Kültür Sanat “Canavar”ı anlatmanın zamanı

“Canavar”ı anlatmanın zamanı

18.06.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

Bir Film’in küçük kardeşi İki Tiyatro yolculuğuna iddialı, iddialı olduğu kadar samimi bir hikâyeyle başladı. “Canavar” söz konusu aile içinde yaşananlar olduğunda fısıldanması bile cesaret isteyen şeyleri anlatmak üzerine kurulu bir oyun.

“Canavar”ı anlatmanın zamanı

Seyhan Akıncı- Tunç Şahin’in bir tiyatrosever olarak sinemadan getirdiği yeni solukla yazıp yönettiği “Canavar”da Tülin Özen, Gülçin Kültür Şahin ve Hakan Emre Ünal’ı izliyoruz. Cannes Film Festivali nedeniyle Fransa’da bulunan Tunç Şahin’in sohbetimize uzaktan dahil olduğu “Canavar”ı Minoa’da bir araya geldiğimiz Tülin Özen, Gülçin Kültür Şahin ve Hakan Emre Ünal ile konuştuk.

Haberin Devamı

Sinemadan tiyatroya geçiş sahneye nasıl bir bakış açısı kazandırıyor?

Tülin Özen: Tunç’un provaya dair sorduğu şeyler vardı ama çok zeki ve tiyatroyu çok iyi bilen biri olduğu için her cevap hızlıca yerine oturdu. “Sinemadan geldiği için şu an böyle çalışıyoruz” dediğim bir şey olmadı. Kendi yazdığı ve yönettiği bir metin, dolayısıyla her şeye çok hâkim. Yazarın yanımızda olmasının avantajları oldu. Yeni bir metin olduğu için bir şeyleri beraber evrilttik. Aslında o daha çok tiyatroyla karşılaştı. Çünkü tiyatro daha çok oyunculuk konuşulan bir yer. Dönüp sanat ekibiyle, kamerayla, ışıkla konuştuğun çok mevzu var sinema yaratırken, oyuncular da onlardan biri oluyor. Tiyatroda konuşmanın neredeyse çoğu oyuncularla gerçekleşiyor. Dolayısıyla Tunç için daha eğlenceli bir şey olduğunu düşünüyorum.

Haberin Devamı

Hakan Emre Ünal: Bir akışta yaptığımız bir şeyi bir diğerinde birebir aynısını yapmamız neredeyse imkânsız. Tunç ister istemez sinema gibi düşüneceği için her oyunda başka bir şey olacağıyla yüzleşti diye hissettim. Oyuncu olarak eğilimim her provada başka bir şey denemekken yavaş yavaş Tunç’un istediği şeye geldim. Hemhâl olarak daha önce çalıştığımız tiyatro üslubu da Tunç’un denediği şeye benziyor. Belki oyun yapısı, aramızdaki ilişki kurma biçiminden de olabilir. Aramızda kamera dolaşsa, kurgulasak film olurmuş. Kameranın aradığı üslup bu oyunda da var gibi geliyor.

Gülçin Kültür Şahin: Tiyatro sahnesinde herkes birbirinin davranışından, bir nefes alışından etkilendiği için bu ucundan, kıyısından ana merkezden şaşmadan bir yere çekilmiş hâle geliyor. Tiyatroyu da güzel kılan şey bu. Tunç da bununla karşılaştığı için ara ara şaşırıyor olabilir ama buna heyecan duyduğunu düşünüyorum. Bir film bittiğinde yönetmen elinde ne olduğunu biliyor. Burada da biliyor ama her oyunda ne gibi bir sürpriz olabileceği onun için de yeni bir heyecan.

Prömiyer akşamı ilk oyun değil de sanki 50. oyunu oynuyormuş gibi bir uyum vardı aranızda. Oyun çok akışkandı.

Gülçin Kültür Ş.: Bence bir oyuncu için sahnedeki en kıymetli şey birbirini dinleyen oyun arkadaşları. Bu açıdan çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Birbirimizin nefes alışından bir şey anlıyoruz ve o yeni nefes alış bize yepyeni bir kapı açıyor. Ezbere hiçbir şey yapmıyoruz. Eğer eğlenceli oyunlar olduysa oyunda illaki güldürelim diye planlamıyoruz. Burada seyirciyi gümbür gümbür ağlatacağız diye bir şey düşünmediğimiz gibi. Bu yüzden oyunu tarif ederken akışkan ifadesi kullanıldığında çok mutlu oluyorum. 

Haberin Devamı

Hakan Emre Ü.: Oyunu çalışırken, bu oyunu herkesten esirgeyip son günde prömiyer yapmadık. 30’a yakın oyun oynadık küçük katılımcılar eşliğinde prova sürecinde. Oynama deneyimini yaşadık diyebiliriz. Ya da bir sürü hatayı orada deneyimledik. İki sayfa unuttuğumuz zamanlar oldu ve onu çevirebileceğimizi gördük. Üçümüzün bir araya gelmesi ve Tunç’un seyirciyle buluşturarak bir çalışma yöntemi benimsemesi 50. oyunmuş gibi hissedilmesine sebep verdi bence.

Bu yazı Milliyet Sanat dergisinin haziran sayısından alıntılanmıştır. Tamamını dergide okuyabilirsiniz.