20.12.2017 - 12:01 | Son Güncellenme:
Evimiz yani içinde yaşadığımız mekân aslında bizim yansımamızdır ve bizi yansıtmalıdır. Bu açıdan bakıldığında aslında evlerimizin de bir karakteri bir duruşu olduğunuzu söyleyebiliriz. Örneğin; alçakgönüllü, mütevazı olabildiği gibi kibirli ve kendini beğenmişte olabilir evimiz.
Mekân içindeki eşyaların biçimsel özellikleri, orada hakim olan renk tonları, duvardaki resim, ortamdaki ışık gibi faktörlerin bir arada oluşturduğu ortama moral ortam diyoruz. Bunun bizim üzerimizde ya da ruh halimizdeki etkisine de moral etki. İşte burada amaç aslında kişiliğimize yaşam biçimimize, sosyokültürel yapımıza ve en önemlisi ihtiyaçlarımıza uygun ve moral ortamı yüksek mekânlar yaratmak. Peki, bunu nasıl yapacağız nelere dikkat edeceğiz. Moda akımlar nelerdir, bunları evimizde nasıl uygulayacağız.
Sadece güzel diye doğru ölçü olarak evimize ya da ergonomiye uygun olmayan bir koltuk seçmemeliyiz. Evlerimiz eskisi kadar büyük değil hepimiz artık daha küçük salonlarda yaşıyor daha küçük yatak odalarına sığmaya çalışıyoruz. Burada fonksiyon öne çıkıyor. Yani ilk bakacağımız özellik işlevsellik olmalı. Seçimlerimizi bunu gözeterek yapalım mekânın ölçü ve özelliklerini göz ardı etmeyelim. Mimaride moda değil akımlar olur, onlarda kısa dönemli değil uzun dönemde değişiklikler gösterirler bu doğrultuda tercihlerimizin zamansız tabir edilebilecek daha minimalist tasarımlar yönünde olmasında fayda var. Ayrıca mekânın da ruhu vardır derken burada bir olgunlaşma sürecine de işaret etmek gerek zira her güzel şeyde olduğu gibi mekân da gerçek kimliğine belli bir yaşanmışlık ile kavuşur .
Renk seçiminde de sadece moda diye bizim iç dünyamızı olumsuz etkileyecek, eşyamıza ve evimize uygun olmayan bir renk tercih edemeyiz. Şu renk moda ya da demode diyerek renk skalasına ve kendimize haksızlık etmeyelim. Unutmayalım ki yeşil sadece yeşil, mavi sadece mavi değil bugün için elimizdeki imkanlar ile milyonlarca renk tonu bulmak ve sayısız kombinasyon yapmak mümkünken neden kendi rengimizi aramaktan vazgeçelim. Eğilimler bize fikir verebilir ancak evimizin biz olduğunu unutmayalım.
Dekorasyonda dikkat etmemiz gereken sadece biçim ve renk midir, tabi ki hayır. Burada aydınlatmayı da unutmamak gerekir. Aydınlatma kararı sadece güzel bir armatür seçimi ile sınırlı olmamalıdır. İçindeki ampulün özellikleri konusunda yapacağınız doğru seçim sadece mobilya ve objelerinizi görünür kılmakla kalmaz ruh halinizi doğrudan belirleyen bir atmosfer yaratır. Bu seçimleri yaparken sadece ampulün verdiği ışık şiddeti değil tonunun ve sıcaklığının derecesine dikkat etmek gerekir. Örneğin evimiz için 2500-3500 kelvin arası sıcak ışık tabir ettiğimiz tonlar tercih edilmelidir.
İçinde yaşadığımız mekânları dekore ederken kendimiz gibi davranmaya fonksiyonu ve verimliliği göz ardı etmeden seçimlerimizi, formların, rengin ve ışığın kendi içindeki dengesine dikkat ederek yapmalıyız. Eğer bu dengeyi kuramaz isek çabalarımız boşa çıkacak, kendimizi mekâna ait hissedemediğimiz gibi ihtiyacımız olan iç huzuru da bulamayacağız. Sıcak,samimi ve içtenlikli mekânları başkaları gibi değil ancak kendimiz gibi davranarak yaratabiliriz sonuç olarak içimizdeki zenginliktir evimize yansıttığımız…