Gündem 25 Nisan’ı anmak tarihsel hata

25 Nisan’ı anmak tarihsel hata

18.03.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:

Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Barış Borlat ‘Çanakkale’nin tarihi anlamda en önemli 3 günü 18 Mart, 10 Ağustos ve 9 Ocak. 25 Nisan’ı anmak hatalı’ diyor.

25 Nisan’ı anmak tarihsel hata

Ceyda Ulukaya - Osmanlı’nın son büyük zaferi, Cumhuriyet’in ise önsözü. Bundan 109 yıl önce itilaf devletlerine karşı 14 ay süreyle verilen tarihi mücadele, deniz zaferini temsilen 18 Mart’ta Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü olarak törenlerle hatırlansa da tarihe yön veren pek çok dönüm noktasına sahip. 18 Mart Üniversitesi Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Barış Borlat, bu dönemin 3 farklı günle ulusal çapta anılması gerektiğini anlatıyor:

Haberin Devamı

ZAFER ALGISI 18 MART’TA

“Çanakkale muharebelerine bir zafer anlamı yüklenerek yapılan ilk törenin tarihi 18 Mart 1916’dır. Bu tarih, bizzat savaşı yöneten, cephede görev yapan komutanlar, askerler tarafından tercih edilmiştir. Eğer 18 Mart günü itilaf devletleri Çanakkale Boğazı’nı geçseydi İstanbul’u işgal edecek ve bugün konuştuğumuz hiçbir gelişme yaşanmayacaktı. Bizzat savaşı yapanlar zafer algısını 18 Mart’a yüklemiştir. Erken Cumhuriyet döneminden beri de sadece 18 Mart kutlanır. Ancak malum olduğu üzere 25 Nisan itibarıyla Gelibolu’ya yapılan çıkarmayla başlayan kara savaşları dönemi var. Türkiye Hükümeti de 25 Nisan’da bir tören icra ediyor ve o günü Çanakkale kara savaşlarının yıldönümü olarak anıyoruz ancak kendi topraklarınıza saldırının yapıldığı bir günü anmamız aslında tarihsel olarak hatalıdır. Keza bu savaşı bizzat yapanlar da 25 Nisan’ı hiç anmadılar. Bu tarihte anma düzenlemek tarihsel olarak da çok doğru değil.

Haberin Devamı

KARA ZAFERİ

Eğer kara muharebeleriyle ilgili bir anma yapılacaksa bunun için en anlamlı gün, Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih sahnesine çıktığı 10 Ağustos’tur. Çünkü İngilizler kara muharebeleri esnasında ulaşmak istediği hedeflere ulaşamadıkları için ağustosta yeni bir alanı muhalefet sahasına dönüştürdüler ve 6 Ağustos’ta Anafarta Ovası’na yeni bir çıkarma yaptılar. Önce 9 Ağustos’ta 1. Anafarta muharebesinde, bir gün sonra 10 Ağustos’ta Conkbayırı muharebesinde Atatürk bu çıkarmayı tamamen durdurdu ve artık İngilizler şunu gördü: Çanakkale cephesini geçme şansımız yok. Son olarak 9 Ocak 1916 İngilizlerin artık Çanakkale’yi geçemeyeceklerini resmen kabul edip boşalttıkları tarihtir. Bu yüzden Türk tarafı adına Çanakkale’nin anlamsal 3 önemli günü 18 Mart, 10 Ağustos ve 9 Ocak’tır.”

25 Nisan’ı anmak tarihsel hata

‘ÖLMEYİ EMREDİYORUM’

Atatürk’ün 25 Nisan sabahında çıkarmalar başladığında emrinde bulunan 57. alayla birlikte harekete geçip 261 rakımlı tepede serbest kolla ilerleyen Türk askerinin geri çekildiğini fark edince karşılarına geçip söylediği sözdür. Onun kararlı ifadesinin bir örneği olarak da Çanakkale muharebeleri ile özdeşleşen sözüdür.

Haberin Devamı

TÜRKİYE’YE YAYILMALI

Doç. Borlat, 18 Mart’ın erken Cumhuriyet döneminde ülke genelinde törenlerle anıldığına değinerek “Bu da bize Çanakkale zaferinin yerelle sınırlı düşünülmediğini gösteriyor. Çanakkale’nin Cumhuriyet’in birleştirici gücü, önsözü olma hâli aslında Anadolu’nun her yerinde yapılan törenlerle sağlanmıştır. Bu zafer tüm Türkiye’ye aittir. 18 Mart törenleri bugün de bu algıyla tüm Türkiye’de yapılmalıdır” diyor.

ÇANAKKALE SAVAŞLARI KRONOLOJİSİ

3 Kasım 1914

İtilaf Devletleri’ne ait 18 parçalık bir donanmayla, sabah saat 06.50’den itibaren İngilizlerin Ertuğrul ve Seddülbahir’i ve Fransızların Kumkale ve Orhaniye tabyalarını bombardıman etmeleriyle, Batı kaynaklarında “Gallipoli/Gelibolu”, Türk kaynaklarında “Çanakkale” savaşları diye bilinen askerî gelişmeler başladı.

18 Mart 1915

İngiliz ve Fransız filolarının büyük ateş gücüne sahip olan savaş gemileri, Çanakkale Boğazı’nın her iki yakasındaki mevzilerden açılan yoğun ateş ve mayınların etkisiyle çekilmek zorunda kaldı. Bölgedeki deniz savaşlarının en büyüğü Türkler açısından kazanılan zaferle sonuçlandı. 

Haberin Devamı

25 Nisan 1915

Gelibolu’ya çıkarma yapmak için gece yarısı yola çıkarılmış olan İtilaf birlikleri, saat 01.00’de Gökçeada ile Gelibolu Yarımadası arasındaki yere vardılar. 

10 Ağustos 1915

Conkbayırı’nda devam eden İtilaf saldırılarına yönelik Albay Mustafa Kemal tarafından idare edilen süngü hücumu
başarılı oldu ve bölge tamamen Türk askerî birliklerinin kontrolüne geçti.

9 Ocak 1916

İngiliz idaresindeki Anzak birlikleri Seddülbahir’den tamamen çekildiler ve son birliğin gece 02.00-03.00 arasında gemilere bindirilip ayrılmasıyla Gelibolu Yarımadası’nın da içinde bulunduğu Boğazlar mıntıkasında hiç yabancı asker kalmadı.

25 Nisan’ı anmak tarihsel hata

Seyit Onbaşı

■ 18 Mart günü Seyit Onbaşı gibi, 190 ila 216 kiloluk ağır topları sırtlayan başka askerlerimiz de var ve Genelkurmay’ın 2014’te yayınladığı askeri tarih belgelerinde bu isimlerden bazılarına yer veriliyor. Bugün Türkiye Seyit Onbaşı’yı tanıyorsa, nedeni fotoğrafının basıldığı Harp Mecmuası. Cephe gerisindeki asker ve halka moral vermek için propaganda amaçlı çıkarılan derginin bölgeye gönderdiği fotoğrafçılar, iri yapılı olduğu için Seyit Onbaşı’nın fotoğrafını çekmişlerdir. 

Haberin Devamı

‘Çanakkale geçilmez’ sözü

■ Bu söz aslında savaştan sonra Muharip Gaziler dergisinde yayımlanan hatıralarında, Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Çobanlı’nın “Geldiler, geçemediler, geçemeyecekler” sözü üzerinden retorik haline getirilen ve yaygınlaştırılan bir ifadedir.

Nusret mayın gemisi

■ Çanakkale Boğazı’nda mayınlar nedeniyle 18 Mart’ta İngiliz ve Fransız donanmasına ait 3 gemi batıyor, 4’ü de hasar alıyor. Mayın dökme görevini ise Selanik, İntiba ve Nusret mayın gemileri yapıyor. Son mayın dökmeyi 8 Mart’ta Nusret, Erenköy mevkiine yapıyor ve 26 mayını 100 m mesafe ile döküyor. Burası itilaf devletlerinin rahat manevra yapabileceği alan. Bunu engelleyen son hamleyi yaptığı için Nusret Mayın Gemisi sembolleşti.

Tarihte nadir

■ İngiliz General Aspinall Oglander, iki ciltlik Gelibolu Savaşı kitabında, Atatürk hakkında “Bir tümen komutanının üç ayrı yerde giriştiği hareketlerle yalnızca bir muharebenin değil, belki de bütün bir harekâtın gidişatına, hatta bir ulusun kaderine
derinden etki ettiği tarihte pek nadirdir” ifadelerini kullanıyor.

‘Onbeşliler’

■ Hiçbir cephede çocuk asker bulunmaz. Askere alma kanununda da açık şekilde 18 yaş sınırı uygulanır. Bahsedilen türküde geçen ifadeyle Rumi takvimle 1315 doğumlular kastedilir, yani bu da 18 yaşına denk gelir.