31.03.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:
AYSEL BOZAN YILMAZ
Tarihin sıfır noktası Göbeklitepe, tüm dünyanın dikkatini üzerine çekti. Yaklaşık 12 bin yıl önce, inşa edilen yapı, insanların yerleşik hayata geçtiği dönem hakkındaki teorileri değiştirdi. Öyle ki en eski yapılar olarak bilinen İngiltere’deki Stonehenge’den 7000, Mısır piramitlerinden 7500 yıl daha eski.
UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren bu gizemli yapıyı, gözde turizm merkezlerinden yapmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2019’u Göbekli Tepe Yılı ilan etti. Amacına da ulaştı görünüyor. Çünkü son dönemlerde yurt içi kültür turlarında Göbeklitepe öne çıkmaya başladı. Onunla birlikte Güneydoğu da yeniden keşfediliyor. Biz de Jolly Tur ile birlikte, tarih kokan topraklara iki günlük kısa bir seyahat gerçekleştirdik. Tadımlık bir seyahatte dahi bu topraklara hayran olduk. Gaziantep, Mardin, Adıyaman, Diyarbakır, Hatay gibi şehirleri de içine alacak seyahatlerde bir ömür unutamayacağınız anılarla döneceğiniz kesin. Görülecek çok yer var, tek yapmanız gereken yola çıkmak.
Geç gelen keşif
Anadolu, gerçek anlamda tarihi hazineleri bağrında saklıyor. Bu hazineler arasında en son keşfedilenlerden olan Göbeklitepe, biraz tesadüf eseri bulunmuş. İbrahim ve Şavak Yıldız’ın tarlalarını sürerken buldukları oymalı taşı müzeye götürmesiyle ortaya çıkan merkez, bugün dünyanın en büyük arkeolojik keşfi olarak kabul ediliyor. Aslında alan 1963’te İstanbul ve Chicago üniversitelerinin ortaklığıyla gerçekleştirilen bir yüzey araştırması sırasında keşfedilmiş, “V52 Neolitik Yerleşimi” olarak tanımlanmış. Alanın gerçek değeri ise 1994’ten sonra Alman arkeolog Klaus Schmidt başkanlığında yürütülen kazılardan sonra ortaya çıkmış. 80 dönümlük ören yeri, Neolitik döneme ait önemli bir inanç merkezi sayılıyor. İnsanoğlunun avcı-toplayıcı olduğu erken Neolitik dönemde inşa edildiği kabul edilen tapınakta, çapları 30 metreyi bulan yaklaşık 20 yuvarlak ve oval yapının ortasında 2 adet ‘T’ biçimli, 5 metre yüksekliğinde, kireçtaşından bağımsız sütun yer alıyor. Sütunların üzerinde tilki, akrep, örümcek, yaban domuzu gibi figürler resmedilmiş. Hatta ellerini önde kavuşturmuş insan figürü de var.
Urfa kent merkezinin 18 kilometre kuzeydoğusunda Örencik Köyü yakınlarında yer alan yapıyla ilgili bilinenler sınırlı. Burada yaşayanlar kimlerdi, neden su bulunmayan bu tepeye böyle bir merkez inşa etmişlerdi, bu kişilere ne oldu? Bu sorular kazılar tamamlandıkça cevap bulacak. Ancak ilginç olan, bu bölgenin yöre halkı tarafından da yıllarca kutsal kabul edilmesi. Öyle ki buraya gelip kurban kesiyor, dilek tutuyorlarmış. Hatta dönerek dua edildiğine dair bilgiler de var. Zaten Göbeklitepe’den, göz alabildiğine uzanan düzlüğe bakarken, gördüğünüz güzellikle birlikte içinize garip duygular doluyor ve farkında olmadan dualar dilinizden dökülüyor.
Uygarlıklar beşiği
Babil, Hitit, Pers, Roma gibi uygarlıklara ev sahipliği yapan Şanlıurfa’da, bir sonraki durağımız, bu medeniyetlerin izlerini süreceğimiz Şanlıurfa Müzesi’ydi. Müzede, Harran’daki kazı çalışmalarından elde edilen eserlerin yanı sıra yöredeki diğer höyüklerde ve eski iskân yerlerindeki çalışmalar sonucu ortaya çıkarılan kültür varlıkları, kronolojik sıralamayla sergileniyor.
Önemli medeniyetlerin üzerinde bulunan, çok kültürlü ve dinli yapıya sahip Şanlıurfa, gastronomi açısından da çok zengin. Çiğ köfte ve lahmacun sofraların baş tacı. Ciğer, keme kebabı, balcanlı kebap, Arap tiriti, Yahudi köftesi en bilinen lezzetleri. İsot, yemeklerin vazgeçilmezi. Acısız yemek yok denecek kadar az. Tatlılardan ise şıllık, en ünlüsü. Eğlence denilince de ilk akla gelen ise sıra geceleri. Yöresel sanatçıların sahne aldığı gecede, Güneydoğu’ya özgü türkülerle şehrin kültürünü yakından tanıma fırsatı bulabilirsiniz.
Peygamberlerin izi
Adem ile Havva’nın Cennet’ten kovulduktan sonra geldikleri yer olarak kabul edilen Şanlıurfa’da, İbrahim, Eyyüp, Şuayip ve İlyas peygamberlerin de yaşadığına inanılıyor. O nedenle şehirde pek çok kutsal mekân var. Bunların başında da Balıklıgöl geliyor. İnanışa göre Hz. İbrahim, Nemrut tarafından Şanlıurfa Kalesi’nden Balıklıgöl’ün bulunduğu yerdeki ateşe atılır. Bu esnada Allah tarafından “Ey ateş İbrahim’e karşı serin ve selamet ol” emri üzerine ateş suya, odunlar da balığa dönüşür. O nedenle buradaki balıklar kutsal kabul ediliyor. Bu bölgede, Halil-Ür Rahman ve Rızvaniye camileri ile Hz. İbrahim’in doğduğuna ve 7 yaşına kadar yaşadığına inanılan Mevlid-i Halil Camii ve Mağarası, Aynzeliha Gölü mutlaka görülmeli.
Suyun gizlediği şehir
Birecik Barajı’nın yapılmasıyla yarısı sular altında kalan Halfeti, bölgeye gelen turistlerin mutlaka ziyaret ettiği bir yer. ‘Sakin Şehir’ ağına dahil olan Halfeti’ye gelince sular altında kalmasa bu kadar ilgi görür müydü ve ziyaret edilir miydi, diye düşünüyorsunuz. Halfeti’de tekne turu, turistlerin vazgeçilmezi. Sular altındaki köylerden biri de Savaşan Köyü. Halfeti’nin simgesi olan, sadece minaresi su yüzeyinde kalan Ulu Camii burada. Bu köye giderken Rumkale, su altında kalan evler, bir zamanlar insanlar tarafından kullanılan mağaralar sizi selamlıyor.
Her yer terk edilmiş, sadece turistleri karşılayan çay bahçelerinde yaşam belirtisi var. Bu bölgenin Karagül’ü de ünlü. Nisan, mayıs aylarında gidenler bu özel gülü de görme şansı yakalayabilirler. Biz Güneydoğu turumuzu Halfeti ile sonlandırdık. Bir kez daha aynı duygularla eve döndük: Türkiye çok güzel ve görülecek daha çok yer var.
Kültür turları revaçta
Son yıllarda Türkiye’de kültür turlarına ilgi arttı. Bunda şehirlerin kendisini tanıtmak için yaptıkları çalışmaların yanı sıra tur şirketlerinin hazırladığı turların da etkisi büyük.
Jolly Tur, kültür turlarıyla bu alanda önemli bir hizmet veriyor. Şanlıurfa seyahatimizde düzenledikleri turlarla ilgili bilgi veren Jolly Pazarlama Direktörü Yasemin Develioğlu, “2019’da hedefimiz, kültür turlarına katılan misafirlerimize Türkiye’nin sahip olduğu tüm güzellikleri keşfederken eşlik etmek. 33 yıldır, gönülden hizmet sunduğumuz turizm sektöründe, kültür turlarını bir sosyal sorumluluk projesi olarak görüyor ve Türk misafirlerimizi önce kendi değerlerimizi keşfetmeye davet ediyoruz” dedi.
Turlara talebin her yıl büyüdüğünü belirten Develioğlu, 200’ün üstünde tur programı ve destinasyon ürettiklerini belirterek “Türkiye çok zengin ve çok özel bir coğrafya. Sayısız özel destinasyon ve değer barındırıyor. Türkiye’yi karış karış gezen bir turizm şirketi olarak bu özel destinasyon ve değerlerin yaşatılmasını, daha çok kişiyle tanıştırılmasını misyon edindik” diye konuştu.