Özbek ve Tudor kalamaz, kalmamalı. Çünkü bu ikili G.Saray’ın vizyonunu sıfırladı. İkisi de yakışmıyor G.Saray’a. Özbek yarın gitsin yine mangal sefası yapsın oyuncularıyla Florya’da. Hangi çağda yaşıyoruz. Böyle başkanlık mı olur Allah aşkına... ARTIK GİTME VAKTİ GELDİ SAHANIN en iyileri Fırat Aydınus, V.Demirel ve Sabri. Bu 3 eski kaşar harikaydı. Aydınus tek kelimeyle hatasız maç yönetti. Volkan müthiş konsantre ve kusursuzdu. Sabri de sözüm ona yıldızlar topluluğu takımın en iyisiydi, en arzulusuydu. KİMSE bana “G.Saray çok iyi oynadı, futbol olarak rakibi ezdi” demesin. Kazanabildin mi? Hayır. Gol atabildin mi? Hayır. O zaman hikayesin. Sadece futbol da değil tüm branşlarda kaybediyorsun F.Bahçe’ye. O zaman gitme vakti yaklaşmıştır Dursun Özbek, Tudor ve bazı futbolcular için. Galatasaray senede iki antrenör değiştirir. Florya’dan birileri kadro dışı kalır. İki hafta sonra gene ilk 11’e girer. Yani karmaşa. Bu karmaşadan da iyi bir Galatasaray çıkarmak mümkün mü? Çünkü tek düşündükleri şey günü kurtarmak. Evet dün gece 40 bin taraftarın desteğiyle Fenerbahçe’den daha istekli bir takım vardı. İlk yarı Yasin ve Sneijder’in, ikinci yarı Rodrigues ve Sabri’nin gollük şutlarını Volkan kalesinde devleşerek kurtardı. Skrtel, Kjaer ile beraber neredeyse hatasız oynadı. Muslera’nın kalesinde gördüğü ilk şut 85. dakikada Alper’den geldi. İkincisi de Souza’nın kafasından gol oldu. Souza topa kafa vururken, rakip defansta oynayan futbolcular nerede? Semih, Ahmet Çalık ne iş yaparlar? Veya bu futbolcular bu takımda stoper oynayabilirler mi? Bakıyorsun Sneijder’e... Kardeşim ya oyna, ya futbolu bırak. Takımına en ufak bir katkısı olmadı. Bruma evlere şenlik. Futbolda bir disiplin vardır. Bu arkadaşımız kafasına göre takılıyor. Takımına da hiçbir katkısı yok. Pas vereceği yerde şut atıyor, şut atacağı yerde pas vermeye çalışıyor. Tolga Ciğerci... Hakikaten bu oyuncuyu Cim Bom’a kim kazandırdıysa o yöneticiyi kulüpten kovmak lazım. Galatasaray’ın hedefleri, vizyonu bu kadar küçük mü? Bu Tolga nasıl Galatasaray’da forma giyer? Kaleye vurup da tutturduğu tek şut yok, hep karavana. Neredeyse sezon başından beri bu böyle. Bir topu kaleye tuttursun, inanın kafamı duvara vuracağım. Selçuk’un Sabri’nin biraz da Carole’un gayretleri yetmiyor. En önemli konu Galatasaray’ın golcüsü yok. Podolski markajda, Eren Derdiyok kulübede. Eren oyuna girmeden önce kanatlardan ortalar geliyor. O oyuna giriyor, bu kez ortalar kesiliyor. Olmaz böyle futbolculuk ve sistem. Tudor’a ne kadar kızsak ne olur? Malzeme bu. Hırvat teknik adam da burada bir şeyler öğrenmek istiyor, daha çırak. Böyle stresli maçları kaldıracak gücü yok. Fenerbahçe kötü gününde. Futbolu yavaş oynuyor. Neden Podolski ile Eren hücumda beraber oynamıyor? Bu Yasin’den Tudor ne buluyor? Yani baktığınız zaman Galatasaray’ın her tarafı kopuk. Şimdi bu maçın suçlusu kim? Ben bulamadım. Benim için tek suçlu var. Bu kulüp nasıl bu hale geldi? Bu kadar kalitesiz futbolcuları kim transfer etti? Bunları kim yaptıysa suçlu mu arıyoruz, işte tek suçlu odur. Galatasaray böyle oynamaya devam ederse Trabzonspor da gelip kendilerini geçer. Bu kesin! Her şeye hazırlıklı olmak lazım. Bu futbol kimseye umut vermiyor. Igor Tudor sonrası formayı kaptıran Galatasaray’ın baş aktörleri Başakşehir maçının ardından kazan kaldırıp “Ya Tudor, ya da biz” restini çekmişti... TT Arena’da dün sahaya çıkan ilk 11 yönetimin bu resti gördüğünün belgesiydi... Çünkü bu kadro ne hocanın savunduğu futbol anlayışını, ne ilkelerini, ne de sistemini temsil ediyordu... Emir büyük yerdendi... Fenerbahçe önünde alınacak muhtemel bir yenilgi hem Başkan Dursun Özbek’in koltuğunu sallayacağından, hem de Galatasaray’daki taşları yerinden oynatacağından belli ki Florya’ya bir takım direktifler gelmişti... Ve karşımıza birkaç ay önce kovulan Riekerink’in kadrosu çıktı... Ancak öyle bir maç izledik ki, Galatasaray hangi kadro ile sahaya çıkarsa çıksın, Fenerbahçe’nin ne oynamaya, ne de kazanmaya niyeti vardı sanki... Sarı-lacivertli ekip sadece savunma yapmaya gelmişti... Ne yalan söyleyelim bunu da iyi becerdi... İki bek Şener ile Hasan Ali orta alanı ya bir ya da iki defa geçti... Alper, Mehmet Topal ve Souza, Aatıf’ın da desteğini alarak orta göbeği çok iyi kapattı... Şener’in hatalı geri pası olmasa rakiplerine ilk 45 dakika tek bir pozisyon şansı tanımayacaklardı... Kısacası önde ayrı bir takım, arkada ayrı. İşin acı tarafı, Fenerbahçe’yi bu kısır, güdük oyuna iten Galatasaray falan değildi. Resmen planlı sefaletti... Ve devrenin ortalarına doğru Lens, Advocaat’ın yanına gelerek bu duruma isyan ediyordu... “Böyle oynayacaksak işimiz iş. Rezil oluyoruz” der gibiydi... İkinci yarı da değişen bir şey yoktu... Fenerbahçe üç-beş kişi ile ayakta durmaya çalışıyordu... Arkada altı oyuncu yerini hiç kaybetmeden duruyordu... Orta sahanın ilerisi sanki mayın tarlasıydı... Advocaat oyundan memnun olacak taktiği hiç bozmadı... Her zamanki gibi Aatıf’ı çıkarıp Volkan Şen’i aldı, ardından Van Persie yerini Sow’a bıraktı... Tam bir klasik! Galatasaray böyle bir Fenerbahçe karşısında üstün gözüken taraf olsa da sanki biraz cesareti eksikti... Öldürücü yumruğu bir türlü indiremedi... Adeta beraberlik için oynayan ezeli rakibinin üzerine hep çekingen gitti, savunmasını bir türlü ileriye itemedi. Bu da Fenerbahçe’nin fazla bunalmasını, hata yapmasını önledi. Yakaladıkları pozisyonlarda ise Volkan Demirel duvarı vardı... Muslera’nın ilk kez 86. dakikada yere yattığı, Fenerbahçe’nin lütfenle karşı kaleye gitmeye çalıştığı maçta 90+1’de Souza’nın kafasının filelerle buluşması bu derbinin hakkını ne kadar yansıttı bilemeyiz ama futbolun fıtratında böyle şeyler var işte... Yemeyenin malını yerler böyle... Günlerdir tartışılıyor bu maç. Üzerine teknik analizler, yorumlar yapılıyor. Herkes bir şeyler yazıyor, söylüyor. Kendi adıma bu yorum ve analiz furyasından yorulduğumu itiraf etmeliyim. Kaldı ki o yorumcular arasında ben de varım. Bu kadar tartıştığımıza, konuştuğumuza göre derbi de derbi gibi olmalı, değil mi? Hayır, öyle değil... Dün izlediğimiz o maç gerçek bir derbi değildi. Tek taraflı bir maçın derbi olarak tanımlanması mümkün mü! Galatasaray oynadı, Fenerbahçe karşıladı (ya da kovaladı), o kadar! Maçın ilk 1 saatlik bölümünü izledikten sonra anladık ki İgor Tudor dersini iyi çalışmış. Herkesin kuşkuyla yaklaştığı fantezilerin peşine düşmedi. Üçlü savunma diye bir derdi olmadı. Ama şu da var: Dörtlü savunmanın sağında yer alan emektar Sabri, zaman zaman 5’li savunmanın sağ kanat oyuncusu gibi orta alana çıkarak hücum pozisyonlarının hazırlığında rol aldı. Yasin’in daha sıcak bölgelere geçişini sağladı. Hakçası, iyi oynadı. Galatasaray topu kendi savunma alanının dışında tutma gayretindeydi... Bence en akıllı uygulama da bu oldu. Semih - Ahmet Çalık ikilisi pek sağlam durmuyordu. İkili mücadelelerde topu kapıp ileri taşımaya özen gösterdiler. Baskılı oyunda Sneijder, Yasin, Bruma ve Podolski mutlak gol pozisyonlarını kullanamadılar. Fenerbahçe, Galatasaray’ın kurduğu oyuna kaptırdı kendini... Kendi oyununu oynayamadı. Savunmada Kjaer ve Skrtel ile direnmeye çalışırken Topal ve Souza ile oyun merkezini geriye çekmek zorunda kaldı. Alper topu öne taşımak için çok gayret gösterdi ama, yalnız kaldı. Fenerbahçe’nin hücumdaki en etkili oyuncusu Lens, bu maçta alıştığı etkinliği gösteremedi. Carole’ün markajı, Bruma’nın atakları arasında sıkıştı. Aatıf da Sabri’nin önde tıkandı kaldı. Böyle bir tablo içinde Robin van Persie de istediklerini yapamıyordu. Dirk Advocaat sabırla bekledi, önce Volkan’ı sonra da Mousa’yı aldı oyuna... Ancak Van Persie’yi çıkarmakta (Dk.80) geç kalmıştı. Yine de oyunu ve topu Muslera’nın önüne taşıyıp pozisyona girmeyi başardılar. Fenerbahçe’nin “Ben de varım!” oyunu Galatasaraylıların hesaplamadığı golü getirdi. Şener’in ortası ve 11 metreden kafayı vuran Souza!.. Fenerbahçe için büyük bir avantaj bu.. Ligi yeniden kızıştıracak bir tablo oluştu. Sakin olalım ve bekleyelim! Dün Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramıydı... Büyümüş olsak da mutluluk hakkımızdı. Eksik olmasınlar iki büyük takımımız ellerinden geleni yaptı yüzümüzü güldürmek için... Galatasaray’ın ağlanacak haline, Fenerbahçe’nin tuhaf taktiğine gel de gülme! Maçın ilk yarısı bir tweete sığar, hal hatır sormalara bile yer bolca kalır 140 karakterde... “Dev derbi” dedikleri o kadar kısırdı yani! Özeti tempo yapmak, oynamak isteyen bir Galatasaray; izin vermeyen Fenerbahçe. Evet... Fenerbahçe bu sezon hiç yüzü gülmese de “komedyen taktiğini” benimsemişti Advocaat ile!.. Olayı başkası yaratacak, o espriyi patlatacak. Yani topu rakibe bırak, uğraşsın, kazandığın anda hızla golü bul. Nasıl mı? Lens var ya!.. Bu kadar öz ve kısa. Doksan dakika hiç komik değildi Fenerbahçe... Bekleyen, fırsat değerlendiren taktiğini abartmış, resmen oyunu kilitlemişti. Aatıf bile solda beşinci savunmacı olmuş Sabri’yi durdurmaya çalışıyordu. Lens, Van Persie resmen atıl durumdaydı, çıkıp tribünde otursalar kimse fark etmezdi. Aslında savunma eylemi de futbolun içindeydi ve Sneijder’in, Bruma’nın yolunu kapatan, serbest dolaşan Podolski’ye topa vurma fırsatı bırakmayan Fenerbahçe, savunma göbeği ile gerçekten sanat yapıyordu. Bu tarz bir futbol Fenerbahçe’ye ne kadar yakışırdı o ayrı mesele. Ama kendi saha ve seyircisi önünde tüm kredileri tükenip galibiyete mahkum Galatasaray’ı durdurduğu kesin. Fenerbahçe’nin “ne oynarım ne oynatırım” taktiği ile geçen ilk 45’de bir tane pozisyonu hatta şutu olmadı rakip kalede. Galatasaray gayret etse de ancak Fenerbahçe savunmasının hatasıyla bir pozisyon yakalayabildi. Bir de Selçuk’un yarım pozisyonu var o kadar. Ama nereye kadar?.. Her şey istediği gibi gitmiyordu Fenerbahçe’nin. İkinci yarı başladığında artık Galatasaray baskısından ezilen ve savunma kalitesini sürdüremeyen bir Fenerbahçe vardı. Kim bilir, Galatasaray’ın yarısı Igor Tudor küskünü olmasa, birlikte oynama alışkanlıklarını kaybetmeseler, takımdan çok kendilerini düşünmeseler, o sırada işi bitirebilirdi ev sahibi. İlginçtir Aatıf’ı günah keçisi yaptı Advocaat ve yerine Volkan’ı soktu. Aatıf Galatasaray’ın baskısından çıkamıyordu, yeteneksizliğinden değil. Şayet taktik savunma ise Aatıf daha iyi idi. Igor Tudor’un Bruma- Rodrigues değişikliğini ise tribünler beğenmedi ama rakip defans kalabalığında çalım yapmaya çalışan Bruma’dan daha yararlıydı o da. Her iki hoca da son kozlarını 80. dakikada kullandı ve ikisi de ofans bağlamında!.. Yasin’in yerine Eren, Van Persie’nin yerine Sow. Etkiledi mi skoru? Gerek yoktu. Arena’da maçın başından sonuna kadar beklenen; Galatasaray’ın galibiyet golünü ne zaman ve nasıl atacağıydı ama Fenerbahçe’nin yeteneğini unutmuşlardı. İlk isabetli şutunu 86. dakikada atabilen futbol komedyeni Fenerbahçe espriye hazırlanıyordu! Uzatmalara geçildiğinde patlattı espriyi; 0-1. Fenerbahçelileri güldürdü, Galatasaraylıların yüzüne ise acı bir tebessüm kondurdu Sarı-Lacivertli takım. Şakayı uzatmalara bırakıp Tudor ve Yönetimi de bayram günü protestodan kurtardı açıkçası. Ama ne olursa olsun Fenerbahçe bu galibiyetle nefes alırken Galatasaray’ın nefesini kesti. Gerisi Galatasaray yönetimi, hocası futbolcularının işi ki, düştükleri kuyudan çıkmak için son ipleri de koptu. ADI derbi, ancak oynanan futbol sıradan bir maçtan bile daha kötü. İki takımın sezonun genelindeki performansı dün akşama da yansıdı. Ağır Başakşehir yenilgisini unutturmak isteyen G.Saray, baskılı ve istekliydi. 20 dakikadan sonra oyunun hakimi oldu. F.Bahçe’nin aklında tek plan vardı. Tıpkı Trabzon’da, Vodafone Arena’da ve zorluk derecesi yüksek bir çok maçta olduğu gibi. Kapan, bekle, fırsat bulursan kontratakla gol ara, sert oyna, sinirlendir, sindir. Advocaat’ın şaheseri! Skordan bağımsız yazıyorum, bu takım, böyle oynatılmayı hak etmiyor. F.Bahçe kazandı, lakin hiç kimse bu oyundan memnun olamaz, olmamalıdır! G.SARAY, bu anlayışla sahada olan F.Bahçe’yi çözebilmek için çok uğraştı. Başta Bruma; oyunda kaldığı sürede en etkili isimdi. Yasin ve Podolski çalıştı ancak top onlara geldiğinde yanlarında bir değil, 2 F.Bahçeli bitti. Mehmet Topal’ın bir gözü sürekli Sneijder’deydi. Hollandalı kaleden uzakta kalınca, Bruma-Yasin-Podolski üçlüsü ile hızlı pas alışverişi olmadı. Dolayısıyla Şener’in hatasından kaynaklanan pozisyon dışında G.Saray, 70 dakika net fırsat bulamadı. Sneijder bir kez pas atabildi, onda da Garry Rodrigues, kaleci Volkan’a takıldı. ŞİMDİ HEDEF BÜYÜDÜ F.BAHÇE’NİN bu kadar silik futbol oynaması, sadece Advocaat’a bağlı değil. Aatıf ilerde top tutamadı, Van Persie sadece rakiple ve hakemle uğraştı. Lens, ağırlaşmış ancak her şeye rağmen 2 tehlike onun sayesinde oldu. Koca 90 dakika boyunca Muslera yere yatmadı derken, F.Bahçe ilk kez çok adamla geldiği anda golü buldu. KARŞILAŞMANIN hakkı beraberlikti, ancak galibiyet F.Bahçe için başka bir hedef daha ortaya çıkardı. Bir kaç hafta önce 3.’lük bile uzakken, şimdi yeni hedef Şampiyonlar Ligi... Bu yüzden kötü oyuna rağmen kıymetli galibiyet... FIRAT Aydınus, kötü derbinin iyi ismi oldu. Kart uygulamalarında eksik kalsa da, skoru etkileyen hatası olmadı... MESLEK yaşamımda bunun gibi çok maç izledim. F.Bahçe’nin sıfıra yakın top oynadığı ama 90 dakika sonrasında gülen taraf olarak stadı terk ettiği nice karşılaşmalara şahit oldum. Düşünün ilk şutunu 86. dakikada atan F.Bahçe maçı uzatmalarda kazandı. TUDOR gibi yetersiz bir teknik direktör, rakibini analiz edememiş bir teknik direktör bu kaybın tartışmasız baş sorumlusudur. Sahasından çıkamayan rakibin karşısında Bruma gibi en etkili oyuncunu çıkarırken neyi düşündün acaba? Eren’i daha önce alabilirdin. Bunun gibi bir çok eksikleri sayabiliriz. Ama özünde G.Saray’da sahanın en iyi adamı Sabri ise gerisini siz düşünün. TAKIM RUHU GİTTİ BÜYÜK havalarla G.Saray’a gelip sistem değiştireceğim diye futbolcuları kadro dışı bırakan, bir hafta sonra geri alan, ‘çok iyi hazırlandık’ diye boş motivasyonlarla takımı sahaya süren (kusura bakmasın) çakma Conte G.Saray’ın başında kalmayı hak etmedi. G.SARAY Sneijder’i, Podolski’siyle, böylesine çözümsüz futboluyla bu sene şampiyon olsa gerçekten ayıp olurdu. Bugün sabahtan itibaren gündemi değiştirmek için sarı-kırmızılı yönetim yeni varyasyonlar arayacak. Takımın ruhu gitti, bakalım yeni sezonda ne gibi senaryolar bizleri bekliyor? Tek cümle de Fırat Aydınus için... İyi maç yönetti ama çok konuştu! NURİ Bilge Ceylan filmi tadında bir ilk yarı izledik. 21-31 arası 10 dakika G.Saray vardı sahada. Kalanı traş makamı! Koskoca Fener de ancak 44’te bir kez gelebildi rakip kaleye. Hesabı netti Dick hocanın... En etkili silahı olan Lens’i arkaya kaçırmak, sıkıntılı rakip defansı yarmak; Lens asistiyle Van Persie golü bulmak. DE SOUZA PERDEYİ İNDİRDİ G.SARAY ise daha set oyunu istiyordu ve kısmen oynadı. Ancak mafiş! 2.yarı G.Saray epey hakimdi maça. Takım istiyor, arıyor, şut ve pozisyonlar da buluyordu. Ayrıca kanatlara inme kabiliyeti de yüksekti. Maç, Eren istiyordu; Tudor Bruma’yı (68) çıkarttı. 75’ten sonra eforu bitti takımın! Eren’e de kanat topu getiremez oldu. GÖZ göre göre hem takımın gidişatına çomak soktu, hem ihtiyacına yanıt veremedin bay Tudor! Acaba günün anlam ve önemine uygun, dünya güzeli evlatlarından birini oraya oturtsak daha mı kötü olurdu? F.Bahçe maçın sonuna kadar iyi savundu. Sonda da altın vuruşu yaptı. Kjaer-Skrtel tandemi direndi, Volkan 2-3 kritik kurtarış yaptı; De Souza ise perdeyi indirdi. Kupada yarı final, ligde 3.lük, derbilerde yenilgisizlik.. Emekli bir Hollandalı için kayısı! Onlar için en az 2 hedef daha var.. G.Saray ise barbekü partilerine devam etsin!