Kültür Sanat 13 ölümlü hayat

13 ölümlü hayat

01.09.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ayşe Kilimci, "Şu Ölüm Dedikleri" adlı yeni kitabında yer alan öykülerde 'ölümü', ölümden yola çıkarak hayatı, aşkı, hayal kırıklıklarını ve mutluluğu anlatıyor.

13 ölümlü hayat

ÖLÜM, HAYAT VE MİZAH, AYŞE KİLİMCİ'NİN ÖYKÜLERİNDE YAN YANALAR... Adı "Şu Ölüm Dedikleri"... Hemen adına bakıp kasvetli öykülerle karşılaşacağınız yanılgısına düşmeyin. Evet hüzün var... İçinizi yakan bir hüzün: Dertler, yaşanamamışlıklar, acılar... Ama öykülerin tümüne yayılan hüzün havasının ardında neler yok ki? Umutlar, aşklar, eğlenceler... Kısaca koca koca hayatlar anlatılıyor her bir öyküde. Kilimci, tüm yaşanmışlıkları, koskoca bir ömre yayılanları kısacık öykülere sığdırabiliyor. Ölürüz ve her şey biter... Acaba öyle mi? Ya daha yeni başlıyorsa? Gidenler, yanıtlanmamış sorularını, yarım kalan sevdalarını, umutlarını ve coşkularını bize emanet edip de gider. Yaşanmamış her hayattan, kendi payımıza düşen sorumluluklar olmalı" diyor yazar Ayşe Kilimci, yeni kitabının önsözünde... İlk kez 1976'da "Yapma Çiçek Ustaları" adlı öyküleri yayımlanan yazar geleneği sürdürüyor. Yine bir öykü kitabına imza atıyor. 1954 İzmir doğumlu yazar, Altın Kitaplar tarafından yayımlanan "Şu Ölüm Dedikleri" adlı kitabında 13 ayrı hayat sunuyor okuyucuya. Hepsinin içinde ölüm var. Kiminde öte dünyadan konuşuyor kahramanlar, kimi aslında nasıl yaşayamadığını, hayattayken ölü olduğunu, kimi ölümünü anlatıyor. Kilimci, kitabında ölüm teması tercihini şöyle açıklıyor: "Belki bir ömürden pek çok hayat damıtmak, belki o cenk tutulan yazının farklı tatlarını özleyişim, acının türlüsüyle tava gelmenin de etkisiyle elbet, bu kitapta ölümü anlatmama yol açtı. Şu ölüm dedikleri, hani sırrına eremediğimiz hiçlik ya da yeni bir hayatın başlangıcı olan, asfalyalarınH attığı an..."Öyküleriyle Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü, Yunus Nadi Öykü Ödülü, Haldun Taner Öykü Ödülü gibi önemli ödüller kazanan yazarın bu kitabında da başarılı bir mizah söz konusu. Ölüm ile mizah yan yana durur mu demeyin... Daha önceki kitaplarında olduğu gibi yine dertli insanları anlatırken bir yandan da mizahı elden bırakmadığı görülüyor Kilimci'nin. İnce espriler, kimi ironik kimi traji komik... Hayatın içindeki ölüm Kitabın dili de öyküler kadar dikkat çekici. Tarsus, Mersin ve İzmir şivesi öne çıkıyor her bir satırda. Yöreye özgü deyimler, sözcükler kullanılıyor öykülerde. Vaktiyle Attila İlhan "İzmirli bir kız var, sağlam hikâyeler yazıyor. İyi bir hikâyeci olacak" demiş Kilimci için. Kilimci de "Şu Ölüm Dedikleri"ni ustası Attila İlhan'a adıyor: "Ben bu kitabı, ölümün bir cereyan kesilmesi olduğunu savunan, kendi asfalyaları atana dek hayatla sonsuz ve görkemli dansını eden, büyük şair, esaslı insan Attila İlhan'a adadım, gönül borcum ve hasretimle...""Ben kasafancıyımHH, yalana bal katmaktır işim" diyen Ayşe Kilimci, sosyal hizmetler uzmanı olarak çalıştı. On yedi yaşında yazmaya başladığı öyküleri, aynı yıl Varlık dergisinde yer aldı. Türk Dili, Sanat Olayı, Cönk, Argos, Yansıma, Oluşum, Yaba, Gösteri, Milliyet Sanat dergilerinde de yayımlandı. Yayımlanmış beş eseri bulunan yazar, 1990 yılından itibaren çocuk kitaplarına da imza attı. Asfalya İzmirlilerin kullandığı bir sözcük. Sigorta anlamına geliyor. Asfalyaları atmak da, sigortası atmak demek.Kasafancı Mersin'de kullanılan bir sözcük. Abartan, uyduran, gerçeği değiştiren, anlatırken ağzından bal akan kişi! Yöresel bir dil