Kadir Onur Dinçer

Kadir Onur Dinçer

kadironurdincer@hotmail.com

Tüm Yazıları

İki köklü kulüp bugün Türk Telekom Arena'da karşı karşıya geliyor. Öyle ki kökleri aynı derinlikte. Chelsea ve Galatasaray... İkisi de 1905'te kuruldu. Bunun dışında başka ortak yönleri de var: Didier Drogba.

Ancak biz İstanbul'daki dev buluşmanın nasıl geçeceğine kafa yorduğumuz için daha çok teknik kısım üzerindeki benzerliklere odaklanmak istiyoruz. Ve elbette farklılıklara...
Londra ekibi de, sarı kırmızılılar da öncelikle defansif gücüyle öne çıkıyor. Ligde lider olan takımının ileri bölgesinden memnun olmayan ve hala fellik fellik santrfor arayan (tapelerle sabit) Jose Mourinho bunu kendisi de dile getiriyor zaten.

Premier Lig'in zirvesinde yer almasına karşın Chelsea ligin en çok gol atan takımı değil. Hatta altındaki üç takımdan da az atmış olması dikkat çekiyor. İkinci sıradaki Arsenal'in 52 golü var. 49 gollü lidere karşı, bir maçı eksik Manchester City tam 20 gol daha çok attı (69-49). Dördüncü sıradaki Liverpool ise tam 70 gol kaydetti.

Galatasaray ve Chelsea... İşte iki takımın en önemli ortak yanı. Chelsea şu an 21 golle Premier Lig'in, Galatasaray ise 19 golle Süper Lig'in en az gol yiyen takımı konumunda. Kanımca oyun mentalitelerinde pek çok ortak yan bulunan Roberto Mancini ile Jose Mourinho'nun futbol satrancı nefes kesecek.

Hava nasıl olursa olsun, zemin ya da çatı tartışmalarının bu eşleşmede fazla şanslarının
olduğunu düşünmüyorum. Bir Sabri şutu ya da (Cech'in kasketini başından çıkarıp yere fırlatmadığı sürece) bir Melo kızgınlığı da maçın önüne geçemeyecektir. Futbolun, sahanın içindeki mevcudiyetine dair çok malzeme verme potansiyeli olan bir maç bizleri bekliyor.

Bir Barça değil!
Chelsea bir Barcelona değil. Bundan kasıt dominant bir oyun anlayışıyla oynamıyorlar. Topa sahip olan, topu sürekli çeviren, kaybettiğinde derhal geri kazanmak adına mücadele eden ve tekrar geri alıp kendi oyununu oynamaya (kaldığı yerden) devam eden bir modelin oldukça uzağındalar.
Chelsea pozisyonel oynuyor. Bu anlamda daha çok geçen yılın Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Barcelona'yı eleyen Bayern Münih'e benziyorlar. Aslında ne tamamen bastıran ne de tamamen kendi sahasına çekilen, oyunun iki yönünü dengeli oynayan klasik bir Mourinho ekibi.
Chelsea sakin ve sabırlı oynuyor. Karşılaşmalara büyük bir baskı ile başlayıp işi bir an önce işi bitirmeye girişmiyorlar. 90 dakikaya yayılan disiplinli bir oyun anlayışına sahipler. Konsantrasyonu hem savunmada hem de hücumda üst düzeyde tutup uzun vadeye yaydıkları dirençle rakibi zayıflatıyorlar.
Chelsea rakibin oynamasına izin veriyor. Televizyonu açtığınızda Londra ekibinin karşısındaki takıma o maçı kaybedeceğinizi düşündüğünüz bir anda golü tam tersine bir süre sonra Maviler'in bulduğuna ve maçı kazandıklarına şahit olabiliyorsunuz.
Evet maçın belli bölümlerinde topun arkasına geçerek rakibin oynamasına müsade ediyorlar. Ancak bu, maçta egemenliği ele geçirdiğini düşünen rakibin, aşırı özgüven nedeniyle dalgınlaşmaya başladığı anlarda Chelsea'nin hanesine artı olarak yazılıyor. Çünkü Chelsea gollerinin büyük bir bölümünü, rakibin çıkarken kaybettiği topları kazanarak başlattığı ataklar sonrasında buluyor.

Bu hızlı atakları sadece kontratak olarak düşünmek çok doğru olmayabilir. Çünkü kontratak denince genelde, savunmanın daha bir derinlerinde olunan, ardından kış uykusundan uyanırcasına bir hücuma kalkışma ve bunu sahanın daha büyük mesafelerini kat ederek gerçekleştiren bir hareket akılllara geliyor.

Haberin Devamı


Oysa rakibin hatasını bekleyen Chelsea topu kendi savunmasında da kapsa, orta sahada da ele geçirse, hatta rakip ceza alanına yakın bölgelerde de elde etse 'kontr' kalkışmasına girişiyor. Sağdan Willian, soldan Hazard, ortadan Ramires ve Lampard, ilerde Torres'in büyük bir hızla karşı kaleye doğru koşmaya başladığına şahit oluyorsunuz.

Ölümcül yay
Bu ataklar ya golle bitiyor, ya karşı takım tarafından faulle durduruluyor ya da bir korner atışına dönüşüyor. Haksızlık etmeyelim. Bazen de başarısızlığa uğruyor, sönüp gidiyor. Chelsea'nin en önemli silahlarından bir tanesi olan ceza sahası dışından şutların bile büyük bir bölümünün bu hızlı hücumlar sonunda geldiğini görebilirsiniz.

Şutlar ve özellikle de ceza sahası dışından şutlar Chelsea'nin gol yollarında en önemli kozlarından. Bu sezon ligde şu ana kadar ceza sahası dışından çekilen şutlarla buldukları 13 gol var. Bu gollerin hatırı sayılır bir kısmı ise ortadan, ceza sahası çizgisinin önündeki 'yay' denilen yarım daire üzerinden. Buradan plaseleyen sağlam ayakları var.

Bir diğer 'etkili' denilebilecek silahları duran toplar. Mourinho'nun duran toplara verdiği önem, hep birlikte rakip ceza sahasına konuşmalarından belli oluyor. Bir korner veya serbest vuruş kazanıldığında savunma oyuncuları da dahil olmak üzere gol aramak üzere rakip kalenin önüne yığılıyorlar.

Zaten duran toplardan en çok gol bulan oyuncuları forvetleri değil; savunmacıları. John Terry, Branislav Ivanovic ve Tim Cahill... Duran top organizasyonlarında bazen kafalarını bazense ayaklarını uzatmışlar. Bu şekilde attıkları bir çok gol var. Chelsea'nin ligde 8 golü serbest vuruştan (penaltı hariç) ve kornerden geldi. Şampiyonlar Ligi'nde de, Schalke ve Steaua Bükreş maçlarında kornerden buldukları iki golleri var.

Hazard mevsimi
Bireysel olarak bakacak olursak, bence en tehlikeli oyuncuları Eden Hazard. Bu sezon ligde 12 gol, 7 asisti var. Şampiyonlar Ligi ve Süper Kupa'da da birer gol attı. Tabi onun etkinliğini sadece rakamlarla açıklamaya çalışmak haksızlık olur. Çünkü Belçikalı genç yıldız, adam eksiltme, rakip savunmacıların ve de savunmanın dengesini bozmak başta olmak üzere daha bir çok istatistiklere yansımayan önemli özelliklere sahip.

Bu sezon için tam olarak onun sezonu demeliyiz. 23 yaşındaki oyuncu zaman zaman sahanın belli bölgelerinde oynasa da aslolarak sol kanatta etkili. Burada topu aldığı zaman rakibini çalımlayarak sıfıra kadar inip, oradan ceza sahasına ölümcül paslar gönderiyor. Ancak ben kendisinin daha çok diğer tarafı tercih ettiğini ve asıl olarak buradan tehlike yarattığını gözlemledim.

Solda topla buluşmasına müteakip rakibinin üzerine giderken, bir anda içe kat ederek ceza sahasına girmeyi çok seven bir isim Hazard. Bu şekilde hareket etmesinin ardından uzak köşeye gönderdiği yığınla vuruşu var. Sıfıra inmek yerine, eksenini kırıp ceza sahasında yönlendiğinde ikinci seçeneği savunma arkasına, araya toplar atmak. Bir diğeri ise bu pası içeri doğru değil de ceza sahası önündeki arkadaşına vermek. Bazen bu oyuncu geriden 'trailer' olarak gelen bir isim oluyor ve gelişine vuruyor. Hazard'ın, Lampard ile birlikte yay üzerinden en etkili şutlar çıkaran isim olduğunu da burada not etmemiz gerekir.

Yumuşak karın: Kanatlar ve duran toplar
Chelsea'nin etkinliği genel olarak böyle. Ancak tabi zayıf yanları da mevcut. Onlar da gol yiyor. Peki nasıl? Bir kere Premier Lig'in bu en az gol yiyen ekibinin çok iyi bir savunması olduğunu dile getirmek gerekir. Sadece defans oyuncuları değil. Takım halinde topun arkasına iyi geçen ve sıranın kendisine gelmesini bekleyen bir takımdan söz ediyoruz.
Savunma pozisyonunu sağlıklı bir şekilde almış bir Chelsea'ye gol atmak kolay değil; ama imkansız da değil. Ancak yine demeliyim ki savunmanın ortasından atmak çok zor. David Luiz ve Ramiresli ön liberolar, arkalarında Terry ve Cahill göbekte çelik duvar örüyor. Zaten Londra ekibinin karşı koyamadığı atakları, yediği golleri şöyle bir incelediğimizde bunların genellikle kanatlardan geldiğini görüyoruz.

Şampiyonlar Ligi'nde Basel'e iki maçta da yenildiler. Söz bu maçlara geldiğinde örneğin, aklıma gelen ilk şey kanattan yardıran bir 'Salah' oluyor... Ligde de 8 golü kanat akınları sonrasında kalelerinde gördüler. Hızlıca ve doğruca, kanattan gelen bir takım kadar Chelsea'yi zorlayan başka bir takım olamaz.

Premier Lig ekibinin bir diğer zayıf noktası (şaşırtıcı bir şekilde) serbest vuruşlar, duran top organizasyonları. Bu aslında çok şaşırtıcı. Çünkü savunma oyuncuları, takımın serbest atışlardan kazandığı gollerin büyük bir bölümüne imza atan bir takımda, bu oyuncuların asli bölgelerinde aynı görevi müdafa yönünden zaten yerine getiriyor oldukları varsayılır. Ancak Chelsea'de işler hiç de öyle değil!

Savunmadan ileriye çıkarak özellikle kornerlerde bir çok gol atan bu oyuncular, iş karşı koymaya gelince nedense aynı başarıyı gösteremiyorlar. Premier League Highlight'ları, Cahill, Terry, Ivanovic ve Azpilicueta'nın serbest vuruşlarda kalelerine doğru gelen pek çok topta yüzlerine ışık tutulan tavşan gibi kaldıklarını gözler önüne seriyor.
Ligde bu sezon duran toptan 8 gol bulan Chelsea, yine duran toplar sonunda 7 gol de yemiş. Ancak bu yedi, sekizden büyük. Çünkü Maviler'in attığı gol sayısı 49, toplam yediği gol ise 21. Yani Chelsea attığı gollerin yalnızca yüzde 16'sını duran toplardan kaydederken, yediği gollerin ise yüzde 33'ünü, ki o da üçte birini duran toplardan kalesinde görmüş. Basel'e Londra'da yenildikleri karşılaşmada da İsviçre ekibine galibiyeti getiren golün, kornerden gelen topa ön direkte vurulan kafa olduğunu unutmamak gerekir.

Oscar ödülü
Zayıflıklara bireysel olarak baktığımızdaysa öne çıkan ismin Brezilyalı Oscar olduğunu düşünüyorum. Mourinho için önemli bir yer teşkil eden bu oyuncunun formsuzluğu dikkat çekiyor. Oscar Everton ile oynanan son lig maçında ilk devre sonrasında oyundan çıkmasını gerektiren, bacağında hafif bir kas sıkıntısına sahip. Ancak İstanbul'a gelen kafilede yer aldı. Sahada olup olmayacağı bilinmez ama her halükarda bu oyuncunun yokluğundan bahsedebiliriz.
Chelsea’de son dönemin en önemli düşüş yaşayan futbolcusu şüphesiz o. Sezona arka arkaya attığı goller ve asistleriyle başlayan genç yetenek sonrasında durgunluk dönemine girdi. Ligdeki son 13 maçta yalnızca bir golde kaldı. Brezilyalı oyuncu için endişelendiren tek istatistik gol veya asist değil. Oyuncunun 2013 yılı itibariyle % 63 olan şut isabet oranı Ocak’tan bu yana %44’e düştü.

Ligde ve Avrupa’da kritik maçların zamanının geldiği, takımının belki de kendisine en çok ihtiyaç duyduğu dönemde Chelsea ondan yararlanamıyor. Sakatlığı olduğu söyleniyor ama zaten bu haliyle sakat olmasa da fark etmez. 22 yaşındaki futbolcunun içinde bulunduğu durum takımı için olumsuz olduğu kadar, Galatasaray için de bir o kadar ödül olarak değerlendirilmeli.
Sonuç olarak Galatasaray sabırlı ve sakin oynamalı. Hem 90 hem de 180 dakika için. Peki sabırlı oynarken nasıl oynamalı? Onu anlatmaya çalıştım.