Holistik Düşünce ile Değişim

Bu yazımızda düşünce yapımızı eğiterek geliştirmenin bir yolunu yani holistik bakışı anlatacağım. Ancak bildiğiniz gibi kuramsal anlatımlardan çok hayatımıza katma biçimimize göre, iletişim ve ilişkilerimize yansıyan yönleriyle, yani daha “bizden” anlatacağım.

Öncelikle kısaca bir iki tanımı ve tarifi açıklayalım: Holistik, “holos” kelimesinden türemiştir ve yetersiz olmakla birlikte “bütünsellik” anlamıyla açıklanır. Holistik insan, bütünsel bakış sahibi olan insandır. Holistik düşünce, teleolojik evrim ve postmodern bilimsel yaklaşımın konusudur. Holistik bakış, yaşadığımız tüm kainatı bir bütün olarak görebilmeyi, yaşanılan her bir vakaya bütünsel bakabilmeyi, ama bunu yaparken de bütünün tüm detaylarını anlayabilmeyi sağlayan bir yöntemdir. Tarif olarak ise “helikopter bakışı” ya da “kuş bakışı” tarifleri kullanılmaktadır.

Haberin Devamı

Peki doğuştan holistik değil miyiz, nedir holistik insan olmak?

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, ruh ve zihin motiflerimiz, yaradılışımızda taslak halinde hazırlanmıştır. Aslında varlığımıza geliştirilebilir kod ve motifler yerleştirilmiştir. Ancak her birimiz ana motiflerimizi farklı farklı işlemiş, bazı yetileri zayıf bazı yetileri güçlü hale getirmiş bulunmaktayız. O yüzdendir ki zihin motiflerini iyi değerlendirmiş ve yüksek kullanım gösteren insanlara “ermiş”, ruhsal motiflerini güçlendirmiş kişilerin psişik örnekleri üzerine de bu insanlara “medyum” der hale gelmişiz. Ama dediğim gibi zihinsel ve ruhsal motiflerimiz kendi elimizde işlenmeye müsaittir ve bu motiflerin içinde zihnin düşünce gücünü geliştirmek ve sezgi/ruhsal algı, telepati, titreşimsel evrimleşmeyi sağlamak üzere hepimizde malzemeler mevcuttur. Sonradan öğrendiğimiz lisanı unutmak gibidir. Kullanmadığımız her şeyin yavaşça ya da hızlıca körelmesi gibidir bazı yetilerimizin zayıflaması. İşte spor yapmayınca vücudun hantallaşması, yemek yapmayı unutmak, kıyafeti giymeye giymeye dolapta unutmak, çocukluk anılarını hatırlamamak gibi çokça örnek sayılabilir. Bu örnekler gibi zihin ve ruhsal motiflerimizde hayatımızı kolaylaştıracak ve daha da iyisi bizi üstün insan yapacak motifleri değerlendirmeyi ya unutuyor ya da sonradan unutuyoruz.

Haberin Devamı

Hal böyle olunca ilişkilerimizde ve iletişimlerimizde sığlaşıyoruz. Zorunuza gitmesin, gerçek anlamda ne kadar iyi olduğunuzu hissederseniz hissedin, insanın zihin orkestrasını işletmesi kadardır algısı.

Zihin orkestrası tabirimi daha önce de kullanmıştım, yine yine ve hep belirtmek isterim. Orkestra! O kadar az ki bilgimiz beynimize dair, beynimiz bir orkestradır ve her duruma göre farklı noktası çalışır, bunu yüzdesel tanımlamak imkansızdır. Koku başka hücrelerce, duygular başka, müzik başka, tat başka yerden yönetilir.

İşte tam buradan holistik düşünceye bağlanabilirim. Beyni kısaca tekrar tarif ettiğim üzere beynin alışagelmiş parçalı kullanımı söz konusu iken, holistik düşünce hem dış dünyadaki bütünselliği görebilmeyi hem de beynin orkestrasını bütünüyle aynı anda yönetmeyi verir insana. Holistik düşünce sahibi zihni, en şahane orkestra gösterisinin bütün enstrümanların birden çalındığı ve sesin yükseldiği an gibi düşünün. Ne şahanedir o sahne! İşte beyin holistik olarak her motifiyle, bütün enstrümanlarıyla birlikte çalışmakta ve “gerçeği” ve “bilgeliği” sahibi insana vermektedir.

Haberin Devamı

Holistik düşünen insan, egonun dar sınırlarını aşmış ve evrenle aynı frekansta titreşmeye başlamış insandır. Yaşadığı her olay ya da duyduğu her tepki kendisini geliştirmek üzere bir öğretidir. Holistik insan, etrafındaki insanlara baktığında kendinden iyi olanları kıskanmaz, kendisinden iyi olan birini görüp de beğenmişse o iyiliği, kendisini de o seviyeye getirmek üzere nasıl bir gelişim gösterebileceğini hesaplar. Tabi bu tür durumlarda biraz kendisine kötü davranır. Holistik insan, daha iyi olmasının önündeki tek engelin kendisi olduğunu düşünür ve kendinde suçlar bulur, kendisine kızar. Bu durumlar biraz depresif gibi gelse de çabuk toparlanır ve kendisini geliştirmeye başlar. İlişkilerde ve iletişimlerinde bütünsel baktığından, başlangıcından bitiş çizgisine kadarki olan biten her şeyi net görür. Kendi hatalarını, neden-sonuç ilişkilerini, sebep olduklarını, kendisine sebep olunanları; tek perdelik oyun gibi görür ve analiz eder.

Holistik insan, tüm kainatın titreşimlerini anlar, evrenin içinde kendi varlığını ve diğer varlıklarla bağlantılarını bilir. Yaşamın neden-sonuç ilişkisini çözmüştür. Olanın ve olmayanın evrensel nedenleri olduğunu anlamayı bilir. Tarifi doğru olacaksa “aşmıştır mevzuyu” yani :)

Belki daha önce de örneklemişimdir: İlişkilerde her zaman son olan noktaya bakarız. Bizi kırmıştır, terk etmiştir, soğuk davranıyordur, mesafe koymuştur, vs. iletişimlerimizde de aynı şekilde son duygu haline bakarız. Çünkü bu yaşadığımız olayda beynin Amigdala’sı duygusal tepki verir ve biz o tepkiyle hareket etmeye devam ederiz. Sorsam “Sorguluyorum” dersiniz ama sorunuz sadece yine son olan noktaya temas eder: “neden gitti, neden sevmedi, neden bana bunu yaptı…”. Bu sorularda bir cevap arama yoktur; sadece Amigdala’nın duygusal reaksiyon sözleridir, isyandır ya da sitemdir, ne derseniz. Ama sonuç vermez ve bu bir sorgulama değildir. Parça başı bakıyorsunuzdur anlayacağınız. Oysaki holistik düşünce ve analitik düşünce sahibi olur iseniz, zihin orkestrasını hemen bir komutla çalıştırmaya başlarsınız ve sahnenin sonunda gerçeğinizi alır inersiniz sahneden.

Aslında gerçekten bir cevap ararsanız, beş duyunuzu yöneten beyin bölümleriyle bile cevap bulabilirsiniz. Hani bazen “burnuma kötü kokular geliyor” deriz ya birinden şüphelenirken; doğrudur gerçekten de. Zihin motiflerinizin hepsini kullanmayı başarır ve orkestranızı iyi yönetirseniz sadece kokuyla bile mevzuyu çözebilirsiniz. Sevgilinizin size doğru söyleyip söylemediğini, sizi sevip sevmediğini beş duyu sayesinde de çözebilirsiniz. Ama bunun için beş duyunun evrenle aynı frekansta titreşmeye başlaması gerekir. Yani karşınızdaki insanın enerjisine koku, tat, ses gibi yansıyan frekanslardan sorularınıza cevabı bile alabilirsiniz. Tabi söyleyelim, bunu sadece bu kısmıyla denerseniz sonuca varmanız zor olacaktır.

Bunun için parça başı yaşadığınız ve baktığınız hayatı geride bırakmak isterseniz, tüm tavsiyelere kafa tutarak gerçeği size söylemek isterim:

Tavsiye içeren makalelerde genellikle “ezberleyin”, “aklınızda tutun”, “her gün yazın” gibi komutsal yöntemler verilir.

Şimdi sorum şudur? Okuyup uyguladığınız bu yöntemleri ne kadar sürdürebildiniz? Cevabı ben biliyorum: çok değil! Çünkü zihnin motifine işlenmemiş geçici komutlar bir süre hayatınızda kalır. Çünkü siz o makalede okuyup öğrendiğiniz şeyleri beyninize “sen şimdi bir süre bunu uygula” diyorsunuz ama beyninizdeki o motifleri değiştirmeye çalışmıyorsunuz. Ruhsal varlığınıza “oldurma” eylemi uygulayabilirsiniz ama zihinde bu işlemez. Tek çareniz “olma sanatı” dediğim değişimdir.

Holistik düşünmeye başlayacaksanız holistik düşünmeye başlayacaksınız: ) Ben yazarken güldüm ama gerçek bu! Yani yapacağınız şey şu andan itibaren her an ve her duruma, kuş bakışı bakıp gözünüzün önünde tüm olan biteni bir daha oynatacaksınız. Bir futbol programında vardı hani: “Oynat Uğurcuğum” diyordu hep yorumcu; işte her olan biteni zihninizde tekrar oynatıp, neler olup bittiğine bakacaksınız. Canınızın istediği konu değil, her şeyde böyle olmayı hedefleyeceksiniz. Başından sonuna, jenerikten başlatacaksınız filmlerinizi. Sonra her şeyi hissetmeye çalışacaksınız. Yürürken kaldırımları, havayı, suyu, denizi, insanları, sokakları, kokuları, tatları, uyumayı. O anda hissedeceksiniz. Yürürken o anda, uyurken uyandığınızda, önce hissedeceksiniz yaşadığınız her anı.

Ardından egolardan arınmak için kendinize komutlar vermeyeceksiniz. Evrene az önce yazdığım gibi bakmaya başlayınca, sadece hissetmekle kalmayacak, kendinize neler alabileceğinize, nasıl gelişim gösterebileceğinize bakacaksınız. Güzel giyinen birini mi gördünüz, siz kendiniz için ne yapabilirsiniz bunu düşüneceksiniz. Sokakta yürürken her bir detayı hissedeceksiniz, hissettiklerinizi tanımlayacaksınız, tanımladıklarınızdan ne anladığınızı, kendinizde geliştirmek istediğiniz bir şey olup olmadığını soracaksınız her seferinde kendinize. Mutlu olmayı unutmayacaksınız her an, bu güzel yaşamı yaşadığınız için. Bu arada başkalarını daha kötü gördünüz diye “neyse ki, oh” gibi sözler söylemeyeceksiniz! Kimseyle kendimizi iyi ya da kötü gayeyle tartmıyoruz. Bunların hepsi egonun hizmetkarıdır, bırakacaksınız o işleri.

Unutmayın ki sizin görüp mutsuz sandığınız insani kendini mutlu hissediyor olabilir. Her birimizin yaşantısı dışarıdan kalıpsal görünür, önemli olan kişinin kendini nasıl hissettiğidir. Bu yüzden siz sadece kendi zihniniz, huzurunuz, mutluluğunuzdan sorumlusunuz. Evrenle uyumlanma sürecinde etrafa bakarken kıyaslama ve ego okşamaları değil, mutluluğu hissedecek, zihninizi de daha iyi olması için çalıştıracaksınız. Yani o zihin orkestranızı her an çaldıracaksınız. Sokakta yürürken tıpkı saç diplerine oturmuş takım elbiseliler keman, yaylılar, vurmalılar, üflemeliler çalıyormuş gibi gezeceksiniz.

İlişkilerinizde ve iletişimlerinizde kuru gürültü “neden” sorularını sormayacaksınız. Hemen karşı tarafı suçlamayacak, soruyu hemen başkasına yöneltmeyeceksiniz. Sorularınızı üretecek, her bir soru için filmi jenerikten itibaren başlatacak, izleyecek ve cevabı bulacaksınız. Kimsenin cevabını değil, kendi cevabınızı bulacaksınız. Üstelik bununla kalmayıp, cevaplarınızdan emin olmak için zihnini araştırmaya zorlayacaksınız. Kendinize cevaplarınızı ispat edeceksiniz.

Bu işler öyle 10 maddede, 7 maddede sayılanlarla olma biçimi değildir. Olmak bir sanattır, sadece repliklerle yürümez, en alasından o role gireceksiniz, öyle olacaksınız.


Yani;

Holistik düşünmeye başlayacaksanız, holistik düşünmeye başlayacaksınız!

Not: İrdelememi, yazmamı istediğiniz konuları, yorum olarak ya da e-posta kanalıyla iletmenizi beklerim.

Sevgiyle.

Betül Yergök /Mentalizasyon

http://mentalizasyon.com/

mail: info@mentalizasyon.com

İnstagram/Youtube: @mentalizasyon