Gündem Ne kira ne fatura ne de yeme-içme derdi var! İşte 5 kuruşsuz dünya turu yapmanın sırrı

Ne kira ne fatura ne de yeme-içme derdi var! İşte 5 kuruşsuz dünya turu yapmanın sırrı

01.01.2023 - 07:05 | Son Güncellenme:

Çorum'da doğup üniversite eğitimi için İstanbul'a taşınan Sıla Güngören, küçük yaşlardan bu yana hayalini kurduğu bir deneyimi yaşıyor, 4 aydır tek başına dünyayı geziyor. Üstelik bunu yaparken de ne fatura, ne yeme-içme ne de konaklama için para ödüyor. Şimdilerde 11'inci ülkesi Arnavutluk'ta olan genç gezgin, beş kuruşsuz dünya turu yapmanın püf noktalarını paylaştı.

Ne kira ne fatura ne de yeme-içme derdi var İşte 5 kuruşsuz dünya turu yapmanın sırrı

Sıla Güngören (24), Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirip, avukatlık stajını tamamladıktan sonra hayalini gerçekleştirmek için yola çıktı. Üniversite zamanında da bulduğu her fırsatta ucuz yurt dışı biletleriyle kısa süreli yolculuklara çıkan Sıla’nın 'tek ve süresiz seyahati' ise okul stajından sonra başladı.

Haberin Devamı

'KONAKLAMA VE YEMEK KARŞILIĞINDA ÇALIŞIYORUM'

Bir şirkette emekli olana kadar 9-6 mesai yapmanın kendisine göre olmadığını, daha keşfetmesi gereken çok fazla şey olduğunu fark eden Sıla, “İş hayatına başlandığında uzun süreli seyahatlere çıkmak çok daha radikal bir karar oluyor. Henüz buna adım atmamışken ve işsizken, hayatımın işte tam zamanı denilecek noktasındaydım. Ayrıca annemin mesleği dolayısıyla yeşil pasaport sahibiyim ve bu sayede alınan yeşil pasaport hakkınız 25 yaşınıza kadar devam ediyor. Bense 24 yaşında son kez Avrupa’ya vizesiz gidebiliyordum ve bu fırsat kaçmazdı. Şu anda Tiran, Arnavutluk’ta bir hostelde gönüllülük yapıyorum. Bazı günler diğer gönüllüler için yemek pişiriyor, bazı günler günün belli saatlerinde resepsiyonla ilgileniyorum. Karşılığında ise konaklama ve yeme, içme masraflarım karşılanıyor” bilgisini verdi.

Haberin Devamı

Ne kira ne fatura ne de yeme-içme derdi var İşte 5 kuruşsuz dünya turu yapmanın sırrı

'HİÇ PARA HARCAMADAN EN TAZE YEMEKLERİ YEDİM'

Seyahate çıkarken çok fazla birikiminin olmadığını söyleyen Sıla Güngören, “Elimdekinin beni bir süre idare edeceğinin ama yeterli olmadığının farkındaydım. Ancak bunun bir engel olmadığını, hevesim ve tutkum olduğu sürece maddiyatın geri planda olduğuna inandım. Pek çok insan bana karşılıksız evini açtı, yemeğini, dostluğunu paylaştı. Hiç para harcamadan en güzel, en taze yemekleri yediğim, en güzel manzaralarda kaldığım oldu. İnsanların tek kuruş beklentisiz yardımcı olduğuna kimi zaman ben bile çok şaşırdım” deyip yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

"Örneğin dünyaca ünlü Amerikalı bir fotoğrafçıya fotoğrafınızı çektirmek için oldukça zengin olmanız gerekir. Bense bunu sadece otostop çekerken önümde duran araca borçluyum. Mesela Fas’ta kralın yaşadığı mahallede okyanusa sıfır bir villa kiralamanız size oldukça pahalıya mâl olur. Ancak seyahat ederken size evini açan başka bir gezginin bu imkanı sağlamayacağını nereden bilebilirsiniz. Sonuç olarak elimde olan paradan ziyade deneyimlerin beni nereye götüreceğine odaklanmaya çalıştım. Elbette maddi olarak kendini güvenceye almanın işleri ne kadar kolaylaştırdığı bir gerçek ama olmazsa da hayalinizi gerçekleştirmemizin önünde bir engel değil."

An itibarıyla düzenli bir geliri olmayan Sıla, seyahate çıkmadan önce takı yapmaya başladı. Boncuktan kolyeler, küpeler yapıp geriye kalan malzemelerini de yanına aldı. Yeri geldiğinde de sokakta onları satıp, hostel parasını çıkartıyor. "Takı satmayı sürdürülebilir bir gelir kaynağına dönüştürmedim ama onlar benim yedek planım" diyen genç gezgin, “Bir yedek planım da tabii ki çizimlerim. Henüz sokak sanatçılığı yapmıyorum ama tanıştığım insanlar görüp satın almak istediğinde de hayır demiyorum. Ayrıca yoğun olmasa da ufak çapta dijital çizim siparişlerini de fırsat buldukça değerlendirmeye çalışıyorum. Bunların hepsi bir araya geldiğinde kimi zamanlar beni ancak ‘rahatlatmaya’ yetiyor. Umudum, zaman içerisinde düzenli dijital gelir kaynakları oluşturmak ve seyahatlerimi bu şekilde sürdürmek” dedi.

Haberin Devamı

Ne kira ne fatura ne de yeme-içme derdi var İşte 5 kuruşsuz dünya turu yapmanın sırrı

'GÜVEN DUYARSAM YANLARINA GİDİYORUM'

Daha uzun süre kalmak istediği yerlerde gönüllülük yaparak geçinen Sıla Güngören, internet üzerinden bulduğu yerlerle iletişime geçip anlaşırsa yanlarına gidiyor. Bunlar hosteller, köy evleri, aile evleri olabileceği gibi kişinin yapabileceği işlerle bağlantılı yerler de olabiliyor. Günde 3-4 saat yardım ederek konaklama, yeme-içmeyi karşılayan, cep harçlığı verenler var. Bu da kalındığı süre boyunca keyfi harcamalar dışında hiçbir şeye para ödememek anlamına geliyor. Bu şekilde hiç para harcamadan geçirdiği çok günler olduğunu dile getiren Sıla, “Ne kira, ne fatura, ne yeme- içme. Bana kalırsa en güzel yanı da kaldığınız yerle daha sıkı bir bağ kurmak, orada yaşayan insanlara benzer yaşamak ve yakından tanımak için bir fırsat oluşturması. Ben deneyimlerimin hiçbirinde iş yapıyormuş gibi hissetmedim. Çünkü zaten gönüllülük esas. Örneğin şu an kaldığım yerde herkes aile sıcaklığında ve tamamen tesadüfen tek seyahat eden gönüllü kadınlardan oluşuyor. Türk yemeklerini sevdikleri için de iş bölümünde bana genelde akşam yemeği hazırlama görevi veriyorlar. Durum böyle olunca geçim kaygısı hissetmiyorum” açıklamasını yaptı.

Haberin Devamı

Kısa süreli ziyaretlerinde de gezginlerin birbirlerini bulduğu uygulamalar sayesinde çoğunlukla o bölgede yaşayanların evlerinde kalan Sıla'ya en sık sorulan soru ise ‘Nasıl güveniyorsun?’ oluyor. Sıla Güngören bu soruyu, “Yanında kalacağım kişileri ince eleyip sık dokuyorum. Bana en güven veren şeyse profillerinde gördüğüm diğer gezginlerin referansları oluyor. Profilini ve bu yorumları gördükten sonra tamamen içime siniyorsa iletişime geçiyorum. Oralı gibi yiyip içiyor, ülkenin kültürüne yaşayarak tanık oluyorsunuz” şeklinde yanıtladı.

Ne kira ne fatura ne de yeme-içme derdi var İşte 5 kuruşsuz dünya turu yapmanın sırrı

'YÜRÜRKEN SELAM VERDİ, EVİNDE 1 HAFTA KALDIM'

Haberin Devamı

Dünya turu sayesinde hayatının en özel deneyimlerini yaşadığını söyleyen Sıla, Portekiz’de yürürken kendisine pencereden birinin selam verdiğini dile getirerek yaşadıklarını şöyle aktardı:

"Selamlaştık ve içeri davet ettiler. Evde çok fazla kişinin kaldığını ve üst katları olduğunu anladım ama nasıl bir yer olduğunu anlayamadım. Sohbet ederken nerede kalacağımı sordular ve kalacak bir yerimin olmadığını söyledim. 'Yukarıda bir sürü odamız var, istediğin kadar kalabilirsin' dedikten sonra evlerin tarihini anlattılar. Yaklaşık 50 yıllık tarihi olan ve UNESCO tarafından korunan, öğrencilerin komün hayatı yaşadığı bir topluluk evindeymişim. Güvenilir buldukları gezginleri, ihtiyacı olan öğrencileri ağırlıyorlar, yemeklerine davet ediyorlarmış. Aynı şehirde 24 dört tane daha her biri birer müze gibi olan aktif komün evleri varmış. Kira sözleşmeleri 50 yıl öncesinde yapıldığı için sembolik bir rakam ve yüzde yetmişi üniversite tarafından ödeniyor. Her türlü ev alışverişlerini üniversite kantinlerinin alışveriş yaptığı yerden yani marketlerin yarı fiyatına satın alıyorlar."

Ayrıca hiçbir ayrımcılığa, ırkçılığa yer olmadığını ve her haksızlığa karşı hepsinin hemen bir araya geldiğine dikkat çeken Sıla Güngören, “Burada 1 hafta kaldım. Öyle ki hasta oldum çorbalar, çaylar yapıp iyileştirdiler. Ayakkabı ihtiyacım oldu, beni başka bir komüne götürüp kıyafetler ve ayakkabılarla dolu bir odaya sokup ne ihtiyacın varsa al, senindir dediler. Bu evler hakkında da anlatılacaklar bitmez ama dünyaca ünlü sanatçılara da ev sahipliği yapmışlar. Ünlü şarkıcı José Afonso’nun albüm kapaklarından biri burada çekilmiş, Jose Saramago buralarda ‘evi’ gibi hissedermiş” bilgisini paylaştı.

Ne kira ne fatura ne de yeme-içme derdi var İşte 5 kuruşsuz dünya turu yapmanın sırrı

'TÜRKİYE DÜNYANIN HER YERİNDE İLGİ GÖRÜYOR'

Türkiye’nin dünyanın her yerinden insanın ilgisini çektiğini, merak edilen ve mutlaka görülmek istenen bir ülke olduğunu vurgulayan genç gezgin, “Tanıştığım hemen herkesin ilk tepkisi 'Oraya gelmeyi çok istiyorum' ya da 'Oraya şu zamanda seyahat etmiştim' oluyor. Kimisinin gözleri ışıldıyor. Belirgin bir ırkçılıkla hiç karşılaşmadım. Tam aksine kimi ülkelerde Türklere karşı özel bir ilginin, hayranlığın olduğunu gördüm. Genelde imkanımız varsa benim yemek yapmamı istiyorlar. Bu konuda iddialıyım diyemem, evde kendime ev yemekleri yapmanın ötesinde bir tecrübem yok ama yemeklerimizin temeli zaten lezzetli, o yüzden çok beğeniyorlar” ifadelerine yer verdi.

'ALIŞTIRA ALIŞTIRA OTOSTOP ÇEKTİM'

Seyahatlerinde ulaşım için zaman zaman otostop çeken Sıla, “Otostop çekmek çoğu kişi için korkutucu ve tehlikeli görünüyor. Benim için de durum çok farklı değildi. Bu yüzden bir anda yurt dışında tek başıma otostop çekmeye başlamadım. Benim sürecim biraz daha alıştıra alıştıra oldu. Önce yazın Türkiye’de arkadaşlarımla otostop çektim. Ardından seyahate ilk başladığımda üniversiteden bir arkadaşımla rotalarımız kesişiyordu. Dedik ki birlikte otostop çekerek gidelim İtalya’ya. Böylece otostop hayatıma girmiş oldu. Türk tır şoförleri, ressamlar, eski gezginler, bizi evlerinde ağırlayanlar gibi pek çok farklı insanın hikayesine tanık olma fırsatımız oldu” deyip ekledi:

“İspanya’da, Portekiz’de genelde bu şekilde seyahat ettim. Otostop çekmenin ekonomik boyutu var ama getirdiği heyecan ve deneyimler daha büyük motivasyon kaynağı. Kendimi güvensiz ya da tedirgin hissedeceksem başka yollar aramak daha iyi. Örneğin Fas’ta kendimi gayet güvende hissetmeme rağmen tek başıma otostop çekmenin beni güvende hissettirmeyeceğini düşündüğüm için hiç yapmadım. Bazı Balkan ülkelerinde de tek başıma otostop çekmek içime sinmedi. Kendi sınırlarım yavaş yavaş değişiyor, tecrübelerim de bunlara bağlı olarak esneklik gösteriyor. Zaman içerisinde korktuğum şeyler de değişiyor. 4 ay önceki Sıla’nın korktuğu şeylerle şimdikiler çok farklı. Kendimi zorlamadan ve kızmadan olduğum kişiyi şekillendiriyor, korkuyorsam kendimden saklamamaya çalışıyorum. Bence seyahatin de otostopun da güzelliği burada.”